Medet ey partim

Hüzeyme Yeşim Koçak

Lâtif bir ağız, kendilerine oy vermeyen kesimi “kâfir” ilan etmiş.

Siyaset(!) yapan birisi, nasıl bu kadar keskin, ayrımcı ve sorumsuz olabilir; işine gelmediği zaman, karşısına aldığı tarafı FETÖ’cü, terörist, en vahimi de “kâfir” damgasıyla suçlayıp karalayabilir. Anlamak zor.

Ne kadar kolay, ucuz, ne kadar pestenkerani bir yaklaşım. Bütün ahalinin tek renkle, tek sesle mühürlenmesi, ayarlanması.

Sonra gelsin medeniyet, demokrasi teraneleri…

Biz salt “göstermelik”, Suriyelilere değil; biraz da kendi milletinden olanlara yumuşaklık, teenni, şefkat gösterilmesini, öncelikle Rahmet Peygamberi’nin (S.A.V.)  tarz-ı siyasetine uygun hareket edilmesini beklerdik.

Ayrıca partisiz(!) Müslümanlar kâfir sayıldığına göre; mesela Ermenileri Rumları, bizimle tarihten kavgalı milletlerin bazı terörist mensuplarını hangi kategoriye sokardık. Onlar “kâfir üstü kâfir” mi sayılıyor acaba.

 Adam, Türkiye’deki gelmiş geçmiş bütün partilerden, memleketin havasından suyundan toprağından bile nefret ediyor; sadece onlara “bağışlanırsa” felah ve huzur(!) buluyor, “şiddetle” istiyor da istiyor ne diyeceğiz.

Keşke; “Acılarınızı anlıyoruz, paylaşıyoruz; hiç biriniz dışlanmamalı, ötekileştirilmeli” türü nazik bir dili, cümleten duyabilseydik.

Benzer örneklere daha önce de rastlamıştık. Böylece idare biçimlerinin hangi makamlara çıktığını, hangi katlara yükseldiğini görmüş bulunuyoruz.

Anlaşılan öte tarafın sevk ve idaresi de, kontrolleri altında demek ki. Yetenek ve deha, tek dünyayı aşar tabii.

Kim girecek, çıkacak, kim kalk(ındırıl)acak; kim affedilecek, tevbe edip parti kulu olursa ödüllendirilecek. Hangi “melekler” yarıştırılıp, rozetler takılacak, taklalar parendeler atılacak. Zor işlerdir elbette. Her fani hakkından gelemez.

Sanırım şöyle bir manzara:

“Aaaaa!, filanca, seçimde partimize oy vermemiş. Atın bunu Cehenneme!”

“Yazın kara listeye!”

“Derhal topyekûn günahlarınıza tövbe ediniz ey halkım. İman korumak ve tazelemek için; dünya ve ahiret saadeti garantisi için feşmekanca partiye yazılınız.”

Gerçi sabahtan akşama sürekli fikir değiştirildiğine göre, muhtemelen öbür tarafta da bir hengâmeyle karşılaşılacak. Cemaziyülevveller; parti öncesi-sonrası milatlar, gözdeler, düşükler akıl karıştıracak.

 Allah’ım bu nasıl bir mantık, hayal gücü, güdü ve güdü(m).

İnsan herhangi bir partiye rey vermedi veya oy kullanmadı diyelim;  Ebu Cehillerle, firavunlarla nasıl eş tutulabilir.

Din, iman işleri böylesi laçkalaştığı için; deistler, ateistler çoğalıyor belki de. Bu anlayışların, kafaların ne(re)si cazip gelebilir.

Sadece politikaya, sırf suretlere, dar kalıplara sığışmış zihniyetler; hangi daveti yapabilir, mutedil olumlu mesajlar verip, gerçek birliği dirliği, adaleti, düzeni sağlayabilir? Nasıl bir gelecek vaat eder?

Din bize aşırılıklardan kaçınmamızı öğütler. Politika insanı bu hâllere düşürmeli mi?

İnsan, herhangi bir lideri, takımı, partiyi vs. şüphesiz sevebilir. Fakat bunun bir dozu, adabı, seviyesi olmamalı mı?

Ve acaba başkalarına toptan siyaset uğruna fetvalar verir, düşmanlaştırırken; kendi inancımız da tehlikeye düşmüyor mu?

Bizden hatırlatması. Politikadan gelecek menfaatlere, kazanımlara fazla bel bağlanılmasın.

Bu dünya; siyaset namına nice başların beyinlerin yittiğini, seçkin şahsiyetlerin(!) “damlarda keman” çaldığını; insanların, maneviyatların çürüdüğünü gördü.

Gelimli gidimli dünyadır. Allah’a yaranmaya çalışalım.

O pek bağıra çağıra, kimilerinin estire kestire öttürdüğü inanç, özellikle bunu gerektirir.

….

Not: Berat Kandilinizi tebrik ederim.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.