Öksüz Din Eğitimi

Nurten Selma Çevikoğlu

Diyânet İşleri Başkanlığı yıllardır hepimizin özlediği, beklediği uygulamaları bir bir pratiğe koyuyor. Göz doldurucu hizmetleri ile halkın takdirlerini topluyor. Uzun yıllardır öksüz ve yetim kalan din eğitimi ehil ellerde güzele doğru basamaklar çıkıyor. Rabb’imiz râzı ve mesrûr olsun inşaALLAH. İşte yapılan hizmetler:
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Müslüman bir ülkede bir insanın çağdaş okul ortamında Kur'ân-ı Kerim'i hem yüzünden hem de anlamını öğrenme talebinin mâkul ve mâsum olduğunu belirtti. Diyanet tarafından düzenlenen 'Yaygın Din Eğitimi Sempozyumu'na katılan Görmez, Kur'an ve Hz. Muhammed aleyhissalâtu vesselâm’ın hayatının seçmeli ders olması ile ilgili görüşlerini dile getirdi. Din eğitiminin inanç özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğunu özellikle vurguladı. "Bu ülkede, bu topraklarda yapacağımız en önemli işlerden biri, din eğitimini, tartışma konusu olmaktan çıkartmaktır. Çünkü bizim dinimiz bizi birleştirmeye gelmiştir ayrıştırmaya değil. Biz onu öğrendikçe birbirimize daha çok bağlanırız. Kimse bundan korkmasın."dedi.
"Acaba Türkiye kadar din eğitimini tartışan bir başka ülke olmuş mudur?" diye soran Görmez, "Yâni enerjisini din eğitimi tartışmalarına bizim kadar harcayan başka bir ülke var mıdır? 88 yıldır ne zaman eğitimi tartışsak tartışmalar dönüp dolaşıp din eğitimine geliyor." Derken; ‘Bu tartışmaların yüz yıllık gönül kırgınlıklarına yol açtığını ve din eğitimini öksüz bıraktığını vurguladı. Ankara'da 1949 yılında ilahiyat fakültesi kurulmasına karar verildiğini, ancak Türkiye'de bu ilimleri okutacak bir akademisyenin bulunamadığı için yurtdışından gelen hocalar ile uzman yetiştirilmeye başlandığını hatırlattı. Türkiye'de 88 yıllık din eğitimi tartışmaları gözden geçirildiğinde, toplumda sağlıklı bir din eğitimi bilincinin hâlen oluşmadığını belirten Görmez, açıklamalarına şöyle devam etti: "Yaygın din eğitiminde şu an sâhip olduğumuz müesseseler (Kur'an ve hafızlık kursları) o sağlıksız tartışmalar olmasaydı sâdece kurs seviyesinde ki, yıllarca câmilerin altında üstünde, kaçak-köçek, bir oda iki oda, câmilerin tuvaletlerinin üstünde altında, zor sıkıntılı yerlerde çocuklarımıza bunları öğretmek zorunda mı kalırdık? Yoksa başka müesseseler mi doğardı? Bunu kendimize sormamız lâzım." Diye konuştu.
Dinin temel kavramları ile toplumdaki farklı inançların herkes tarafından bilinmesi gerekliliğine de işâret eden Görmez, "Dini bilmeyen bir arkadaşımız Aşık Veysel'in türkülerini, Yunus Emre'nin şiirlerini anlayamaz. Aynı zamanda her Sünni, Alevi vatandaşımızın inanışlarım bilmek zorunda ki, yalan yanlış bilgilerle hareket etmesin. Dört Kapı, Kırk Makam nedir? Hacı Bektaşi Veli kimdir? On iki İmam kimlerdir? Bütün bunları bilmeliyiz. Biz birlikte yaşıyoruz. Dolayısıyla birbirimizin dünyâsına girmemiz için asgari hangi kelimeler, hangi kavramlarla konuşmamız gerektiğini tespit etmek için buna ihtiyâcımız var." dedi.
CAMİLER 12 SAAT AÇIK KALACAK
Türkiye'deki tüm camiler bundan böyle günde en az 12 saat ibâdete açık kalacak. Din görevlileri de günün belli saatlerinde cemaatin sorularını cevaplandırmak üzere câmilerde hazır bulunacak. Çeşitli illerden din görevlileri ile bir araya gelen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, yeni düzenlemeyle ilgili açıklamalar yaptı. Dünyânın hiçbir yerinde namaz arasında kapatılan câmi olmadığını söyleyen Görmez, Türkiye'nin bu ayıptan kurtulması gerektiğini vurguladı.
Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Afyonkarahisar'da düzenlediği '10. Hizmet İçi Eğitim Semineri'nin açılışında konuşan Mehmet Görmez, câmilerle ilgili yeni bir genelge yayımlayacaklarını belirtti. "Câmiler bundan böyle en az 12 saat açık kalacak." diyen Görmez, "Görevli hoca efendilerimiz de günün belli saatlerinde cemaatinin sorularını cevaplandırmak üzere câmilerinde hazır olacaklar. Ülkemizin, Müslümanlığın, İslam dünyâsının içinden geçtiği süreçleri dikkate aldığımızda vazifesine âşık bir mihrap görevlisinin sadece günde beş vakit namaz vaktinde câmiyi açıp namaz bittikten sonra cemaatiyle bir sohbet bile etmeden camiyi terk etmesi en büyük hizmet kusurudur. Bu kabul edilemez. Onun için biz kendimizi böyle bir görev tanımına mahkûm edemeyiz." Açıklamalarını yaptı.
Merkezî vaaz sistemini de eleştiren Diyanet İşleri Başkanı, uygulamanın kabul edilemez olduğunu söyledi: "Bir ülke düşünün ki 100 bin insan, o ülkenin mânevî hayatını ayakta tutmak için seferber olmuş. 100 binden fazla personeli olan bir kurumun sâdece cumaları bir kişinin merkezden yapacağı konuşmayı mekanik bir kutudan diğer câmilerdeki cemaate dinletmek gibi bir hakkı olabilir mi? Bu uygulama nedeniyle 15 yılı aşkın süredir, din görevlilerinin dilleri paslandı. Bu nedenle kablolar kesilecek ve mihrapta görev yapan her arkadaşımız, kürsüden dinimizi anlatmaya başlayacaktır." Diye konuştu.
Gerçekten bu uygulamaya geçirilmek istenen hususlar senelerdir kanayan yaramızdı, şükürler olsun. Ancak Kıbrıs’ta namaz kıldırdıktan sonra hemen câmiyi kitleyip giden din görevlileri de bir şey mi? Cumartesi, Pazar tâtil günlerinde ne ezan okunuyor ne imam câmiye geliyor bırakın namaz kıldırmayı zâten cemaatte yok. Olması için gayret de gösterilmiyor. İnsanlar kahve köşelerinde, emekli kıraathânelerde boş boş vakit geçiriyor. Din görevlileri şuraları bir dolaşayım, selamlaşayım, yüce dînimi anlatayım diye bir idealleri yok. Maaşlarını alsınlar kâfi. Keşke buralara da ayni hizmet anlayışı hâkim olsa, diyoruz. Bizden söylemesi.
Hayırla kalın efendim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.