Medeniyet ve Kültür Üzerine

Ahmet Güldağ

Balkondan Antalya’nın yeni yerleşimleri hızla giden Konyaaltı, Hurma ve Sarısu’ya giden kısımlar görünüyordu uzaktada olsalar da.
Bilhassa Sarısu yerleşimi tamamen iki dağ arası genişlemesine yayılan dere yatağı olması yanında diğerlerinde de olduğu gibi zemin su altında idi.
Buna hiçte önem vermeyen insanlar yanında belediyelerinde aldırış etmeyip ruhsat verdiği on üçer katlı binalarla dolmuş durumda.
 Dikkatimi çeken bana göre daha bir önemli husus da var. İnanın sadece bir topluluk sitesi olan ve beş yüz civarında daireleri ile bir ilçe teşkil eden Konyaaltıevleri’nde..
Bir okul bulamazsınız ama AVM’ler gırla gitmekte. Hele konferans salonu vb.’yi içine alan sosyal tesisler. Cami ise düşünen bile olmadığından hak getire.
Şöyle bir düşündüm yıllar evveli yaşadığım zamanlarda bile bulunan ama asırlarca evvel başlamış her mahallenin ki, otuz haneyi geçmez. Oturma ve yabancı misafir odaları, okul ve mescitlerin olduğu günler nerede kalmıştı. Hep yıkılıp yeni adıyla “Yerleşke” olan yerleşimle belediyelerin ortadan yok ettiği bu medeniyetten uzaklaşma nereye kadar gidecek acaba!.
Medeniyet deyince aklıma geldi. Tarihteki toplulukların millet ve devletlerin medeniyet unsurları yapıtlarıyla ortaya konulmuştu. Bilhassa Türk toplulukları yanında Selçukluların çok çeşitli eserlerinden haylisi ortadan kalksa da kalanlar bile heybetliligini göstermeye devam etmekte.
Osmanlı eserleri pek kaybolmamış durumda olmasıyla iftihar edebiliriz.
Bu eserler arasında bilhassa ilim yuvaları olan medreseler, sağlık için sağlık haneler, fakirler için aşevleri ve dinlerini yaşatan her biri bir eser olan camiler.
Hele uzak yolculuklar için yer yer yapılan ve içinde hamam vb.’ye kadar bulunan hanlar ve bunları yaparken bir kibrit kutusu gibi düz değil her köşesi ve duvarlarında sanat işlemesi bulundurmaları.
Bunlar Türk, Selçuk, Osmanlı medeniyetinin eserleri.
Sadece medeniyet mi? Kültür zenginliğinin de oluşumu değil mi?
Peki, bunlara burun kıvıran yeni nesil elitlerin hayran olduğu Batı medeniyetinde kiliselerden başka eserlerini görebilmekte miyiz?
Bakın bir husus daha çıktı. Onlar dinlerine verdikleri kıymetle şahane kiliseler yapmış ve yaparlarken…
Bizim başta kartel medya ve elitler ile malum siyasi parti mensupları. Bir yere cami yapılmaya kalkılsa ortalığı velveleye çevirirler!
Söylenecek çok şey var ama bendeniz bundan tam sekiz yıl evvel yapılan bir konferansta profesörlerimizden bazılarının sözlerini aktarmakla bitireyim.
Dağarcığımdan bulduğum bu konuşmaları birde siz okuyunuz bakalım durumda bir ilerleme olmuş mu bunca yıl sonra bile!
***
 “Medeniyet Evrenselleşmiş Kültürdür.”     
Konuşmacılardan Sayın Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, medeniyetlerin tanımını yapıp özellikleri hususunda bilgi verirken özetle şöyle diyordu;
“Medeniyet bilim adamlarınca incelenen bir konu olmakla beraber, yakın zamanda filozoflar ve siyaset bilimciler tarafından irdelenmeye başlanmıştır.
Son zamanlarda medeniyetler çatışması sözcüğünü çokça duymamızın sebebi de budur.
Medeniyeti, evrenselleşmiş kültür olarak algılamak gerekir. Medeniyetler sadece iç dünyada kalmaz, göze de hitap ederler. İnsanlar iç dünyasında ki olguları dışa vurmaktadırlar.
Medeniyetlerin görünüşünde ki varlıklar aslında bizlerin göremediği iç dünyanın yansımasıdır. Bunun dışarıya toplum bağlamında tezahür etmesiyle evrenselleşen insan birikimleridir.
Medeniyetlerin gözle görünen ve görünmeyen yönleri vardır. İç dünyamızı bedensel gözle göremeyiz. Ancak akıl gözüyle görülmektedir.
Medeniyet seviyesinde ki toplumlar, gözleriyle düşünemezler. Akıllarıyla düşünürken gözlerini kullanırlar.
Bizim içinde bulunduğumuz medeniyet, İslam Medeniyetidir. İslam medeniyeti bilgi üzerine kurulmuştur. Bizler yaşantısal bu medeniyetin içinde olduğumuz için, İslam Medeniyeti’nin ilim üzerine kurulmuş olduğunu rahatça tespit edebiliriz.
Din medeniyetin merkezinde değil, bizzat medeniyetin kendisidir. Bu yüzden bütün faaliyetler bu nokta etrafında toplanmıştır.
Medeniyetlerin bir diğer özelliği de Dil unsurudur. Medeniyetlerin sonraki kuşaklara ulaşabilmesi için, dilinin olması ve yazılabilmesi gereklidir.
Şehir merkezleri ve çarşılar bizim kültürümüzün göstergesidir. Bu yüzden dükkânların tabelalarında ki yabancı kelimelerin çokluğu, kendi kültürümüz ve medeniyetimiz açısından üzücüdür...”
***
Diğer konuşmacılardan Sayın Doç. Dr. Lutfullah Karahan da şöyle ifade ediyordu, Cumhuriyetten bu güne batı medeniyetinin kendi konusunda değerlendirmelerini.
“Medeniyetleri iki kısımda incelemek faydalı olacaktır. Bunlar görünen dış kısmı ve iç kısmıdır.
İnsanlar yaşadıkları medeniyetin özünü kavradıkları zaman, başka kültürlerden etkilenmektedirler.
Osmanlı İmparatorluğu ait olduğu medeniyeti kendi yaşamları ile geriletmiştir. Aslında gerileyen İslam medeniyeti değil, insanların yaşamları ve kültürleridir. Medeniyetler insanlar tarafından bir sonraki kuşağa taşınmaktadır. Elbise giyer gibi giyilen medeniyetler yukarıdan aşağıya doğru günümüze taşınmaktadır.
Medeniyete sahip çıkmak için, önce kültürümüze sahip çıkmalıyız...”
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.