Orucun Maddi Faydalarından Bazıları

Abdullah Uçar
3-Oruç Sabır ve İradeyi Kuvvetlendirir:
Cenab-ı Allah Yüce Kitabında 150 yerde takvadan bahseder. 85 yerde sabrı emreder ve sabırlı olmayı tavsiye eder. “..Sabır ne güzeldir” (1) ve “...Sabredenler mükafatlarını hesapsız şekilde alacaklardır...” (2) Peygamber Efendimiz de: “Oruç sabrın yarısıdır” (3) buyurur.
Mümin oruç tutmakla sabrın, azmin, tahammülün en güzelini göstermiş, nefsânî arzularına hakim olmasını öğrenmiş olmaktadır. Hayatta karşılaşacağı acılara, problemlere, olumsuzluklara tahammül etmesini bellemiş olur. Çok fakir olmalarına karşı, intihar olaylarının en az İslâm ülkelerinde görülmesinin bir sebebi de budur.
 “Söz Söyleme Sanatı”, “Dost Kazanma Sanatı”, “100 Meşhur Adam” gibi... birçok eseri olan ve Türkçe’ye de çevrilen Dale Carnegie bir eserinde şöyle der: “Müslümanlarda intihar olaylarına çok ender rastlanır. Çünkü onlar yapmaları gerekeni yaparlar, sebebini işlerler ve işi Allah'a havale ederler. Yani tevekkül ederler. Ondan sonra çeşitli olumsuzluklar olsa da üzülmezler. Çünkü onlar kadere inanırlar ve sabrederler...”
Bir öğün aç kalamayan, kola ve çikolatasını bulamadığı zaman cephede isyan eden ve savaşmayan ABD ve Avrupa askerleri yanında, her türlü zorluğun üstünden gelen, İstiklâl savaşında ve Kore savaşında günlerce aç kalmalarına rağmen, görevi terk etmeyen ve kahraman Türkün adını dünyaya bir daha duyuran ve kabul ettiren şanlı askerimizin bu başarılarında yine orucun (sabrın) payı çok büyüktür.
Mevlânâ Hazretleri: “Gülün dikene katlanması, onu güzel kokulu yaptı” der. Müslüman’ın da oruç sayesinde sabrı öğrenmesi, onu hayatın her safhasında başarılı yapmaktadır.
4-Oruç Nimetin Kadrini Öğretir:
Cenab-ı Allah bize: “sayıp hesaba getiremeyeceğimiz kadar” (4) nimet vermiştir. Rengiyle, kokusuyla, tadıyla, adıyla, görüntüsüyle gerçekten enva-i çeşit nimet. Ama biz bunların kadrini, kıymetini hakkıyla takdir edemiyoruz. Hele hele devamlı ve kolaylıkla bulduklarımızın. Bunların bizim açımızdan ne kadar lüzumlu ve kıymetli olduklarını onları bulamadığımız zaman daha iyi anlarız. Oruç sayesinde bir müddet bunlardan uzak durmak bizi, bu nimetleri devamlı bulamayan fakirleri, öksüzleri, yetimleri, garipleri... düşünmeye sevk eder. Bu nimetlerin ne kadar kıymetli olduklarını hatırlatır. En küçük ve en basit gibi görünenlerin bile ne kadar önemli oldukları ortaya çıkar. Nimetin büyüğünün-küçüğünün, önemlisinin-önemsizinin olmadığını idrak ederiz. Şu tarihi misalde olduğu gibi:
Osmanlıda “Huzur Dersleri” diye bir adet vardır. Sultanlar zaman zaman, bilhassa ramazan aylarında, değişik ilim otoriteleri, tasavvuf erleri, tarikat erbabı… güzide insanlar arasında sohbet, münakaşa ve münazaralar tertip ettirirlerdi. Sultan lll. Mustafa da böyle bir toplantıda: “Allah'ın verdiği en büyük nimet nedir” diye sorar. Herkes değişik şekilde görüşlerini dile getirir. Yakasında yaz kış devamlı lâle taşıdığı için Lâleli Baba lâkabıyla anılan bir gönül eri, hiç ses çıkarmayınca Padişahın dikkatini çeker ve görüşünü sorar. O ; “Sultanın Allah'ın nimetlerinin büyüğü küçüğü olmaz. Hepsi yerine göre önemli ve büyüktür. Mesela önemsemediğimiz küçük abdest bozma bile çok önemlidir...” deyince padişah cevabı beğenmez ve içinden; “Evliya denen şu adamın verdiği cevaba bak...” gibi düşünceler geçirir. Meclis dağılır. Padişah yatacak küçük abdest bozmaya çıkar ama mümkün değil. Defalarca bu hal vuku bulur. Sabaha karşı çok zor durumda iken yaptığı hatayı anlar ve seher vaktinde Lâleli Babaya gider. Yalvarır: “Ben hatamı anladım. Allah'ın nimetini küçümsedim. Ne olur dua et de Allah beni bu sıkıntıdan kurtarsın. Çok zor durumdayım. İstersen yaptırmakta olduğum camiyi sana bağışlayayım. Yeter ki bu sıkıntıdan kurtulayım ..” der. Erenler dua eder Allah kabul eder ve Padişah kurtulur. Böylece diğer padişahların yaptırdığı camiler kendi isimleriyle anıldığı halde, Sultan lll. Mustafa’nın camisine Laleli Camii denmektedir.(5)
 
1 -Yusuf Sûresi Ayet 18.
2 - Zümer Sûresi Ayet 10.
3 -Ez Zevâid. Hadis Ansiklopedisi Prof. İbrahim Canan c. 17, s. 169.
4 -İbrahim Sûresi Ayet 34.
5 -Tarih ve Düşünce Dergisi 2001, sayı 13, sayfa 70. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.