O poşet çantanın içinde ne vardı?

Recep Çınar

Yer soyunma odalarının bulunduğu alan...

Trabzonspor'lu bir yönetici ya da kulüp menajeri elinde bir poşet çanta ile hakem odasının önüne geliyor...

Bu yönetici ya da menajeri kapıda karşılayan kişi maçın 4. hakemi Suat Aslanboğa...

Trabzonlu yönetici ya da menajer, “Merhaba Hocam, bunların sizin” diyerek elindeki poşeti ve lisansları Suat Aslanboğa'ya takdim ediyor...

Sonra bu şahıs hakemlerin yanına giriyor...

Yaklaşık 5 dakika odada kaldıktan sonra çıkıyor, Trabzonspor'un soyunma odasına yöneliyor...

“Ne var bunda” demeyin...

Bence çok şey var...

Sarı kart görmesi gereken Ali Turan kırmızı kartla yallah...

Dakika kaç?

18...

Konyaspor uzatma ile birlikte 75 dakika sahada 10 kişi...

Şeytanın avukatlığına devam ediyorum...

Burak Yılmaz'ın, dolayısıyla Trabzonspor'un ikinci golü...

Yaklaşık 1 veya 1,5 metre ofsayt...

Ne karşıdaki yardımcı hakem Esat Sancaktar, ne de Mete Kalkavan bu yüzde milyon ofsayttan atılan golü görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar!!!

Bitti mi?

Durun bakalım...

Bunlar maçın önünde ve maç içinde yaşananlar...

Hem sahada, hem de tribünde aksiyonu bol olan maçın bir de sonu var ki, Türk futbolunun ve hakemliğinin neden yerlerde süründüğünün en net fotoğrafıdır...

Neyse biz konumuza dönelim...

Trabzonlu yönetici ya da menajere...

Aynı şahıs olaylar durulduktan sonra tekrar lisansları almak için hakemlerin odasına yöneliyor...

Burada bir anormallik yok...

Maçın 4. hakemi Suat Arslanboğa'nın orada bulunan görevlilere “hakem odasına kimse alınmayacak” talimatına rağmen, Trabzonspor'lu bu yönetici ya da menajer hakemlerin odasına giriyor ve yaklaşık 15-20 dakika içerde kalıyor!

Anormal olan bu...

Diyeceksiniz ki, “ne var canım bunda, lisansları almak için girmiştir.”

Eyvallah...

Buna da diyecek bir sözümüz yok...

Peki, içeride 15-20 dakika kalması sizce normal mi?

Ne konuştular içeride 15-20 dakika...

Muhteşem Türk Ordusun Afrin'e operasyonunu mu konuştular...

Ya da raporlarına ne yazacaklarını mı?

Sahi ne konuştular?

Kafamda delice sorular...

İtiraz edip, “hayal satıyorsun” filan derseler, kameralar orada....

İnceleyebilirler...

xxx

Gelelim Fırat'ın bu yakasına...

Yani Konyaspor tarafına...

 

Bizim yöneticilerden hangisi ve olmayan “vizyon”uyla, olmayan “misyon”uyla hakemlerin odasına girip, “Hoşgeldiniz” diyebilir...

Ya da hangi yönetici, maçtan bir gün önce, hakemlerin kaldığı otele gidip, “Konyaspor olarak Türk futboluna, Türk sporuna hizmet ediyoruz. Sizden himmet değil, adil bir yönetim göstermenizi ve saha içinde adalet dağıtmanızı istiyoruz” diyebilir, o medeni cesareti gösterebilir?

Konyaspor'da öyle bir babayiğit var mı?

Ezcümle şu; Trabzonlular hakemleri baskı altına almanın çabasını verirlerken ve de istediklerini alırlarken, bizimkiler ise hala “makaram sarı bağlar” söylemeye devam ediyorlar.

xxx

Konya Büyükşehir miş!

Büyükşehir olmak, Büyükşehirli olmak, “toprak büyüklüğü ve nüfus” ile değil, “vizyon”, “misyon” ve “temsil gücü”yle oluyor kardeşler...

Trabzon gibi!

Konya'nın yarısı kadar nüfusu olmayan bir şehrin futbol takımı, yöneticisi, taraftarı, hem saha içinde, hem  saha dışında törer estiriyor, gıkımız çıkmıyor...

Adam, protokol tribününde eski bir yöneticimizin kaşını gözünü patlatıyor ve hiçbir şey olmamış gibi de bu şehirden elini kolunu sallayarak çıkıyor...

Biz, yani Konya'da “AK Parti”nin kalesi öyle mi?

Hadi gidin ya...

Kendinizi kandırıyorsunuz...

Ya da sizi böyle kandırıyorlar...

Nokta.