Diğer adıyla, merkür gerilemesi... Merkür'ün aslında geriye gitme durumunun söz konusu olmayışı ama Dünya'dan baktığımız zaman bize öyle görünmesi. Bir senenin içinde üç ya da dört defa, ortalama 3 haftalık süreçlerle deneyimlenen astronomik olay.
Astrolojiye gelirsek de... Yani, gök cisimlerinin konumlarının ve hareketlerinin(astronominin) insanlar üzerinde nasıl bir etki bıraktığını inceleyen disipline kapı aralarsak, neymiş; o retro süreçlerinde, bizim de eskide kalan, yarım bırakılan her türlü dünya işimiz tekrar önümüze gelirmiş, bir şekilde. Ki buna eski arkadaşlıklar, kişiler, işler ve ilişkiler de dahil... Astrologlar öyle diyorlar. Yeni bir işe ya da oluşuma başlamak ise son derece riskliymiş hele. "Sakın!" mış. Astrologlar öyle derler.
Astrolojinin şu anda 'bilim'den sayılıp sayılmadığını bilmiyorum. Baştan söyleyeyim. Sayılmasının gereği var mıdır, yok mudur; sayılmalı mıdır, onu da bilmiyorum. Fikir belirtmeyeyim. Fakat uzaydaki her şeyin birbiriyle etkileşim halinde olduğunu biliyorum ve buna inanıyorum. Kaldı ki, bir galaksinin içindeki hepi topu sekiz, dokuz gezegen (şu Plüton konusu işte)... Bin yıllardır süregelmiş olan bu etkileşimin, belli bir istatistiksel veriyle açıklanması ve sınıflandırılması, gayet mantıklı değildir de nedir? Elimizin tersiyle itmeli ve reddetmeli miyiz her şeyi? Bağnaz ve kapalı fikirli olundukça, daha makul ve makbul mu olunuyor her zaman?
Bu işe bir de dinî çerçeveden bakılınca, astrolojinin yanlış hatta şirk olduğunu söyler, bir kısım. Sanki doktorun verdiği bir ilacın, bünyeyi bir şekilde etkileyeceğini bilmek, bundan medet ummak -yumuşatırsak 'bunu vesile kılmak- ve buna inanmak ne kadar olağansa, yine her şeyi emri altında ve kendisine bağlı bulunduran Yüce Allah'ın yaratmış olduğu gezegenlerin ve yıldızların da bizi etkileyeceği düşüncesi de bir o kadar olağan değilmiş gibi! Çifte standardın her türlüsüne karşı durmak, insanî bir vazifeyken, astroloji olgusunun da ilahî inançlara ve iman olgusuna bir halel getirmeyeceğini söyleyebiliriz o halde. Söyleyemez miyiz sanki?
Şu noktaya kadar, astrolojinin değirmenine su taşımış; ondan yana ve taraf durmuş olsam da tüm bunlara karşı, zaman içinde birikmiş ve olgunlaşmış olan bir itirazım var aslında. Bundan bahsedeceğim esas.
"Şu dönemlerde şöyle şöyle olabilir." deyip, istatistiksel veriler ışığında, en iyi niyetlerle ve halis duygularla bizleri kibarca ikaz eden ve dayanağını astrolojiden almış olan bu söylemlerin yol açtığı telkinler ve bunların bünyede oluşturduğu placebo etkileri şöyle dursun, insanın iradesini ve gücünü elinden alıp kişinin bir nevi 'elini kolunu bağlamak' ne kadar doğru, gerçek ya da güzeldir? Her yıl bir kaç defa, üçer haftalık sürelerle, içinde korku ya da ümit dalgaları bulunan bir belirsizlikler ve olasılıklar denizinin içine girmek zorunda mıyız? Senenin diğer tüm zamanları, olumlu ya da olumsuz olan bütün olasılıklara zaten açık değilmiş gibi? Ama durun... "Bizler sadece istatistiklerden bahsediyoruz." diyeceklerdir. Astrologlar öyle diyorlar. Peki %1 ya da %99 aralığındaki olasılıkların hepsi %50 değil midir aslında? Hani bir kesinliğin yoksunluğunda ya olur, ya da olmaz... Üstelik beni, herkesi, bildiğimiz ve bilmediğimiz evren(ler)i, yıldızları, gezegenleri ve her şeyi yaratıp buyruğu altında bulunduran o tek ilahın; Yüce Allah'ın elinde bulunuyorken tüm ipler; Mutlak İrade... Telkinlerin kelepçeleyeceği ellerimizi kuzu gibi öne doğru uzatmalı ve teslim mi olmalıyız? Kaygıların, şüphelerin ve belirsizliklerin, psikolojimizi etkilemesine izin mi vereceğiz?
Hiç sanmam!
Astroloji... Bilirsin seni severim. İlgim ve merakım üzerindedir. Seni takipteyim. Fakat nicedir, kırmızı çizgileri çiğnediğine; haddini aştığına tanık oluyorum. Bu durum, canımı sıkmaya başladı iyiden iyiye. Canlı ya da cansız olan tüm varlıklar, önünde sonunda yaratılmış olan; ilahi buyruğun emri altında bulunan bir 'kul' iken, o çok değer verilmiş olan beşeri, olasılıklar, kaygılar ve şüpheler girdabına sürüklemeye hakkın yok, tatlım!