Mirâcun Nebi -2-

Nurten Selma Çevikoğlu

Âlemlerin mutlak sâhibi Allâhu Azûmüşsan böylesine esrârengiz ve dehşetengiz bir olayı sevgili Habîbine ikram ederek O’nu kâinâtın esrârına da âşina eylemiştir. Aynı zamanda ezelden ebede âlemi cihanda her ne varsa onların ilâhî sırlarını Habîbine göstermiş ve hepsinden muhteşemi ise âlemlerin en kıymetli Rasûlunün, âlemlerin Rabb’i ile vusûlü gerçekleşmiştir. O bu hâliyle hiçbir peygamberin erişemediği kutsî mertebelere vâsıl olmuş Cenâbı Hakk’ın bambaşka lütuf tecellilerine mazhar olmuştur.

Mirâcun Nebi’nin eriştiği mânevi basamaklar anlatılamayacak kadar eşsiz bir niteliktedir, izahatlar idrak sınırını aşar sonsuzluk âlemine dayanır. Ve O aleyhissalâtu vesselam: “Son’un son haddini de geçerek hadsizlik ufkuna” (1) giriyor. Gizemli vuslatta ‘iki yay aralığı kadar veya daha yakın olma’ (2) mesâfe kadar ‘ru’yet-i fi-llah’ (Allah’ı görme) Rabb’i ile mülâkî olma şerefine erişiyor.

Bu ne bahtiyarlık! Bu ne lütfü ilâhî! Bu ne büyük saadet!

Ama gözleri, kulakları, kalpleri perdeliler bunu anlamaktan beridirler. Bizim onlara bir sözümüz yok. Kur’ân-ı Azûmüşsan onlara cevâbını veriyor: “Biz onların önlerine de, arkalarına da bir set çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık göremezler..” (3) Miraç gökler âlemine bir kutsî hicretti. Rabb’in kutlu Nebisi’ni kutlu yolculuğa çıkarmak için Allah Teâlâ O mübâreği basamak basamak dünyevî imtihanlardan geçirmiş, nice zorlu sınavlara tâbi tutmuş, sonunda O’nu hep sabır ehli, ağzı duâlı mütevekkil bir kul olarak bulmuştu.

İnsanlar, hayvanlar, insü cin O Mirâcun Nebi’ye hayrandılar, meftûndular. Eşi, dostu, akrabaları, tanıyanlar O’nun Muhammedül Emin olduğuna şahâdet ederlerdi. Kestiğini yerler, verdiğini alırlar, anlattığına inanırlardı. Ümmeti Nebi, Mirâcun Nebi’nin arşı âlâdan getirdiği bilgileri dinledi, inandı, itimat etti, teslim oldu, büyüklüğünü daha iyi idrak ettiler. Miraçtan gelen kutsî hediyelerle mest oldular. Beş vakit namaza titizlikle riâyet ettiler, ihlasla namaz kıldılar, Hakk’a secde ettiler, boyun bükerek duâya durdular böylece kul olma şeref ve şânına eriştiler. Yaratıcının kimseye gücünün üstünde yük vermeyeceğinin bilinciyle hareket ettiler. Miraçtan eli boş dönmeyen Nebi kendi eriştiği şeref ve ikramla ümmetini de ayni iltifata mazhar kılmıştır. O şerefli peygamberin getirdiği din şerefli olduğu gibi O’na tâbi olanlarda aynı şereften hisseder oldular

‘Gül açmaz, çağlayan akmaz, İlâhi nûrun olmazsa,

Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa,

 Firâk ağlar, visal ağlar, ezel mestûrun olmazsa,

Cemâlinle ferahnâk et ki yandım Ya Rasûlallah’ (Yaman Dede)

Öteler âleminin Mirâcun Nebi’si    Sana sonsuz salâtu selam olsun…             

-------------

1) Necm, 14

2) Necm, 9

3) Yâsin, 9

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.