NİYET VE NİYET TERBİYESİ

Nurten Selma Çevikoğlu

Bilinsin ki ihlâsın ölçüsü, niyettir. Daha açıkçası kalbin bir şeye karar verip, o işi niçin yaptığını bilmesidir, niyet. Güzel dînimizde peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın koyduğu kıymetli bir ölçü vardır. Buyurur ki, o güzel Nebi aleyhisselam; ‘Ameller niyetlere göredir…’ (Müslim, İmâre 155) Kimi zaman niyet, amelin önüne bile geçebilir. Kişi bâzı sebeplerden dolayı işlemeyi istediği ama gerçekleştiremediği amellerinden dolayı sanki o ameli işlemiş gibi sevap kazanır. Bu mümin için ne güzel bir kazançtır!

Ancak ibâdetlerde niyet, farzdır. İbâdetlerin makbul olabilmesi için ihlas gereklidir ama niyet şarttır. Esâsen ister farz olsun ister olmasın başka ameller için de, her zaman ‘niyet’ güzeldir. Niyetsiz yapılanlar, boşlukta kalır. Nâfile bir tesbih çekmek istenilse dahi niyet edilerek yapılırsa, o amel küçük de olsa, Hakk katında yerine konur, havada kalmaz. Niyet tıpkı ‘ihlas’ gibi, bir yürek eylemidir fakat dil ile söylenmesi de, makbuldür. Mesela; bâzı ibâdetlerde; namaz gibi hangi namaz olduğu, orucun farz olan mı, kaza olan oruç mu olduğu, verilen yardımın zekat mı, sadaka mı olduğu, kurbanın adak mı, vacip mi olduğu, Haccın hangi hac çeşidi olduğunun bilinmesi için söylenmesi gerekir.

Ameller ‘niyet´ile şekillenir ve değer kazanır. Zira amelin temeli, ‘niyet’tir. Bir amelin hayırlı ve sâlih olması niyete muhtaçtır. Nitekim ancak sâlih amel, Allah Teâlâ’nın rızâsına muvafık ameldir ki, kul için o amel bâki bir sermâye olsun. Allah rızâsı için ‘niyet’, olmazsa olmazdır. Sahabeden Muaz bin Cebel (r.a) ‘Sâlih amelde; ilim, niyet, sabır ve ihlas bulunmalı’ der. Buna göre niyet için, ilim ve amel gereklidir. Fakat ilim, amelden önce gelir. Kişi ne yapacağını akıl ve ilim ile bilmeli ki, amel edebilsin. İlim olmadan amel olmaz. Bu durumda amel, ilmin meyvesi durumundadır. Durum bu raddeye gelince zahmet ve gayretle yâni sabırla o amel gerçekleşir. İşte bütün bunların sonucunda ‘ihlas’ ortaya çıkar. "Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allâh'ındır. Siz, içinizde olanı açıklasanız da, saklasanız da Allah onu bilir ve sizi onunla hesâba çeker. (Sonra da ameline ve niyetine göre) Dilediğinin günahını bağışlar, dilediğine azap verir. Allâh'ın kudreti her şeye yeter." (Bakara, 284)

Allah Teâlâ’nın rızâsı ile yapılan ibâdetler şuurla, bilinçle yapılan ibâdetlerdir. İbâdetten maksad, rûhun sükûn bulmasıdır. Kul ibâdetlerle, rûhunu terakki ettirerek, ‘takva’ mertebesine erişir. İşte bu hal ‘ihlaslı olma’ hâlidir. Amellerin şekli kısmı bedenle ilgiliyken iç âlem kısmı, rûhun ihlasla birleşmiş hâlidir. Bu hal ne güzel bir haldir!

Bir amelin ibâdet hükmünde olması için onun ibâdet olduğunu işâret edecek, kalbi Allah Teâlâ’ya yöneltecek bir niyet bulunmalıdır. Bâzen güzel niyetler, kötülükleri dahi hayra çevirebilir. Mesela; karı kocanın arasını düzeltmek için yalan söylenebileceği gibi.

Niyetin kalbin ameli olması hasebiyle, onun düzelmesiyle niyetler düzelir. Müslüman dînini, niyetinde özetleyen insandır. İnsan hayâtındaki boşluğun ve bereketsizliğin sebebi niyetsizliğidir. Amellerin yöneleceği istikâmeti niyetler belirler. Güzel ve hayırlı niyetlerden sâlih ameller sâdır olur. ‘Niyet hayır, âkıbet hayır’ diye boşa denmemiştir. Niyetin sahihliği ile kulun Allah Teâlâ’nın rızâsını kazanma ve rahmete nâil olma doğru orantılıdır. Elbette bozuk niyet peşi sıra kötülüğü getirir.

Niyet terbiyesi işi, bir Müslüman olarak yüce Rabb’ın hoşnutluğunu kazanma irâdesinin kişide devamlı zinde ve dinamik bulunması hâlinin hâkim kılınmasıdır. Bunun için yukarıdan beri sayıp döktüklerimizin, müminde tecellisiyle mümkündür. Müslüman kişi amellerinin sâlih hâle gelebilmesi adına sarf ettiği her gayret, niyet terbiyesi kavramının içine girer. Niyetlerin yüce hak terâzisinde tartılması, değer bulması için gerekli olan şartların yerine getirilmesi, niyet terbiyesinin doğruluğunu gösterir. Mümin niyetini terbiye ederken çektiği çile, sarf ettiği alın teri, döktüğü gözyaşı ona ahret sermâyesi, olur. Cenâbı Hakk’ın hedeflerine değil de, maddi menfaatlerine koşanlar, niyetlerini terbiye süzgecinden geçirmemiş ham kişiliklerdir.

Kalbin yüzünün, dünyâdan ahrete çevrilmesi niyet terbiyesidir. Bu gâyeyle amel işlemek müminin irâdesini ve imânını güçlendirir. Kalp hangi tarafa dönerse amel o yönde gelişir. Kişi mal-mülk, makam-mevki, şöhret peşindeyse, amel ona göre oluşur. Neticede kişinin gayretleri ahret adına heba olur, gider. Bu durum niyet terbiyesinin kaybedildiğinin göstergesidir. İnsanlardan kabul görmek yerine Cenâbı Hak katında kabul görmek kişinin ahret kazancıdır. Niyet terbiyesi insanlara ihlas, güzel ahlak ve sağlam bir iman temin eder. Dolayısıyla bu güzel terbiyenin Müslümanlar tarafından kazanılması elzemdir vesselam.

Rabbim önce niyetlerimizi sonra da amellerimizi ihlaslı kılsın inşaALLAH efendim. Hayırla kalınız.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.