Sınırsız Özgürlük

.

İnsanlara özgürlük nedir diye sorsanız; Herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumuna özgürlüktür diye cevap alırsınız.

Diğer bir ifadeyle, insanın her türlü dış etkiden bağımsız olarak kendi isteğine, kendi düşüncesine göre karar vermesi halidir derler.

Onlar doğuştan sahip olduklarına inandıkları bu özgürlüklerini hiçbir kısıtlamaya uğramadan, diledikleri gibi kullanabileceklerini iddia ederler. Bunun nedeni onların kendi özgürlüklerinin mutlak ve sınır tanımayan bir niteliğe sahip olduğunu vehmetmeleridir.

Sınırsız özgürlük var mıdır diye sorsanız evet vardır derler, ancak insan özgürlüğü sınırsız değildir ve bunun en açık örneğini özgürlüğü savunanların şahsi özgürlüklerine dokunduğunuzda görürsünüz.

Temel hak ve özgürlükler sınırsız mıdır denildiğinde hemen anayasal sistemden, temel hak ve özgürlükler ile cumhuriyet ve demokratik sistemlerden falan bahsedilmesine aldanmayın.

Bu dünyada filozoflara göre özgürlük başka şeydir, yönetenlere göre başka bir şeydir, yönetilenlere göre daha başka bir şeydir.

Özgürlük mefhumunun kapsamı ülkeler arasında farklılık gösterse de, din ve inanç hürriyeti ile vicdan özgürlüğü, ifade hürriyeti ile basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü, güvenlik ve özgürlük hakkı olarak kanunlar karşısında adil yargılanma ve eşit muamele görme hakkı, özel yaşamın gizliliği hakkı genel manada sivil özgürlükler olarak tanımlanmaktadır.

Teoride masumiyet karinesi ve işkence yasağı gibi hususlar da dâhil olmak üzere, hiçbir şart altında sınırlandırılamayacak olan çekirdek insan haklarının dışında kalan, tüm hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabilirliği ve bu sınırlamaların Anayasa ile yapılabileceği söylenir.

Özgürlüğün, insanın zorunluluklarının, sorumluluklarının, sınırlarının farkında olması ve kabul ettiği sınırlı alan içinde dilediğince hareket edebilmesidir şeklinde çokça söylenen bir ifadeyi, dünya üzerinde hayata geçirebilmiş bir toplum henüz görülmemiştir.

Ya da bilim ve düşünce ile kurulması beklenen özgür gelecek için, vazgeçilmez ihtiyaçlar olarak görülen İfade ve inanç özgürlüğünü, alabildiğine serbest kılan bir ülke de görülmemiştir.

Bu anlamda bütün devletler İfade özgürlüğünü demokratik bir hak olarak kabul etmekle beraber, bu hak sınırsız değildir düşüncesiyle, demokratik hayatın temel ilkelerinden olan düşünce ve ifade özgürlüğünü en sert ve kısıtlayıcı hükümlerle sınırlamışlardır.

Devletlerin ve hükümetlerin sudan sebeplerle en çok kısıtladıkları haklar anayasa, mevzuat veya yargısal yorum yoluyla, usulüne uygun yargılama olmaksızın kısıtlamamayı taahhüt ettiği garantiler ve özgürlüklerden sayılan sivil özgürlüklerdir.

Sivil özgürlüklerden en çok kısıtlanalar din, vicdan ve etnik kimlik özgürlükleri olurken, en çok serbestlik tanınan ise nerede başladığı ve nerede biteceği belli olmayan ve akademik özgürlük adı altında kullanılan, bilimsel özgürlük olmuştur.

Adı bilimsel olan akademik özgürlük, öylesine geniş bir şekilde kullanıldı ki yerine göre, din ve vicdan ile ibadet özgürlüğü başta olmak üzere, devlet ve millet hayatında yer alan diğer tüm özgürlükler bu serbestiyet altında ezilmeye çalışıldı.

Çünkü insanların kendi inanç, fikir ve davranışlarını herhangi bir baskı ve engel olmadan belirleyerek Allah'tan(cc)başkasına kul olmamak ve din dışı uygulamaları ret ederek, şeytanlaşmış insanların güdümünden kurtulmak demek olan, İslam Dinindeki tevhid özgürlük ilişkisini yıkmadan, kendi saltanatlarını sürdüremeyeceklerini biliyorlardı.

Din ve dünya işlerinin ayrılmasıyla insanlara sınırsız özgürlük vaadiyle yola çıkan neoliberalizm, uygulamalarıyla insanlar arasında öylesine büyük eşitsizlikler oluşturdu ki, özgürlükten dem vuran felsefeciler, sonunda dünya devletlerinin aşırı özgürlüklerle nasıl canavarlaştırıldığını görerek, bu uygulamalara vahşet demek zorunda bile kaldılar.

Sıradaki vahşetin ise, devletlerin vatandaşları, vatandaşların devletleri karşısında tam anlamı ile özgür olabilmeleri için, vatandaş ile devlet arasında yapılacak yeni bir dünya savaşı olacağını düşünüyoruz.

FARKINDA MIYIZ?

Felsefi olarak istenen sınırsız özgürlük için, vatandaş ile devlet arasındaki özgürlük savaşının sonunda toplumlarda varılacak yeri, şimdiden söylemiş olalım:

Organize kötülüğün getireceği, kolektif körlük veya toplumsal şizofrendir.

İleride oluşacak kitlesel depresyon ve içtimai çürüme, toplu hipnoz ve sosyal uyuşmanın oluşturacağı örgütlü cehaletin ürünü ise tümden çöküştür.

Çözüm var mı derseniz elbette var ve İslam’dadır.

Dikkat edin Müslümanlarda değil, İslam’dadır çözüm.

O da Yeşil giyimli kapitalizmin konforundan kurtulabilirlerse gerçekleşecektir ancak.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri