NEREDE DURUYORUZ

Süleyman Küçük

“Nerede kalmıştık?” ile başlayan ve “Nerede Duruyoruz?” ile devam edecek ve “Nereden Başlıyoruz?” la sona erecek olan 3 yazılık bir serinin bu satırlar ile ikincisindeyiz.

Millet olarak belki de İstiklal Savaşından bu yana üzerimizde oynanan oyunların bir şekilde elimine edilmesi üzerine şimdilerde en karmaşık teknoloji ile ve en çetrefilli bir senaryo ile uzunca belki de yıllarca sürecek narkoz etkisi altında maruz kalacağımız bir algı yönetimiyle bizi bir küresel tiyatronun figüranı olmaya zorlandığımız bir dönemi yaşıyoruz.

Daha millet olarak maruz kaldığımız algı yönetimleri ile ilgili mutlaka çok yazı ile karşılaşmışsınızdır.

Bu sebeple biraz daha içe dönük meselelere girmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Mesela birinci olarak sorgulayacağımız konu Corona virüsü tedbirleri başlamadan önce nerde duruyor olduğumuzdur. 

Daha doğrusu hala o eski durduğumuz yerde miyiz, yoksa üzerimizdeki musibetlerin biraz da mübarek Ramazan Ayına rast gelmesi sebebiyle iç dünyamızda yaşadığımız bazı değişikliklerden sonra durduğumuz yeri gözden geçirdik mi?

Ramazan Ayının manevi atmosferi içinde değişen tercihlerimiz ve önceliklerimiz virüs tehlikesinin belirmesinden önce durduğumuz yerin değişmesini sağladı mı acaba?

Millet olarak zor zamanlar geçirdiğimiz bir gerçek.

Ramazan ayında üzerimizde dolaşan kara bulutların defi için birlikte kılacağımız vakit namazlarından sonra Cuma ve Teravih Namazlarından da mahrum olduk.

Elbette bunun evlerimizin bu güne kadar hiç olmadığı kadar cemaatle namaz kılınan mescitlere çevrilmesi gibi bir iyi tarafı da var.

Ama Milletimizde yine de muhtemelen önümüzdeki Bayram Namazının da cemaatle kılınmasından mahrum olmanın üzüntüsü daha belirgin bir duruma geldi.

Özellikle milli bayramlardaki törenlerde sosyal mesafe diye bir problemin göz ardı edilmesine rağmen cami ve mescidlerin hala kapalı kalmasının üzerine camilerden daha tehlikeli yakınlaşmalara sebep olacağı sağlık bilim kurulu üyelerince ifade edilen avmlerin bile gelecek haftadan itibaren açılıyor olması bu üzüntünün katbekat olmasına sebep olmuştur.

Şu anda Türkiye’de avmlerin kontrollü açılmasına izin veriliyor da, camilerin neden cemaatle namaza açılmasına izin verilmiyor sorusunun cevabını verecek bir yetkili maalesef yoktur.

Hele hele hiç kimse her zamanki aymazlıkla sorumluluğu bilim kurulu üyeleri üzerine yıkmağa falan kalkışmasın. Çünkü konuşma gücünü bulan bilim kurulu üyelerini bu güne kadarki açıklamaları gösteriyor ki kurulun titizlikle aldığı tavsiye kararları siyasi organlarca aynı titizlikte ve tam olarak uygulanmıyor.

Belki bu sorunun birinci derecede muhatapları geçen haftaki çıkışıyla günden olan DİB  Ali  Erbaş ile Baroların suç duyurusuna karşı ona sahip çıkan Cumhurbaşkanıdır.

Belki ikinci olarak nerede durduğumuzu sorgulayacağımız konu bu mahut İstanbul Sözleşmesi karşısındaki tavrımızın ne olduğudur.

Elbette Ankara ve Diyarbakır barolarının bu saldırgan tutumları karşısında yerimiz DİB  Ali  Erbaş’ın yanı olacaktır.

Ancak TBMM nin tatilde olmasını mazeret edinmeden Milletimizin maşerî vicdanını sesini dinleyerek Milletimizce lanetlenen İstanbul sözleşmesi ile birlikte zina suçunun cezalandırılması ile ilgili olarak ceza kanunundaki değişikliklere başlanmasını beklemek hakkımızdır.

Bu güne kadar İstanbul sözleşmesini okumadan lehinde veya aleyhinde yorum yapanlar maaşlı maşa trollerden bağımsız olarak konu ele alındığında TCK değiştirilirken toplumun hassasiyetlerini temsilen ne zina ile ilgili ne de malum sözleşmenin kabulünde hiç ses çıkarmayan Diyanet camiasından bu defa geçmiş hatalarını telafi edecek bir çıkış beklemek safdillik olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde konunun hem zina cezası hem de malum sözleşmenin yürürlükten kaldırılması meselesinde konunun muhatabı geçmişte zina konusunda hata ettik diyen cumhurbaşkanıdır diyecekler içinde durum aynıdır.

Bu günlerde hem zina cezasını ceza kanuna yeniden konulması hem de İstanbul sözleşmesinin yürürlükten kaldırılması için gerekli kanun tekliflerinin derhal meclis başkanlığına verilmesi konusunda Cumhurbaşkanınca grubuna talimat verilmelidir.

 Bu arada hiç zaman kaybetmeden gerçekleştirilmesi gereken bir kanun değişikliği de daha önceden sözü geçtiği halde bir türlü icraata dökülemeyen mimar mühendis odaları kanun değişikliğine son hareketleri ile toplumun tepkisini bir kez daha çeken barolarla ilgili kanunların değişikliklerinin de ilave edilerek çözümün toplu olarak gerçekleştirilmesidir.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.