SÖYLEYİN EY ULU HOCALAR

Süleyman Küçük

Mübarek Ramazan Ayı geldi geçti, arkasından Kurban Bayramı da geldi geçti, sonrasında hicri yeni bir yılı ve Aşura Gününü de idrak ettik hep birlikte.

BU nedenle söze adaletsizliğe, zulme ve haksızlığa karşı çıkışın zirvesi olan inanç ve ibadetlerimizden başlayarak soruyoruz.

Ramazan ayında Oruç ibadeti nasıl yapılır, İftar ve Sahur vakitleri nasıl tespit edilir, Orucumuz bozulursa nasıl kaza ederiz bunları bize her yıl olduğu gibi yine anlattınız.

Zekât ibadetleri ile ilgili öğrendiklerimizde ha keza böyle.

Daha fazla sevap kazanabilmek için zekât mükellefiyetimizi Ramazan ayında yerine getirmeyi yine sizlerden öğrendik biz.

Namaz ibadeti olmazsa olmazımız olduğu için bu başat ibadetimiz ile ilgili olarak neredeyse öğrenmediğimiz hiçbir husus kalmadı da yine de siz namazlarımız kazaya kalırsa ne yapacağımızı, hangi sıra ile kaza edeceğimizi sayenizde öğrendik. Allah(cc) razı olsun.

Müslümanların birbirleri ile kardeş olduklarını ve kardeşlerine gerek zalim olsunlar gerek mazlum olsunlar yardım edilmesi gerektiği hadisini yine sizlerden duyarak öğrendik.

Ama gücünü İslam ülkelerinin hain yöneticilerinin suskunluğundan ve korkaklığından alan lanetli Yahudilerin Filistin’de savunmasız kadın ve çocukları katlettiklerinde ne yapacağımıza dair fıkhi hükümlerin neler olduğundan hiç bahsetmediniz bu güne kadar.

Lanetlenmiş kavmin siyonist rejimi tarafından işgal edilen topraklarda masum Müslümanlar öldürülürken gösterilen suskunluğun Ukrayna Rusya savaşında gösterilmemesinin kardeşlik hukukuna halel getirip getirmediğini öğretmediniz bize.

Müslüman devletlerin idarecilerinin gece gündüz demeden siyonist işgalcilerin bomba yağdırdığı Filistin ve Kudüs’ün parçalanması meselesindeki hassasiyetlerini israil yönetimi ile en üst düzeyde paylaştıklarını duyduğumuzda siyonist işgalci katil sürüsü ile hassasiyet paylaşmanın nasıl bir akıl tutulmasının ürünü olabileceğini de anlatmadınız vaaz ve hutbelerinizde.

Filistin başta olmak üzere dünyanın dört bir köşesinde Müslümanlar öldürülürken, evleri başlarına yıkılırken ve doğup büyüdüğü topraklardan sürgün edilirken Müslüman ülkelerin sporcularının katıldığı müsabakalar düzenlemenin ve öldürülen Müslümanlara bu müsabakalarda kaçan bir gol kadar bile üzülmemenin vebalinden de bahsetmediniz sohbetlerinizde.

Muharrem ayı geldiğinde “Ben şimdi yola çıkmasam korkarım ki benden sonra kimse adaletsizliğe, zulme, haksızlığa başkaldırmaz” diyerek zulme ve haksızlığı başkaldıran ve bu uğurda ailesiyle birlikte şehid edilen Hz. Hüseyin Efendimiz ve Ehli Beyti(ra) ve tüm Kerbela şehitlerini rahmetle yâd etmeyi öğretmeniz için teşekkür ederiz.

Ancak bilgi verdikten sonra Hz. Hüseyin(ra) gibi harekete geçmemenin ve Müslümanlara öncü olmak isteyenlerin “Yezid ile su içmektense Hz. Hüseyin gibi şehit olmak isterim” demelerini ne zamana kadar fitneci olmakla suçlamaya devam edeceksiniz?

Daha açıkçası Müslümanın mallarının yağmalanmasının yanında kanı, ırzı ve namusu üzerine kâfirle pazarlık yapan Müslümanlara karşı nasıl Müslümanca davranacağımızı bir türlü söylemeye yanaşmıyorsunuz?

Hak ve adalet adına Allah’ın(cc) kanunları aleyhine erkeklerin kadınlar üzerindeki haklarının çağdaş kokanalar tarafından “eril tahakküm” olarak tanımlanmasına kürsülerden verilecek bir cevabınız var mıdır?

İstanbul Sözleşmesinin yürürlükten kaldırılmış olmasına rağmen Müslüman erkekleri sözde Müslüman kadınların iftiralarına karşı savunmasız bırakan 6284 sayılı kanunun getirdiği belalardan kurtulmak için de duadan bir takım çareler de öğretecek misiniz?

Ya da;

• “İslam Dini, insanlar ve toplumlar arası kutuplaşmayı ve düşmanlığı hazırlamıştır.”

• “Hz. Muhammed, bu ayrımcılığı ve savaşmayı kışkırtmış ve bizzat başlatmıştır.”

• “İslam; Devlet, siyaset ve hâkimiyet politikalarıyla bu gereksiz çatışmaları kurumlaştırmıştır.”

• “Kur'an’ın: Dinin hepsi Allah’ın(cc) oluncaya kadar onlarla savaşın hükmü, toplumlar ve devletlerarası saldırı ve savaşların ideolojik ve imani altyapısıdır.” gibi saçmalık ve safsataları sıralayan İlahiyatçı ve Din araştırmacısı kimlikli alçakların söylediklerine bir cevabınız yoksa bile bizim söylememiz için öğreteceğiniz cümleler olacak mı?

"Size ne oldu da Allah yolunda ve Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? (Nisâ 75)" ayetini demi okumayacaksınız bu gidişle?

Yoksa bize “zalimleri kınamak gibi bir rahatlık ve kolaylık varken daha ne istiyorsunuz” diyerek geçip gideceksiniz bu dünyadan?

FARKINDA MISINIZ?

Azerbaycan a İHA”
“Ukrayna ya SİHA”
“Filistin e DUA...” dan başka bir şey yok demenin vebalini ne zaman öğreteceksiniz bize?

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.