Yüce Yaratıcı tarafından dışarıdan gelecek saldırılara karşı insanoğluna kendisini koruması için verilmiş bir duygudur öfke hissi… İnsanın namusunu, canını, malını, neslini, vatanını koruması için bu duygu çok önemlidir. Özellikle erkeklerde bu duygu kadınlara göre çok daha yoğundur. Bu fıtratın gereğidir. Çünkü koruma kollama rolünde olan genelde erkektir. Ama her bireyde bu duygunun var olması hayatın sağlıklı devamı için çok gereklidir.
İnsanoğlunda var olan bu özel duygular yerinde ve zamanında kullanılınca bize çok büyük faydalar sağlar. Bizi sevdiklerimizin gözünde kahraman bile yapabilir. Özellikle çocuklarımız ve eşlerimizin iltifatlarına mazhar olabiliriz. Cesaretle sevdiklerini korumak çok güzel bir davranış…
Öfke ve hiddet duygusu eğer kontrolden çıkarsa neler olur? İşte bir insanın başına gelebilecek en büyük felakettir bu bence... Üçüncü sayfa haberlerini okumaktan kaçınıyorum. Sevdiklerini kollamakla mükellef olan bir baba öfke nöbetinden çıkamayıp çocuklarına ve eşine ciddi zararlar verebiliyor. Hanımların sırtını dayadığı, çocukların, annelerin, gölgesinden bile güç aldığı babalar, abiler, eşler tanınmaz bir yaratığa dönüşebiliyor. Öfke akıl ve mantığı devre dışı bıraktığı için kişi sağlıklı düşünemiyor. Öfkeyle işleyeceği hareket o anlık kendini rahatlatacak ama bir anlık bu rahatlama bir ömür boyu pişmanlık olarak hem kendisine hem de sevdiklerine dönecektir.
Kadınlar hırçın oldukları kadar erkekler karşısında fiziki olarak güçsüz varlıklardır. Fiziki güçle üste çıkmak da bir acziyettir. Fiziki güce başvuran kadın veya erkek aslında akıl olarak bu işin içinden çıkamadığını gösteriyordur. Öfke aklın devreden çıktığı yerde insana yoğun baskı yapar ve hatalar arkasından gelir. Yaşanan olayda akıl ve mantık yürütemezsiniz… Değer miydi? dediğinizde cevap gelmez.. Sadece pişmanlık ve şaşkınlık vardır… Ben bunu nasıl yaptım der? kendi kendine…
Çünkü öfkemizi kontrol etmek için kendimizi eğitmiyoruz. Erkeğim nasıl olsa, öfkelenir korkuturum… diye düşünerek geçiştirdiğimiz bu mesele bir gün bizi kontrol edilemez boyutlara taşıyabilir. Orda artık geri dönüşü olmayan bir yola girmişizdir…
Bir adam Allah Resûlü'ne "Bana nasihat et!" dileğinde bulundu. Resûlullah ona, "Gazaba kapılma, öfkelenme!.." buyurdu. Bunun üzerine, o şahıs, Resûl-ü Ekrem'den tekrar tekrar nasihat etmesini istedi; Sâdıku Masdûk Efendimiz de her defasında ona "Gazaplanma!.." öğüdünü verdi.
Önce anneler –babalar, sonra çocuklar öfke kontrolünü ailede öğrenmelidir. Öfke yok edilemez. Bu duygunun gerektiği yerlerde kullanılmaması yanlış olduğu gibi, olur olmaz her şey için kullanmak da aynı şekilde bir hatadır. Bediüzzaman Hazretleri'ne göre; insanın fıtratına yerleştirilen bu duyguyu hayır yolunda kullanmamız en doğrusudur.
“Öfkeyle kalkan zararla oturur.” Vesselammm