Sağlam aile ve eşler

Nevzat Laleli

Hayırda yarışanlar yazı serisi (3)

 

Gündelik dalaşmalardan, kapışmalardan dolayı pek gündeme gelmeyen ama gerçekte ülkemizin en önemli konularından birisi de ailenin sağlamlılığıdır. Fertten topluma geçerken aile en önemli bir kilit noktasıdır. Ailesi sağlam olmayan toplumlar yok olur, mahvolurlar. Eğer toplum olarak var olacaksak ki bu yapıya muhtacız, o zaman ailelerimizi sağlam kurmaya mecburuz.

Sağlam aile, kuruluşundan başlayarak sağlam kurulan, eşlerin ve çocukların bir ömür mutlu olarak yaşayabilecekleri bir ortamdır. Sağlam aileyi sağdan – soldan esen ufak tefek rüzgârlar yıkamazlar. Aile ve bireyleri küçük sarsıntılardan her zaman kendini koruyacaktır. En küçük bir sarsıntıda yıkılıveren, dağılan ve bütün bireyleri ve özellikle de çocukları perişan olan aileler sağlam olamayan ve sağlam kurulamayan ailelerdir.

Ülkemizde bugün boşanmalar gün geçtikçe artmaktadır. Bize müracaat ederek evlenmek isteyen bir kızımız, üç ay evli kaldıktan sonra boşandıklarını söyleyince ben kendisine; “Kızım, bu yuvayı yıkmak için mi kurdunuz?” demeye mecbur hissetmişimdir.

YUVANIN YIKILMASININ SEBEBİ

Bir İstanbul gazetesi beni telefonla arayarak; “Nevzat bey, ülkemizde boşanmaların gittikçe artmasının sebebi nedir?” diye bir soru sordu. Ben de kendilerine; “Flört yoluyla evlenmeler arttı, ona paralel olarak boşanmalar da arttı” diyerek cevap verdim. Ertesi gün gazetede benim mesajımın yer almamış olduğunu gördüm. Benim bu cevabımı, İslam’ın nikâhsız iki insanın birlikteliklerini yasakladığı için böyle söylediğime hamlettiler.

Hâlbuki flört metoduyla evlenmenin daha baştan iki önemli mahzuru bulunmaktadır.

Birincisi, flört yolu ile evlenmeye karar veren çiftler, flört süresince (her biri karşı tarafa beğenilmek istediğinden) kendilerini olduğundan daha iyi ve mükemmel göstermeye çalışmaktadırlar.

İkincisi, her iki taraf da birbirlerini beğenerek evlenmeye karar verirlerken, adına sevgi veya aşk denilen hislerin tesiriyle karar verirler. Hâlbuki hislerle verilen karar, akılla verilen karardan her zaman eksiktir ve hisler doğruyu bulmaya yetmez.

Bu çiftler evlenip de “cicim ayları” geçtikten sonra, normal yaşayışa dönmektedirler. Ama bu sefer de eşlerden her biri gözünde büyüttüğü eşinin bir takım hata ve kusurları olduğunu görmekte ve kendi kendilerine; “Ben ne umdum, ama ne buldum?” diye bir soru yöneltmekte, önce kafalarda ki saraylar yıkılmakta sonra da yuvalar yıkılmaktadır.

KARAR AKILLA VERİLMELİ

O halde yuva kurmakta en önemli kural, eşlerin evlenmeye karar verirlerken hisleri ile değil akılları ile vermelerini sağlamak ve bunun sitemini kurmaktır. Bu sisteme Anadolu’muzda “Görücü usulü evlenme” denmektedir.

Bu sistem ile evlenmede eşler işin başında karşılaştırılmazlar. Delikanlıyı yakından tanıyan anne, hala, teyze gibi hanımlar kendi oğulları için uygun gelin adayı aralar, böyle bir adayı bulduklarında “görücü olduklarını söyleyerek” kıza talip olurlar. İlk uygun cevap alınınca da gençler birbirleri ile karşılaştırılarak hem birbirlerini görmeleri ve hem de tanışmaları mümkün olmaktadır. Bu fasıl da uygun bir şekilde devam ederse, oğlan tarafı kız tarafına “Söz kesme” ziyaretinde bulunur.

Nişan, nikâh ve düğün çalışmaları artık bu iki gencin evlenmekte olduklarının topluma duyurulması ve sevincin paylaşılması manalarını taşır.

SAĞLAMLIĞIN DİĞER HUSUSLARI

Yuvaların yıkılmalarının yanı sıra ailede kocanın kadına uyguladığı şiddet ve hatta kadının öldürülmeleri konusu gelmektedir.

Kadına şiddet ve kadının öldürülmesi olaylarında genellikle erkek karısını kıskanmakta ve karısına sözünü geçirmeye çalışmaktadır. Ama kadın kocasını dinlemeyerek ve ona karşı durarak erkeği tahrik etmektedir. Onun da gözleri dönerek işi cinayet boyutuna kadar götürmektedir.

Yuvalar, “gönül huzuru ile devam etmek durumundadırlar” Zorla, dayakla, şiddetle ve kıtalle varılacak yer, alınacak yol yoktur.

Gönül huzurunun sağlanabilmesinin en önemli şartı, eşlerin birbirlerini hata ve kusurları ile sevmeleri ve taraflardan biri hata yaptığında diğeri onun hatasını affedebilmesidir. Bu husus maalesef “flört yoluyla evlenme de daha baştan kapatılmıştır”

Eşlerin şunu iyi bilmesi hata bilmekten de öte şuna inanması lazımdır ki; Peygamberimizi Veda hutbesinde; “Kadınlar, Allahın bir emanetidir. Sizin onların üzerinde haklarınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır” buyurmakta olduğu gibi, erkeğin Allah’ın emaneti olan kadına sahip olmak mecburiyeti vardır. “Kocaya Allah’ın emaneti olmak, kadına ne kadar büyük bir değer kazanmaktadır?” Bu incelik insanımıza öğretilebilse birçok aile faciası baştan önlenmiş olacaktır.

Kadınlar da şunu iyi bilmelidirler ki ailede reis erkektir. Kadın erkek eşitliği, hayatı paylaşmada ve birbirleri ile dayanışmada gözetilecek bir konudur. Bunu her sahada öne sürmek daha başta ev içinde iki ayrı reisin varlığı olur ki bu yapı, yuvanın yıkılmasının başlıca sebeplerinden biridir.

Modern hayat, güya “kadın erkek eşitliği” tezini savunurken, sözün bir yerde bitmesini değil uzamasına, münakaşa haline gelmesine ve hatta kavga ve şiddete varmasını sağlayacak bir yola girmektedirler.

Hayırda yarışanlar, “sağlam aile” tezini öne sürerken, aileyi tehdit edebilecek bütün dikenlerin temizlemektedir.

Mutlu ve sağlam bir ailede, oğlanın annesi veya kız kardeşi ile kızın annesinin hiçbir şekilde yeni evlilere müdahale yapmaması gerekir. Yeni evli çiftlerin bu yakınları, yeni yuvada ilk zamanlarda görülen ufak tefek uyumsuzluk ve sıkıntılarını makul çözümlerle gidermeye çalışmalı ve yuvanın devamını sağlamalıdırlar.

Şunu herkes iyi bilmelidirler ki, Peygamberimiz; “Bir talak (boşanma) olursa arz titrer” buyurarak boşanmanın doğuracağı felaketin büyüklüğüne işaret etmiştir.

Toplumun çekirdeği aileyi sağlam kuralım, onun bir ömür devam etmesi için bütün gücümüzü harcayalım. Böylece güçlü bir toplumun kurulmasının ilk adını atmış olalım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.