Siyaset ve Din Bezirgânları

Siyaset ve Din Bezirgânları

Siyaset bezirgânlarının en büyük yardımcısı olan hoca kılıklı ilahiyat ve diyanet mensupları, din bezirgânlarının ise en büyük yardımcısı politikayı meslek haline getirmiş olan siyaset bezirgânlarıdır.

Bunların en belirgin özellikleri kendilerinden başkasının susturmak için ilk olarak kendilerine her şartta alan açmaya dönük çalışmalar yapmalarıdır.

Siyaset bezirgânları bunun için yalan söylemekten çekinmeden geçmiş ve gelecek ile ilgili hayal satarken, karşısındaki herkesi art niyetli ve kötülüğün temsilcisi olarak göstermekten çekinmez.

Din bezirgânları ise tuzağını Kur'an-ı Kerim üzerinden kurmaya çalışacağı için sözlerine Kuranı Kerimi kendi art niyetine alet ederek Sahabe neslinden(ra) bu güne herkesin Kuranı anlamadığını ve anlatamadığını söyler.

Devamında ise değme siyasetçilere taş çıkarırcasına Kuran'da belirtildiği üzere onun açık ve açıklanmış olan özel bir kitap olduğunu ve Allah’ın (CC) art niyetli kişilerin Kuran'ı anlamasına engel olacağını, art niyetli kişilerin Kuran'ı anlayamadıkları gerçeğinin doğru, ama bu her Kuran'ı anlamayanın ise art niyetli anlamına gelmeyeceğini ifade ederek işe başlar.

Her ikisi de bu sözlerle kendine alan açabilmelidir ki, toplumun önüne gelen konuları anlama ve doğru tanımlamaya yetmeyeceği fikri oluşsun ve milleti önce kandırmak sonra ise bölüp parçalayarak birbirine düşman ettikten sonra kendi, düzenleri ilanihaye devam etsin.

Birbirimize yıllardır bu tiplere karşı uyanık olmak lazım diye uyarılar yaptığımız halde her geçen gün sayılarının arttığı gerçeği ile karşı karşıya kalmaktayız.

Kendilerine bu şekilde alan açtıktan sonra yaptıkları ilk işin devlet ve millet adına vicdani bir sorgulama gibi görünen siyasetçilerin cumhuriyet ve demokrasi ile insan hakları, din bezirgânlarının ise Kur’an’ın temel kavramlarını keyfî veya şeytani biçimde yeniden tanımlamaya giriştiklerini görürüz.

Çoğunun menşei bir türlü şehirli olamayan köylü kültürü aralığında gelişen siyasal kültür olduğu için tabiatları gereği hakka, adalete, ahlaka da istinat etmedikleri bu hastalıklı siyasetleri hiçbir zaman sağlıklı bir zemin üzerinde yürüyememişlerdir.

100 yıllık süreçte başarılı veya başarısız en az 10 kadar askeri darbeler denilen yol kazalarına uğramışlar ve kadroları açısından hayli zayiat vermiş olsalar da her seferinde tekrar başa dönmüş ve kendini tekrarlamaktan kurtulamamışlardır.

Siyaset bezirgânları kendi kişisel menfaatlerine uygun olanları millet ve devlet için en uygun siyaset olarak anlatırken siyaset bezirgânları ise kendi kişisel ucubeliklerini İslam’ın ve Kuranın en doğru anlatımı gibi sunmaktan geri durmazlar.

Bunlardan siyasetçi olanına ülke ve insanların menfaatine olacak olan siyasetin merkezi sen misin, din bezirgânına ise sen Kuran ve İslam dini için tek kaynak mısın diye sorsak, birinin siyasetin merkez, diğerinin ise dinde kaynak olduğuna dair bir diyeceğinin olmadığını görürüz.

Çünkü birincisi siyasetini ABD veya Avrupa’ya, ikincisi ise dinini Sahih Hadis ve Sünnet uygulamaları yerine put edindiği aklı ve hevasına dayandırmaktadır.

İnsanların siyasetinin ve dinin doğru olduğunu anlamanın en temel yolu bu tür bir soruyla dayandıkları merkezin ne olduğunu ortaya çıkarmaktır.

Ancak bu sorgulamanın bir de tehlikesi vardır:

Siyaset bezirgânının saçma sapan siyasetine, din bezirgânının ise Sahabe neslinden başlamak üzere tüm selefi Salihin efendilerimizin(ra) yalanlanmasına itiraz edilmesinin sonucu çoğunlukla devlet gücüyle yasaklamaktan başka bir şey olmamaktadır.

Bu durumu önlemenin tek yolu, seküler laik kemalist kesimin 100 yıldır Muvahhid Müslümanların siyaset yapmalarının önünü kapatmalarının ve siyaseten üzerine çullanıp linç etmeye kalkmalarının önlenmesidir.

FARKINDA MIYIZ?

Diyanet ve din bezirgânlarının ortak noktaları dünyalarını mamur etmeye çalışmalarıdır.

Kendileri katlarda yatlarda saraylarda safa sürebilmek garip gurabaya da ev yaparak onların dünyalarını da mamur ettiklerini falan söylerler.

Hüseyin Cahid'in II. Sultan Abdülhamid hakkında söylediği şu sözü tekrar hatırlatmış olalım:

“İmar ile siyasi iktidar mümkün olsaydı, Abdülhamid han, hayatının sonuna kadar tahtta kalırdı”

Ne dediğimiz inşallah doğru anlaşılmıştır.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazarlar Haberleri