Mülkiyetsizleştirme Başlıyor

Süleyman Küçük

Bizim insanlarımızın dünya ve ahiret inançları ve davranışlarının ifade edildiği güzel ve özlü atasözleri ve deyimlerimiz vardır.

Bunlardan birisi “Dünyada mekân, ahirette iman” sözüdür.

Müslümanların dünyada mutlaka bir ev sahibi olmaları farz değildir, ama gereklidir.

İnsanların kendilerine ait bir eve sahip olarak kiracılık eziyetinden kurtulmaları dünya saadetlerinden bir saadet ve mutluluk sebebi bir davranıştır.

Devletlerin ve hükümetlerin önde gelen görevlerinden birisi bu anlamda ortalama hayat şartlarını karşılayacak şekilde mesken sahibi yapmaktır.

Devletlerin ve hükümetlerin böyle bir görevleri, hatta bu konuda vatandaşlarına müteaddit defalar verdikleri sözler vardır ama iş uygulamaya gelince verilen sözler unutulur hatta sırt çevrilir.

Türlü sözler verilmiştir bu güne kadar.

Kimisi ilki ev, ikincisi iş, üçüncüsü de araba olmak üzere 3 anahtar vadetti ve gitti.

Kimisi ucuz toplu kentler yağmayı söz vermişti.

Kimileri de ev kirası öder gibi av sahibi olunacak projeleri uygulamaya koyacağını vaad etti.

Geldiğimiz noktada geriye dönüp bakıldığında verilmeyen sözler ve yıkılan hayaller hatta yok olan aileler görülmekte.

Ülke içinde bunlar olurken diğer bir taraftan küresel sermaye sistemi ile bütünleşme adına verilen sözler nedeniyle fark ettirmeden yürürlüğü konulan kanunlar, yönetmelikler ve kurallar silsilesi ile karşı karşıya kalıyoruz.

Uzun süredir toplumun bir kesiminin direnç gösterdiği “İklim Kanunu" konusunda maalesef toplum henüz bu konunun ciddiyetini anlayamamışken şimdilerde “Kentsel dönüşüm Kanunu “ gündemimize girdi.

Kentsel dönüşüme yönelik düzenlemeler içeren ve "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun toplumda yeterince tartışılmadan bir oldubitti ile kabul edildi.

Sık sık depremlerle yıkılan şehirlerdeki afet riski bulunan bölgelerde kentsel dönüşüm çalışmalarını hızlandırmak amaçlı olduğu ifade edilen kanun incelendiğinde önemli mahzurlar içerdiği görülecektir.

50 yılı aşkın bir zamandır insanların köylerden, kasabalardan şehirlere göçünün teşvik edilmesi ile şehirlerde tabir caiz ise dişinden tırnağından artırarak ev sahibi olabilmiş insanların artık kent içinde istenmediğini gösteren bir mülksüzleştirme hamlesidir bu kanun değişikliği.

Her şeye karşı olmakla suçlanabileceğimiz için şimdi herkesin anlayacağı dilden tek tek anlatmaya çalışalım.

Bu günkü ekonomik şartlarda yeni bir ev alabiliyor musun veya başını soktuğun, içinde oturduğun evini satarak aynı şartlarda bir ev alabileceğine inanıyor musun? Hayır.

Çünkü son 4 yılda ev fiyatları neredeyse 10 mislinden fazla arttı.

Ya da şu an zor olsa da kirasını ödediğin bir evde kalp çarpıntısı içinde oturuyorsun. Ev sahibi çık demese bile bugünkü şartlarda kira artışlarına ne kadar dayanabileceksin?

Bu içine düşürüldüğün durum mülksüzleştirme aşamasını birinci aşaması idi.

Kiracılar dururken sıranın ev sahiplerine geleceğine dair yapılan uyarılara inanmayanlara geldi sıra.

Yaşananlardan dolayı şüphelerinde haklı çıkanların sözlerine kulak vermemenin cezası onları da bulacak.

Baştan beri itiraz ettiğimiz İklim Kanunu meclisten geçince ikamet ettiğimiz evlerimizin doğa dostu teknolojiler ile karbon salınımını azaltacak hatta sıfıra indirilecek şekilde dönüştürmemiz gerekecek.

Bizi kıskanıyorlar dediğimiz bazı Avrupa ülkelerinde kanunlaşıyor ve uygulamaya geçiliyor.

İnşaat maliyetlerinin her yıl ortalama yüzde yetmiş beş arttığı ülkemizde doğa dostu adı altında dayatılan dönüşüm maliyetleri bu hızla gittiği varsayılırsa nerdeyse ikamet edilen evin bedelinin iki katına yakın bir miktarı bulacak.

Büyükşehirde yaşamak şart değil, yapamazsam köyüme dönerim diyenler, bu yüksek maliyetler ile köyünde de ev yapamayacak veya köydeki mevcut evini dönüştüremeyecektir.

Farkında mısın? Devlet eliyle MÜLKİYETSİZLEŞTİRİLDİN gitti.

FARKINDA MIYIZ?

Din, milliyet ve coğrafya fark etmeksizin insanları aşı ile koruma, iklim değişikliği, temiz çevre, deprem bilimi, sağlıklı beslenme ve akıllı şehirler gibi bir takım ütopyalarla siyonist emperyalizme köle haline getirmek isteyen küresel çete devletlerin demografik yapısını bozmak amacıyla imar kanunları üzerinde değişikliğe zorluyor.

Bu öylesine bir zorlama ki; KENTSEL DÖNÜŞÜM İÇİN AFET RİSKLİ ALAN İLAN EDİLEN BÖLGEDE İNSANLARIN EVİNE 90 GÜN İÇİNDE EL KONULUYOR VE AYNI BÖLGENİN DIŞINDA HATTA BAŞKA İLÇELERDEN BİLE EV VERİLMESİNİN BİLE YOLU AÇILIYOR.

Bu devlet eliyle mülksüzleştirme değilse nedir?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.