TAHSİL YAPMAYI NASIL ANLAMALI?

Nurten Selma Çevikoğlu

İnsanın duygu ve his dünyâsını eğitim, akıl ve fikir dünyâsını ise öğretim yönlendirir, şekillendirir, biçimlendirir. Devem eden bu süreç eğer ehil kişiler tarafından verilse, tahsil göreni irfan boyutuna yükseltebilir, kemâlat tecelli edebilir. Ancak bugün her şeyin içinin boşaltıldığı bir devirde, ‘Sallabaşını al maaşını’ cinsinden görevler icra edildiğinden yapılan işlerden güzel neticeler çıkmıyor. Bilhassa eğitim-öğretim husûsu canla-başla, üstün bir fedâkarlık ölçüsünde yapılmalı ki netice alınabilsin.

İnsanlık târihi, eğitim ile başlar. İlk insan Hz. Âdem, (a.s) ilk peygamber idi. Peygamberler, insanların terbiye eğitimiyle vazifeli Cenâbı Hakk’ın, görevli elçileridir. Onları da Allah Teâlâ, Cebrâil (a.s) vasıtasıyla eğitmektedir. İnsan, hayâtının sonuna kadar eğitimden hâli değildir. Eğitim insana en çok yaraşan medeniyet birikimidir. Hele bu birikim, kutsî olursa hiç şüphesiz insanın mutlak yararınadır.

Konuya bu minvalden bakıldığında, insanlar arasında da, bir eğitim hiyerarşisinin olduğunu görürüz. Meselâ, anne ve babalar çocukları üzerinde en samimi, en hâlis terbiyeci eğitmenler konumundadır. Anne ve babaların eğitim birikimi durumlarına göre evlatlar şekil alır. Ebeveyn ahlaklıysa, güzel değerlere sâhipse çocuklar da kendilerine benzer. Pek tabi bunun tersi de mümkündür. Öğretmenler öğrencilerini hem eğitirler, hem öğretirler. Müdürler de ha keza, öğretmenleri üzerinde eğitim uygularlar. Bu misalleri hayâtın her sahasına kadar uzatabiliriz. Ama mesele anlaşılmıştır.

Bu anlatımlarımıza bir de şu boyutla da bakmak isteriz. Her insan geçen yazımızda biraz değindiğimiz gibi hayat okulunda öğrencidir. Bu hayat okulunda insanlar, kul olarak imtihan edilirler. İmtihanın başarılı olması için çalışılacak bir hayat kitâbı vardır ki, o kitap Rabb’in yüce kelâmı Kur’ânu Azûmüşşân’dır. Her kul dünya imtihanında başarılı olmak istiyorsa hayâtının merkezine şerefli kitab Kurân’ı yerleştirmelidir. Müslüman, Kur’an’sız bir hayat yaşayamaz. Zira Kur’an’sız bir hayat –haşa- Allah’sız bir hayat demektir. Bilinsin ki yüce Kur’an, insana indirilmiştir. O’nda, insanın hayâtı doğru yaşaması için en gerekli bilgiler mevcuttur. Hatta kendini bulmak isteyen yüce Kur’ân’a bakmalıdır, kâinâtı okumak isteyen yüce Kur’an’a bakmalıdır, ilim öğrenmek isteyen yüce Kur’ân’a bakmalıdır, en kâmil terbiye üstadları peygamberleri tanımak isteyen, son Rasûlu bilmek isteyen yüce Kur’ân’a bakmalıdır, insan-Rab/insan-insan/insan-mahlûkat ilişkilerinin nasıl olduğunu anlamak isteyen yüce Kur’ân’a bakmalıdır. İşte bu Kur’an böylesi muhteşem bilgileri muhtevâsında bulundurur.

Hani derler ya bâzı şeyler için; ‘Alan aldanmaz’ diye aynen öyle. İnşaALLAH benzetmede bir edepsizlik yapmış olmayalım ancak belirtmek istediğimiz hakikat şudur ki, Kur’an en mükemmel, en son dînin, en son Peygamberinin insanlara, 23 senede tebliğ ettiği ilâhî hakikatlerin, en güvenilir vahiy meleği tarafından gönderilmiş, insanların tâbi olması gereken ‘müstakim bir yolun’ anlatıldığı kutsi kelamdır. İnsanoğlu Kur’ân’ın hakikatleri karşısında diz çökmeli, harfiyen emirlerine uymalıdır, yok başka çözüm yolu… İnsanların kafalarından ürettikleri hayat tarzları ile bugün insanlık alarm veriyor. Eğer kişi kendini düzeltmek istiyorsa, duygu ve his dünyâsını eğitmek istiyorsa, davranışlarına düzgünce şekil vermek istiyorsa mutlaka yüce Kur’ân’a tâbi olmalıdır. Zihni yapısı dağınık olanlara, sıkıntı ve problemlerden ne yapacağını bilemeyenlere, bir türlü huzur bulup mutlu olamayanlara gerçek çözüm Kur’ân’ın hakikatlerindedir. Sâdece Müslümanlar değil topyekûn bütün insanlığın Kur’an’ın sunduğu hayat programına ihtiyâcı vardır. Kur’an âdeta Rabb’imizin bizimle konuştuğu bir kitaptır. O’na önem veren, önem verdiği nispette istifâde eder.

Ancak günümüzde insanlar kitap okumayı dahi tercih etmiyorlar. Fakat biz normal kitaptan bahsetmiyoruz. Biz bütün insanlığın huzûrunda diz çökmesi ve kalben teslim olması gereken bir ilâhi kitaptan bahsediyoruz. Bugün insanlar eğitim adına, yazmak adına internette gezindikleri sitelerden elde ettikleri üç-beş şey ile yetiniyorlar hatta onları da çok ehemmiyetli şeyler gibi etrâfına sunuyorlar. Yine daha ötesi bir kariyer eğitimi içinde aynı alışılmış, basit, kopyala-yapıştır mantığıyla hareket ediyorlar. Bunlar ilim mi, bunlar tahsil mi?

Bir de şu husus var bu konuda belirtmek istediğimiz, insan eğitim görürken, tahsil yaparken bir hedefi, bir gâyesi olmalı. Hedefsiz, gâyesiz yapılanlar, kişiyi bilgi hamalı durumuna düşürür. Belki bu işi daha ötesine götürenler de olabilir. Yâni tahsilini kötüye kullanan doktorlar, mühendisleri, işletmeciler, hocalar olabiliyor. Hedefsiz yapılan tahsillerin kişiye, bencillikle de birleşince, ferdi kazanç gibi görünen kayıpları olabiliyor. Hangi gâye olmalı dediğimizde hep vurguladığımız gibi; yalnızca ‘Allah rızâsı’ deriz efendim.

Hayırlı cumâlar.

 

.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.