Sosyal medyanın din ve ahlâk boyutu

Emel Kocaoğlu

Bir iletişimci olarak söylüyorum, ne yazık ki artık insanların çoğu vaktinin önemli bir kısmını sosyal medyaya ayırmış durumda. Hal böyle olunca; Sosyal Medya’nın hayatımızda göz ardı edilemez düzeye gelmesiyle, olumsuz yanları da bir hayli fazla oldu. Asıl amacı; haberleşme, bilgi alma ve bilgi verme olan internet, amacından saparak insanlar arasındaki ilişkiyi zayıflatıp hayatın ta kendisi haline geldi.

Sosyal medyanın kültürel ayağı, ahlâki değerlerimizi her geçen gün yok etmesiyle karşımıza çıkıyor. Hayatını sosyal medyaya endekslemiş ve giderek daha duyarsız hale gelen teknoloji neslini bu internet dünyasından çekip çıkarmak imkansız. Büyüklere duyulan saygı, sevgi ve yardıma muhtaç insanlara yapılan yardımlar adeta sosyal medyada daha fazla popüler olmak, beğeni kazanmak, gösteriş yapmak gibi amaçlar için yapılır hale geldi. Duyarsızlık, sahte saygı ve sevgiler, hoşgörüsüzlük, gelenek ve göreneklerimizden uzak sahte hayatlar aldı başını gidiyor. Değerlerimizin hepsi birden, biçim ve anlam kayması yaşayıp, yerini özel hayatı afişe etme, ihtiyaç sahiplerine göze sokarcasına yardım etme, tepki almamak uğruna zoraki saygılı olma haline geldi. Özel hayatın mahremiyeti, veren elin alan elden üstün olması, bir elin verdiğini diğer elin görmemesi, büyükleri saymak ve küçükleri korumak gibi normlarımızın üzeri çoktan toz tutmuş ve raflara kaldırılmış görünüyor.

Kuşkusuz ki; her ebeveynin en doğal isteği ve amacı, çocuklarının en doğru şekilde yetişmesi, vatanına ve milletine hayırlı bir birey olmasıdır. Peki, öyleyse nesiller neden gittikçe bozuluyor? Toplum olarak, internetle tanıştığımızdan beri, sosyal medyanın önümüze koyduğu “fenomen” adı altında, kültürümüzle hiçbir ilgisi olmayan, değişik kişilik ve hayatlarla karşılaşıyoruz. Bundan daha kötüsü ise; çocukların isteyerek veya istemeyerek de olsa bu kişilere maruz kalmasıdır. Çocuklarımızı teknolojiden bir nebze de olsa çekip çıkaramıyorsak, sosyal medyayı tamamen yasaklamak günümüz çağında olanaksızlaştıysa, o halde onlara, bu ahlakdışı fenomenlerin kötü etkisinden kendilerini koruyacak bilinci aşılamalıyız. Bu da zannımca, çocuklarımızı medya okur yazarı gibi yetiştirerek, hangi bilgi faydalı, hangisi zararlı bunun ayırdına varır hale getirmekle mümkündür.

Küreselleşmenin getirdiği sosyal medyanın en önemli ayağı ise; din alanında oldu. Medyanın giderek dinimize yabancılaşması; önemli günlerde, dinimizin gereklerine uymayan reklam ve kampanyalarla karşımıza çıkmasıyla çoktan tescillendi. Özellikle bayram günleri medya araçları ucuz tatil ilanlarıyla dolup taşıyor. Oysa ki bizim kültürümüzde dini bayramlar, dinin de emir buyurduğu gibi sıla-i rahim (akraba ziyareti) için varlar. Birbirimize misafir olup bu özel günlerde buluşmak yerine, gazeteler bizi tatile teşvik ederken, televizyonlar da bayram boyunca aralıksız eğlence vaadi verir hale geldi. Aynı zamanda pek çok dizi ve filmlerde ise, komik olan tiplerin isminin “Şaban”, “Ramazan”, “Bayram” olmasıyla yeni neslin bu isimlere bakışı değiştirildi. Ayrıca sosyal medyada kullanılan alaycı dil ve subliminal objeler de ciddi derecede, kültürel yozlaşmaya yönelik bir algı unsurudur. Dilimize, “trip atmak”, “fenomenleşmek” “cool takılmak”, “trend topic olmak” gibi yeni yeni sosyal medya deyimlerinin de girmesiyle, dilde de çarpık bir yapılanma başladı.

Albert Einstein’ın dediği gibi: “Din ve ahlâk duygularının zayıflaması, zekanın zayıflaması kadar tehlikelidir.”

Selam ve Sevgiyle…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.