Spor Üniversitesi Selçuk

Recep Çınar

Ötesi yok!
Selçuk Üniversitesi aynı zamanda bir spor üniversitesi…
BESYO’nun mezuniyet töreni ve şampiyonların ödüllendirildiği program için Konya’ya gelenlerin ifadesi bu; sadece benim değil…
Her şehre nasip olmaz böyle üniversite, her üniversite’ye de böyle rektör ve Spor Yüksek Okulu Müdürü… Her rektöre, her Spor Yüksek Okul Müdürüne, her öğrenciye de  böyle bir üniversite…  Açıkçası “Doğru” ve “güzel” bir buluşma bu anlamda…
Yukarıda da söylediğim gibi, bilimin, ilimin, eğitimin yanında bir “spor üniversitesi”dir Selçuk…  Çünkü, DNA’sında  var! Hem şampiyonlar hem de şampiyonları yetiştiren hocalar… Becerili ve başarılı olmaları ise sadece teferruat… Federasyon Başkanları Metin Şahin ve Hasan Akkuş’da cabası…   
Evet, bulunmaz bir Hint kumaşıdır Selçuk Üniversitesi…
Süleyman Okudan’ın Selçuk’u, kim ne derse desin, bir spor üniversitesi…
Ötesi yok…
Şimdi…
Mesele spor olunca benim için akan sular durur…  Öncelikle BESYO’nun mezuniyet töreninde bulunmaktan büyük keyif aldığımı söyleyebilirim…  Rektör Süleyman Okudan’ın konuşmasından da…
Üniversite’nin gelişmesinde, “marka” olmasında hepimizi kıskandıracak düzeyde çabalarına tanık olduk Hoca’nın… Aksini söyleyeni Allah çarpar… Bu konuda Süleyman Hoca’yı savunuyor olmak bile “zul” aslında…
Hiç ihtiyacı yok buna zira…
Dedim ya hoşuma gitti mezuniyet töreninde yaptığı konuşma…
Verdiği mesajlar da…
Belki “zülfiyar”e dokundu… Ama “nokta atışı” yaptı… Hedefi de tam 12’den vurdu Hoca…  Anlayacağınız “dedikodu” üretenlerle “iş” üretenlerin saflarını belirledi, konuşmasının satır aralarında… Rektör, “ün”cülerin değil, “un”cuların yanında olduğunun mesajını verdi…  “Varsa nasibimde ben de almasını bilirim” diyerek…
Kulaklara küpe olacak laflar etti…
“Biz laf değil, iş ve proje üreten akademisyenin yanındayız” dedi.
“Artık dedikodulara, komitelere, kapalı kapılar ardından konuşulanlara prim yok” dedi.
“Bu üniversitede  Metin Şahinler, Hasan Akkuşlar, Ali Şahinlerin sayısının artması lazım. Onlar iş yapıyorlar. Üniversitemizin adını dünya’da duyuruyorlar. Bu nedenle kendilerine teşekkür ediyorum” dedi.  
“Bu üniversitenin gelişmesi için bir taş koyan akademisyenin yanındayız” diyerek de sözlerini noktaladı…
Ve bir itirafta bulunma yürekliliğini de koydu ortaya… BESYO’yu yoğunluktan ve zamansızlıktan dolayı az da olsa  ihmal etme kredisini kullandığını vurguladı konuşmasında…  Ama, yeni dönemde telafi edeceğinin de sözünü verdi mezuniyet ve ödül töreninde…
İşin özü şu…
Selçuk Üniversitesi’nden başarılı spor adamlarının, başarılı sporcuların çıkması elbette gurur verici… İşini iyi bilenlerle, işini iyi yapanların aynı safta yer tutması, yollarının kesişmesi sadece Konya’nın değil, Türk sporunun kalkınması için de önemli…
Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Behiç Serpek’i ilk defa tanımama rağmen, spora getirdiği farklı bakış açısı, açıkçası beni sarıp sarmaladı…  Aklı başında laflar etti sevgili Behiç Hoca…
Ülkemizdeki spor kültürünün ve spor ahlakının başarılardan daha önemli olduğunu vurgularken,  tekvando ve halter branşlarının dünya’da “tavan” yapmasının asıl sebebinin de “disiplinli” ve “ahlaklı” çalışmaların bir sonucu olarak değerlendirdi…
Behiç Hoca’ya hak vermemek mümkün mü?
Mezuniyet ve ödül töreninde şunu daha iyi anladım… Selçuk Üniversitesi, ülkemizin spor adamlarını, akademisyenlerini, teknik adamlarını ve sporcularını da yetiştirme anlamında önemli bir “misyon” üstlenmiş durumda…
“Doğru yolda giden kaplumbağa, eğri yolda giden yarış atını geçermiş”ten yola çıkarak, Süleyman Okudan’ın takım kaptanlığındaki Selçuk Üniversitesi’nin diğer üniversitelerden neden fersah fersah önde olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.