Masal mı bilmece mi?

Hüzeyme Yeşim Koçak

Başlıca vazgeçilmezlerimizden biri, en sükseli(!) tutkulu tatlı meraklarımızdan, b(ilgi) ve muhabbetlerimizden biridir siyaset (yapmak). 

Siyaset(çi) işler, ahali nişler diyeceğiz ama hayatımızın her köşesinden, su gibi ekmek gibi azîz, her dem karşımıza çıkar. 

Dedikodusunu da bayılırız. Yediden yetmişe herkes karışır, söyleşir; dünyalar siyasetle karılır; birbirine, ülkeye hatta Tanrı’ya yol yöntem gösterilir. 

Yönetime, sevk ve idareye(!) bunca sevdalıyızdır fakat memleketçe dertten, bataktan da çıkamayız. Bir türlü selâmete ulaşamayız.

Genellikle politikacıların sözlerinin birbirini tutmadığı; güne, mevsime, hava şartlarına, yataktan kalkış haletiruhiyesine, dış iç borulara göre vaziyet aldıkları; bazen dümbelek, bazen davul, bazen telli saz, bin işve bin naz, bin avaz… er meydanlarında çifte telli oynadıkları, bir yandan da millete bıyıklarını burdukları malûmunuzdur. Belki çoğu zaman da maval okuma yarışmalarında, birinciyizdir.

2. Meşrutiyet döneminin fikir adamlarından, “Amak-ı Hayal” isimli meşhur eseriyle tanıdığımız Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi; “o başsız nihayetsiz yalan masalı” diye söz eder politikadan, Hikmet Gazetesi’ndeki hikâyelerinden birinde. (Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi Bütün Hikâyeleri, Büyüyen Ay, 2018, sf. 73)

Bir başka yazar, Türk Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Refik Halit Karay, siyaset ve siyasetçiyi ince ince hicveder. Özellikle Kirpinin Dedikleri kitabında, örnek bulmakta zorlanmayız. Edebiyatın güzelliği de herhalde buradadır. 

Refik Halit, arkadaşlarıyla bir öğle yemeği sonrası sohbetlerinde; “hazmı güçleştirmesin, diye politikadan bahsi bıraktıklarını” söyler lâkin yine de söz politika(cı)ya getirilir.

Eğlenilsin diye sorulan bilmeceler bile “Bana her şey seni hatırlatıyor” kıvamındadır. Cevaplar dönüşüp çarpıtılır, “siyasî” kılıktan kılığa sokulur. 

Mesela “Yer altında kaynar kazan” bilmecesinin cevabı “karıncadır”; yazarla arkadaşları, onu dönemin  “İttihat fırkasına münasip görürler”.

 “Bardak manasına gelen ‘Bir kızım var, gelen öper, giden öper’ nüktesini, yine İttihat partisinin şube reislerinin eteklerine benzetirler”.

“Bir kızım var, tek gözü var!” bilmecesi, hep birlikte Hariciye’ ye yakıştırılır. Gerçi o sıralar Dışişlerinde, tek gözlük kullanan Rıfat Paşa vardır ama biz pekâlâ, basiretsiz, meselelere vakıf olup göremeyen, ufuksuz yöneticileri de anlayabiliriz.

Sevdiğim ve her devre yakışabilecek bir bilmece ise şöyledir. Refik Halit, arkadaşlarına sorar:

Bir oğlum var deriden, kulakları demirden, şunu bilir ve benzetirseniz size aferin…”

Bir hayli düşündüler: Yüzü deriden, kulakları demirden bir oğula malik olmak dehşetli bir talihsizlikti. Böyle bir evlat ne ihtarat ve tedrisatı dinleyebilir, ne de yaptığı hatalar karşısında kızarır, nedamet duyardı; ben söylemeye mecbur oldum:

“Def!”

“Âlâ, âlâ, fakat bu deri yüzlü; demir kulaklı evladı başka neye benzetebilirsin, bakalım? O, sana başka neyi hatırlatıyor?

“Bunu anlamayacak ne var? Kabineyi?” (Refik Halit Karay, Kirpinin Dedikleri, İnkılâp Yay, 2018, sf.21-22)

Günün sorusu ise şudur herhalde. Siyaset, yaşananlar, hayat bir masal mıdır, yoksa bir bilmece mi? Yoksa iç içe geçmiş mi? 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.