Peygamber de Bizim Gibi İnsandır Yanılgısı

Peygamber de Bizim Gibi İnsandır Yanılgısı

‘Selam duâsı’yla başlayalım isteriz yazımıza yine;

‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’

Efendim, bu haftaki beyitlerimiz şöyle;

“Birçok kimseler; ‘Peygamberlerle aynı insanız’ iddiasında bulundular. Evliyâullâhı kendileri gibi zannettiler, kendilerine kıyasladılar.”

Bâzı kişiler, kendilerini mânâ yönüyle büyük insanlar olan evliyâlar ile kıyasladılar hatta bu görüşlerini daha ileri boyutlara götürerek Peygamberler hakkında konuşmaya kadar işi vardırdılar. Aslında böylesi bir durum öyle tehlikelidir ki, insanı helâka kadar götürür. Halbuki, “Peygamber ve evliyânın da beden ve kıyâfetinin görünüşte diğer insanlara benzediğini görünce basit olanlar gerçeği anlayamadılar. ‘Peygamber, evliyâ ne demek? İşte onlar da bizim gibi insanlar!’ dediler. Bu yüzden büyük hatâya, aptallığa düşmüş oldular. Değil bütünüyle ayrı ve başka olan rûhânî büyük zatlar, zeki bir insanla bir ahmak arasında bile külliyen fark vardır. Elbette zeki olanın saygıdeğer, ahmak olanın basit ve değersiz olması tabiidir.” (Abidin Paşa, Mesnevî Şerhi, Sadeleştiren Mehmet Said KARAÇORLU, İst, 2007, s.100)

“Bunlar; ‘Biz de insanız, peygamberler de insandır, biz de onlar da uyku ve yemeye muhtaç ve bağlıyız.’ Demişler”

Yüreğinde aşk yangını bulunmayan kör gönüllüler, insanların en büyükleri olan peygamber ve evliyâları bedenen, cismânî yönüyle insan görünmeleri hasebiyle dar ve kısır bir bakışla kendilerine benzettiler. Onlar da bizim gibi yerler, içerler, uyurlar, o zaman hepimiz eşitiz yanılgısıyla büyük bir hatâya düştüler. Dolayısıyla mânevî feyizlerin tecellisi ve irâdesi olan Peygamberlere itaat etmediler. Bu düşünce insanı ebedi saadetten mahrum bırakır.

Bu tür fikri yapı, İslâm’ın yayıldığı ilk devirlerde de vardı. Müşrikler; “Siz de bizim gibi insansınız. Rahman kitap diye bir şey indirmemiştir. Siz yalancılardan başka bir şey değilsiniz?” (Yasin, 51) diyorlardı. Bu câhiller güruhu Peygamberi kendileri gibi değerlendiriyordu. Bu nasıl Peygamber ki, bizim gibi yer-içer, sokaklarda gezer, diyorlardı. O çağda şerefli Kur’an’daki ilâhî nûrû idrak edemeyecek körlüktelerdi. Ancak çağlar geçse de, bugün de var böylesi kör zihinler…

Aziz Kur’an’da; “De ki, ben ancak sizin gibi insanım. Ancak, bana vahyolundu.” (Kehf, 110) Buyuruluyor. Evet, doğru, Peygamber aleyhissalâtu vesselam’da, diğerleri gibi bir insandır, ama O, seçilmiş, özel bir kişiliktir ve kendisine vahiy takdim edilmiştir. Elmas bir taştır ama değerli bir taştır, elmas ellerde taşınan göz alıcı bir yüzük olmuştur. Sıradan alelâde taşlardan ise kaldırım yapılır, onlara ayak basılır. İşte konu aynen bu misal gibidir. Fakat gönül gözü olmayan kör zihniyetler bu idrakte olmayabiliyor. Güzel bir atasözümüz vardır; ‘Altının değerini sarrafı bilir.’ Bu doğru bir sözdür.

“Her iki türlü arı da aynı yerden yediler. (aynı çiçeği emdiler) Lâkin yedikleri birinde zehir oldu, öbüründe bal.”

Bal arısı ile eşek arısı aynı çiçekten beslenirler. Bu beslenmeden bal arısında bal hâsıl olurken, eşek arısında iğne olur. Buradan hareketle, aynı sohbete giden iki kişiden birisi lâyıkıyla nasiplenir, diğeri nasipsiz kalabilir. Aynı âileden yetişen iki evlattan biri, ahlaklı diğeri ahlaksız olabilir. Aynı okulda eğitim gören biri başarılı olabilirken, diğeri bunun tam tersi başarısız olabilir.

“Her iki çeşit ceylan da (aynı yerden) ot yedi, su içti. Birinden fışkı (gübre) meydana geldi, öbüründen hâlis misk hâsıl oldu.”

Bu beyitteki misallere baktığımızda, aynı yerden otlayan iki ceylanın halleri nazara veriliyor. Birinden misk çıkar diğerinden gübre benzetmesini biz de günlük hayatta aynı yukarıdaki misal gibi sohbete giden iki kişinin hâline benzetecek olursak, biri sohbeti beğenir, istifâde eder, etrâfına güzellikler saçar, diğeri ise beğenmez, hayâtına da yansımaları olmaz. Şu misaller de yerinde olur; bir devlet memuru işini düzgünce yapar, herkese doğru davranır, çevresi kendisinden hoşnut olur yâni etrâfı misk gibi olur. Diğeri ise, işini savsaklayarak, ciddiyetten uzak yapar etrafına kötü kokular yayılır ve ondan şikâyetlenilir.

“Her iki kamış da aynı dereden (kaptan) su içtikleri halde birisi bomboş, öbürü şekerle dolu.”

Bu misal de aynı yukardakiler gibi değerlendirilir. Aynı sohbete gidenlerin birisi nasiplenirken diğeri nasiplenemeyebilir.

Efendim haftaya devam etmek üzere hayırla kalınız. Cumânız mübârek olsun.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazarlar Haberleri