Sessizlik Bir Lüks müdür?

Sessizlik Bir Lüks müdür?

Eskiden sessizlik hayatın doğal akışında vardı. Mahalle arasında en fazla çocuk sesleri yükselirdi, akşam olunca ortalık dinginleşirdi. Bugünse şehirde sessizlik bulmak neredeyse imkânsız. Gürültü artık hayatın fon müziği: korna sesleri, telefon bildirimleri, televizyonların bitmeyen cızırtısı…

Dikkat edin, sessizlik bulmak için artık özel alanlar yaratılıyor: “sessiz otel”ler, “meditasyon kampları”, “telefon yasaklı etkinlikler”. Yani modern çağ, insanın elinden aldığı dinginliği yine insana satmaya başladı.

Oysa sessizlik sadece kulağın duymadığı bir boşluk değil; zihnin toparlandığı, kalbin dinlendiği bir nefes alanı. Bir insan sessiz kaldığında, hem kendini hem de çevresini daha iyi anlar. Ama ne yazık ki sessizlikten uzaklaştıkça kendi iç sesimizi de kaybediyoruz.

Şimdi kendimize sormalıyız: Sessizlik gerçekten lüks mü oldu, yoksa biz kendi hayatımızı fazlaca gürültüyle doldurmaya mı gönüllüyüz? Belki de sorun dış dünyanın karmaşasında değil, içimizdeki telaşta gizlidir.

Kısacası, sessizlik aslında hâlâ elimizin altında. Birkaç dakika telefonu kapatmak, bir köşede derin bir nefes almak, bir yürüyüşte kulaklığımızı çıkarmak… Küçük adımlar bile insanın ruhunu dinlendirir. Çünkü bazen en büyük keşif, kalabalıkların değil, kendi sessizliğimizin bize fısıldadıklarındadır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri