Siyasal İslam, Nebevi İslam

.

İkisinin de aradığı rıza aynı; hedef aynı, fakat yöntem farklı. Siyasal islam, analitik ifadeyle tümdengelim yöntemine göre hareket eder. Yani devleti ele geçirince her şey düzelecek düşüncesiyle yola çıkar. Nebevi islam ise tümevarım yöntemini kullanır. Yani tebliğ ve irşadla, aile sonra toplum sonra devlet. Hedefi devlet değildir, lakin aile ve toplum düzelince devletinde kendiliğinden düzeleceğine inanır.

Siyasal islam uzun vadeli düşünmez hedefe hızlı ulaşmak ister bu yüzden burada cidal yani rakipsizlik vardır. Ene vardır. Siyasal islam genelde batı yöntemlerini kullanır. Nebevi islam da ise teavün yani her şey birbirine yardımcı olur mantığı vardır. Paylaşma vardır. Biz vardır.

Siyasal İslam’ın en bariz örneği ihvandır. Ülkemizde Merhum Necmettin Erbakan’dır. Bugün, dünyada düne kadar böyle bilinen ise Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Siyasal İslam mantığıyla hareket edip en uzun dönem iktidar olarak kalan II. Abdulhamit’tir. Abdulhamit ve R.Tayyip Erdoğan’ı kıyaslarsak; Erdoğan 12 yıldır iktidar, 18 yaşından beri politikada dolayısıyla hangi halka hangi seviyede hitap edeceğini çok iyi bildiği için politik deha denebilir. Alternatiflerini biçe biçe bugüne gelmiştir. İmam hatip mezunudur… II. Abdulhamit ise 33 yıl iktidarda kalmıştır. Ona da siyasi deha der siyaset bilimciler. Halife. Muttaki bir lider. Marangozluk yapmış lakin hazine malına zerre dokunmamıştır.

Bildiğimiz, duyduğumuz örneklerden gidecek olursak metot olarak siyasal İslam’ı kullananlar (güçler ayrılığı ilkesini birebir uygulayanlar) hakkında bugüne kadar pek olumsuz bir şey duyulmamıştır; Erbakan Hoca’ya kadar.

Siyasal İslam’da güçler ayrılığı ilkesi çok güçlü durur, durması gerekir… Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hazineden herkese bir top kumaş dağıtılmıştır lakin o kumaştan bir elbise çıkmaz. Hz. Ömer hutbedeyken cemaatten biri çıkar; “Ya Ömer, önce o üzerindekinin hesabını ver yoksa seni dinlemeyiz. Halife bu pervasız(!) tutum karşısında nefret dili kullanmaz, dışarı attırmaz, fişlemez… Oğluna meseleyi izah ettirir; “ben kendi kumaşımı babama verdim ikisini birleştirip elbise diktirdi…”  Adam ikna olunca kalkar; “Ya Ömer şimdi devam et seni dinliyoruz” der.

Fatih Sultan Mehmet ermeni bir mimarın, emre itaatsizlikten dolayı kolunu keser. Mimar haklı olduğunu düşünür; Sultana dava açar. Ermeni ve Sultan kadının huzurunda eşit düzeyde hesap verirler. Kadı F. Sultan Mehmet’in kolunun kesilmesine karar verir. Hüküm uygulanacaktır lakin Ermeni Mimar Sultanın bu şaşılası tavrı karşısında bundan vazgeçer ve Müslüman olur.

Mahkemeden sonra Sultan Kadıya döner; belinden kılıcını çıkarır. Eğer adaletli olmasaydın bu kılıçla senin boynunu vururdum. Kadı da sırtından kamasını çıkararak; eğer adalete karşı gelseydin bende senin boynunu vururdum. (Hadiseyi anlatışım birebir aynı olmasa da hadisenin ana teması birebir budur.)

Kuvvetler ayrılığı ilkesi, birileri diktatör olmasın diye vardır. Birileri ‘ben herşeyim’ demesin diye vardır. Şeffaflık olsun diye vardır. Kimse kimsenin hakkına taciz etmesin, halk hakkını rahatça sorabilsin, herkes kendini rahatça ifade edebilsin diye vardır…

 İnsanlar Halife Ömer ve Sultan Mehmet’in duruşlarına, hallerine, tavırlarına bakıp İslam’a doğru koştular. Acaba bugün Müslüman lider olarak baktıkları Recep Tayyip Erdoğan’a İslam’ı sevmek için bakanlar hangi tarafa koşarlar!? Ülkemizdeki İslamcı hükümetin olanlar karşısındaki tavrı acaba dünyada İslam’a ne kadar zarar veriyordur?

Dün hayranlıkla ekranlarda izlediğimiz insana ne oldu böyle. Nedir bu gözünden çıkan ateş! Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi meğer Hubbu Cah (makam sevgisi) ne kadar da tehlikeliymiş. ‘Ene’ bal tuzağıymış.

SEN SEN SEN dediler ve SEN seni unuttun. Sen böyle değildin. Sana âşık olanlar seni bu hale getirdi. Bilirsin ki âşıkların gözleri körlerden kördür...

Güç zehirlenmesi faniliği unutturuyor. Ama hakikat aynı; faniyiz, ölüm var, hesap var, hesabın bedeli var… Gönenli Mehmet Efendi anlamlı özetlemiş;

“Saatin zinciri bitince eylemez tık tık

Vakt-i merhûnu gelince ruha derler çık çık!

Eyleme kusur Hakka kullukta asla,

Bilmiş ol ki; Ahirette dinlemezler hınk- mınk.”

Allah’ım akıbetimizi hayreyle… Lakin duam kırık…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri