Ramazanda sabır

Nurten Selma Çevikoğlu

Ramazan ayında yaşanan tüm güzelliklere aslında, ‘sabır’ hasleti ile erişilir. Sabır öyle bir fazilettir ki; her türlü nimetlere, üstün başarılara hep sabrın sonunda erişilir. Farkında olmuyoruz ama sabretmezsek oruç tutamayız. Yüce Rabb’imizin ‘yiyin, için’ diye lütfettiği çeşit çeşit güzellikte, eşsiz lezzetteki yiyecekleri sırf ‘Allah rızâsı’ ve O’nun emri olduğu için yiyebileceğimiz halde kendi hür irâdemizle, belirli zaman aralığında yemiyor-içmiyoruz, sabrediyoruz. Cenâbı Hak, sabredenlerin mükâfâtını hesapsız verecektir. Müslümanlar ancak sabırla, dünyevî ve uhrevî hayırlara muhatap olurlar. Kolay bir soru size; ‘Ramazan denince, oruç sevapları neyle kazanılıyor?’ Onca sevap elbette, sabırla kazanılıyor.

Ancak bugün, küçüğünden büyüğüne her şeye çabucak kolayca erişim olduğundan, bilhassa gençler oldukça sabırsızlar. Zira pek çok kolaylık ve imkan el altında, bu sebeple kıymet bilinmiyor, sâhip olunan nice imkânlara şükredilmiyor, ola ki erişilemeyenlerden hemen dert yanıp şikâyetleniliyor. Buna meydan verilmemeli. Büyükler bizzat kendileri sabırlı olup, evlatlarına sabır ve tahammül aşılamalıdır. Bunun için pek çok yol ve yöntem bulunabilir. Meselâ, her istenen şey, imkan olsa dahi alınmamalı, sabredilmesi gerektiği bizzat yaşanmalı. Özellikle şu Ramazan ayının rahmet ikliminde çocuklar, küçük yaştan oruç tutmaya alıştırılmalı, onlara yememeye sabır yaşatılmalı ve bu işin sırf Rabb’imiz emrettiği için olduğu öğretilmelidir. ‘Şimdi küçük, büyüme çağında’ gibi ucuz bahânelerin arkasına sığınmamalı. Ağaç yaşken eğilir, sözü unutulmamalı.

Günümüzde sürekli ruhsal sıkıntılar ve buhranlar yaşayan insanlara her vakit sabır telkin edilmelidir. İnsan olarak hepimiz yaşadığımız hayatta, iyilik ve güzelliklerin yanında kötülükler, huzursuzluklar, mutsuzluklar, aksilikler ve istenmeyen durumlarla karşılaşabiliriz. Problemsiz ve sıkıntısız bir hayat yok, bu imkan dışı. Her şey bizim için. İnsanın karşılaştığı her türlü olumsuzlukta sabır, ona hâdiselere karşı tahammül gücü sağlar. En derin acılar sabırla aşılır. Her çeşit menfîlikler yine sabırla atlatılabilir. Sabır hayâtı yaşarken, insana yardımcı olan en kıymetli faziletli erdemdir.

“Hazreti Mevlâna Mesnevi’sinde sabrın sırlarını açıklarken şu hakikatleri bize ulaştırır; ‘açlığa sabredersin adı oruç olur. Acıya sabredersin adı metânet olur. İnsanlara sabredersin adı hoşgörü olur. Dileğe sabredersin adı duâ olur. Duygulara sabredersin adı aşk olur.’ Yalnızca ölüm hâdisesinde sabır değil, hayâtın her aşamasında her alanda, sabır gereklidir. Yokluğa sabır, hastalığa sabır, evlâdın cefâsına, hayâtın sıkıntısına sabır, çeşit çeşit musibetlere-dertlere sabır, ibâdetü taatleri yerine getirmek için sabır, günahlara bulaşmamaya sabır… Hayat sanki sabretmekten ve sıkıntılara katlanmaktan ibârettir. Ama sabır, her hâliyle kişiye sonsuz bir kazanç kapısıdır. Zirâ kutsal kitâbımızda: “Sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir” -1- buyrulmaktadır.” (Nurten Selma ÇEVİKOĞLU, Dert Şekeri, İst, 2012, s.432)

Sabır erdemini geçmişten bu yana incelesek, mesela; imanda sabır konusuna baksak, eskiler imanlarını muhafaza etmek için çok büyük eziyet ve işkencelere muhatap oldular da zerre şaşmadılar, sabrettiler ve cennetleri kazandılar. İnananlar ibâdetlerinde de, sabırlı oldular. Namazlarını bahânesiz kılmaya sabrettiler, oruç tutmaya sabrettiler, onca eza ve cefâsına rağmen Hac ibâdetlerin sıkıntılarına sabrettiler ama sonuçta kazandılar. Sabır, yaşamın zorluklarında, bize en büyük destektir ve çok büyük mükaafâtı var.

İnsan yaşarken nelerle karşılaşmıyor ki, ölümler, zulümler, hastalıklar, mal-mülk-servet kayıpları, makam-rütbe düşüklükleri, yangınlar, depremler, kazâlar… İnsan isek hayatta her çeşit bela ve musibetlerle yüz yüze kalabiliyoruz. Hepsi bizim için. Bilinsin ki acı ve ızdıraplar, devamlı değildir. Belirli bir süre sonra, güzel günlerin hayâliyle o an ki menfî hâlimize, pek âlâ tahammül gösterebiliriz. Bu gösterilen sabır, bedensel ve ruhsal sağlığımız açısından çok faydalıdır. Yoksa devamlı üzülüp, yanıp-yakılıp, beden ve ruh sağlımızın bozulması mı iyidir? Elbette sabırlı olmak, insan için, en insânî haslettir.

Ancak yaşadığımız şu asırda, her işte aşırılıklar mevcuttur. Devamlı hâlinde şikâyet eden, akletmeyen, şükretmeyen insanlar ortalığı kaplamış vaziyette. Bu durum tasvip edilemez. Eğer hayâtı istikâmet üzere yaşamak istiyorsak, kıymetli dostlar sabredeceğiz. Evli kişiler eşlerine sabredecekler, hemen soluklar boşanma mahkemelerinde alınmamalı. Sanılmasın ki, her çift yüzde yüz anlaşıyor. Hayır, herkesin anlaşamadığı noktalar oluyor ama hoşgörü ile sabır ile evlikler yürüyor. Ebeveyn de, çocuklarının pek çok huysuzluklarına sabredecekler ama yanlışlara göz yummayacak, düzeltmeye çalışacak. Yeni doğan bir bebeğin 17-18 yaşına gelene kadar ana-baba onların nelerine nelerine sabrederek büyütüyor, değil mi?

Oğluna sabret, eşine sabret, komşuna sabret. Duan kabul olmadı diye küsme Rabb’ine, ısrarla ve sabırla duana devam et. Hastalıklara sabret, şimdilerde kanser çok yaygınlaştı. Tamam, tedâvisi de var ancak o ağrılara, neyle dayanılıyor? Tabî ki sabırla. Sabır kişi için hayâtı kolaylaştıran büyük bir yardımcıdır. Harama kaymamaya sabretmeli, helaller Müslüman’a yetmeli. Öğretmen öğrencisinin yaramazlıklarına, âmir memurun tecrübesizliklerine, işveren işçisinin patavatsızlıkların hep sabredecek. Sosyal hayatta her gün mütemâdiyen birçok şeylerle muhatap olabiliyoruz. Karşılaşabileceğimiz olumsuzluklarda, öfkelenmeden hele de bir de mübârek Ramazan’ın rahmet ikliminde sabrederek, tahammül göstererek yaşamaya ne dersiniz? Siz siz olun asla sabır erdeminden ayrılmayın efendim.

Sabrı bol günler dileriz. Cumânız mübârek olsun.

————

1- Zümer, 10

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.