Oysa biraz eğlence

Ayşe Aslı Duruk

Akif, 11 yaşında. “11 yaşında bir çocuk” değil. “11 yaşında bir insan” deseydim de, komik kaçardı. O yüzden, tanımlama kısmını bir noktayla kestirip bitirdim. Çünkü çocuk değil. O sadece 11 yaşında, o kadar. Yok, hayatın zor şartları onu olgunlaştırmış, o yaşında belini büküp neşesini çalmış falan da değil. Aksine, ailesinin durumu gayet iyi ve sıcak bir yuvası var. Yine de neden bilmem ama ona bir çocuk deyip geçiveremem. Zira gözlerinin ardından olgun birisi bakıyor hep. Bana mı öyle geliyor? Olabilir. Ama her seferinde daha fazla dikkat ediyorum ve evet, gözlerinin içinden dışarıyı izleyen olgun birisi var onun. Tabi geri yanı, çocuk. Top koşturan, cips yemeyi seven klasik bir oğlan çocuğu işte.

Annesi Ayça da, arkadaşımdır. Komşuyuz bir de. Bazen evine misafir olup, onun o sıcak çöreklerinden yer ve kahvesini içerim. Bunu çok sık yapmasak da, rabıtayı koparmayacak raddede görüşürüz onunla. Severiz birbirimizi. Ben onu severim ya, muhakkak o da beni severdir, yani. Çünkü duygular her zaman karşılıklıdır, kalp kalbe karşıdır denildiği kadar.

Bir gün evinde yine kahvesini içerken, tabi Akif de yanımızda, Ayça ile konumuz okul eğitim ve öğretim üçgeninin etrafına takıldı. Yeri gelince, Akif de onların ‘soru bankası’ dedikleri test kitaplarından birini getirip koydu önüme, isteğim üzerine. Ders, matematik. 6. Sınıftaymış. “Orta 1 yani” deyip bir anda dinozorlaşıyordum ama yapacak bir şey de yok ki, bizim köyde ona öyle denmiş hep. Öyle bilmişiz. Test kitabı, matematik dersi, hele ki orta 1 matematiği, bulmaca kıvamında zevkli, kolay, akıcı ve heyecanlı geliyordu bana. Annesi ile sohbeti tamamen boşlayıp, Akif’e ders anlatma bahanesiyle, yıllar öncesine dönecek ve eğlenecektim, elimden gelse. Ki büyük nispette öyle de oldu zaten. Bilmem Ayça bozuldu mu, bozulmadı mı… Bütün dikkatim ve ilgim, 6. Sınıf matematiğindeydi artık benim, yani kişisel eğlencemde.

Oradan kalkarken, “Mutlaka…” dedim. “Mutlaka yapamadığın soruları bana getir, Akif”. Sanki öğretme aşkıyla yanıp tutuşuyormuşum gibi! Oysa tek isteğim, o şıklı bulmacalardan bir harfi işaretleyebilmekti.

Ardından günler hatta haftalar geçti, Akif piyasada yok! Sonra evinin ve evimin önünde gördüm onu, komşuyuz ya. “Tembel çocuk…” diye takıldım ilkin. “Hani soru getirecektin bana?” “Yapamadıklarımı evde babama soruyorum” dedi birden. Evet hiç acımadan söyledi bunu. Evde hazırda soru yöneltebileceği babası varken, elbette açık ara akıldan çıkmıştım, belli. E haklıydı da. Babasının bilmediğini varsayarak, “O zaman İngilizce çalıştırırım ben de seni” dedim. O dersin de soru bankaları olurdu elbet. O da eğlenceli olurdu. Varsayımım tuttu. “Olur” dedi. “Babam İngilizce bilmiyor”. Hüsranımın acısı biraz hafiflemişti benim de, böylece.

Tabi tüm bunlar, 5 6 sene önce yaşanmış şeyler. Şimdi Akif, çocukluktan çoktan çıkıp, çiçeği burnunda bir delikanlı olma yolunda. Ayça ile münasebetimiz de aynı düzeyde kaldı diyebilirim, hemen o günlerden sonra taşınmış olmalarına rağmen. Dışarıda oturup içtik kahvemizi hep, kafeler sağ olsun. Akif’i de, ayda yılda bir görür oldum.

O ay ve yıl dönümlerinden birisi de, geçen gün gerçekleşti. Gözlerinin arkasından bakan o olgun kişi hala oradaydı ve bununla birlikte gülünç bir tezat oluşturan yeniyetmelik sivilceleri vardı yüzünde, yer yer. Tabi İngilizceymiş, soru bankasıymış, çalıştırıp öğretme kisvesi altında o kolay ve sürükleyici test sorularını çözerek benim gizlice eğlenebilmemmiş vesaire, hak getire! Bana hiçbir lisandan soru getirmedi o, daha önce de hiçbir sayıdan soru getirmediği gibi.

Görünce yine takılasım geldi o gün tabi. “Ben sana derslerinde yardımcı olacaktım hani hep konuşurduk, hatırladın mı?” dedim. “Aslı Abla…” dedi, aslında ‘teyze’si yaşında olmama karşın, sırf kibarlığından. “Aslı Abla, İngilizce’yi karşı komşumuz olan bir abiye soruyorum, onun İngilizcesi bayağı iyi” “Peki çocuğum” dedim, “Öyle olsun…” “Soru bankaları sayesinde eğlenemedim senin yüzünden doya doya bir” diye de söylendim içimden. Tabi gözlerinin ardındaki görmüş geçirmiş adam, kesin sezip anlamıştır benim o sessiz ve keskin sitemimi.

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.