Mandacılık İstemi Nasıl Başlamıştı?

Ahmet Güldağ

Bu günlerde bazılarının, AB ye girme isteminin bir başka şekli açıkça söylemeseler de ima yollu görülmekte

“Amerika ile birliktelik”. Bunu açıkça “Beraber çalışma” manasında algılamak yılların öğrettiği tecrübelerle bendenizce yanlışlığa gider.

Asıl yönü dünün açık ifade ve tatbikatı olmasa da…

Yine de şekli, ismi değişmiş bir “Amerikan Mandacılığı”na götürme temayülünde,

Sözde terörsüz rahat yaşayabilmek için Amerika’dan faydalanabilmek.

Bunu açıkça telaffuz edemeyip “birliktelik” demekteler. Çünkü Türk milleti yıllarca evvel olduğu gibi bu gün de iyi karşılamaz!

Nitekim bu istem yeni değildir. Dede’leri, Nine’leri bile bu istemde olmuştur taaa Osmanlıdan beri.

Olmuştur ama her seferinde Türk milletinden aldıkları tutum ve cevapla, daima dönüşüm yapmış netice alamamışlardır.

Sonra da onlar değil, sanki başkaları istemişte onlar kurtuluş kahramanlarından (zeytinyağının üste çıkışı gibi) oluvermişlerdir.

Cumhuriyet dönemi içinde bilhassa resmî yazılım olan tarihimiz bu yönden yanlış anlatımları içermiş, böyle öğrenmişizdir.

Doğrular yok mudur? Vardır elbet. Olaylar doğru da. Kahramanlar asıl başrolcüler değil. Figüranlar birden ön plana ve safa geçenler oluvermiş, yanlış tanımlara sebebiyet verebilmişlerdir.

Cumhuriyet kuruluşunu takip eden günler de, öğretilecek tarihimizi hazırlamakta olan heyet başkanı ve üyesi arasında geçen konuşmanın tümünü daha önce yazmakla beraber özetleyeyim.

Kazım Karabekir Paşa, “Tarih bir kimsenin yazdığı nutuktan alıntı ile yazılamaz. Çeşitli yerlerden alımlar yapılır…” demesine başkanın…

“Okullarda okutulacak tarih mevcut hükümet başındakilerin başarısını kapsamalıdır…” demesi ve bu zihniyetin tatbiki ile bizlere sunulduğu varsayımdan öte değildir.

***

Hakikatlerin içinde yaşayan dede ve babalarımız işin aslını bilseler de.

Bizler ve devam eden nesil, öğrenimlerinde olsun yayınlardan olsun hep doğrular yanında yanlış veya çaptırılmış anlatımlar içinde kalmış olduk.

Bizleri bırakın yarı bilgileri olduğu için ama Gençlerimiz karşılarına bunlarla ilgili yeni hakikatler çıkınca, feveran etmelerine inanamamalarına vesile olmakta. Tabii bu feveranların devam etmesini isteyip destekleyen siyasi ve üst yerleşimler de eksik değil.

Değil ama çabaları da boşuna. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar atasözümüz yabana atılamaz.

Bizim kuşağın Dede veya babalarımız yanında yaşlılardan da duyup anlattıklarını söyleyip yazdıklarımızda dudak bükenler, inanamayanlar vardı.

Yakın yıllarda başlayan araştırma ve buluşumlar neticesi yıllarca gizlenen, yakılmadan yok edilmeden kalabilmiş olan belgelerin açıklanması ile doğruluğunu görünce…

Onlar da hakikatleri öğrenip, fikri sabitlikten vazgeçerler diye düşünürüm..

Yine de belgeye dayanamadığı için söyleyemediğimiz yazamadığımız ama gördüğümüz duyabildiğimiz bilgiler bulunmakta ama…

Onlar bilinmeyen olmaya mahkûm. Sözde kendilerine göre basın özgürlüğü içinde.

***

Ne demiştik Amerikan Mandası olma istemi yeni değil.

Önceki yazımda sunduğum, kendisi de sonradan Milli mücadeleci olsa da, o günlerde buna inanamadığı bariz olarak anlaşılan İsmet Paşa’nın mektubunda açıkça görülmekte.

“Bazı paşalar, erkân, aydın ve zamanın basını bu yönde istemi olmaktadır. Sadece bazısı Amerika Mandası olma yerine, İngiliz idaresine girmeyi istemek eğilimindedir” diye yazan İsmet Paşa kendisinin de Amerikan mandası taraftarı olduğunu belirtmekte.

***

Sivas kongresi toplantısından evvel istiklâl mücadelesi için Anadolu’nun bağrında teşekkül eden bağımsızlık ateşi içinde olanlar beraberliğe gitmekte.

Ya İstanbul’da yaşamlarının değişmesini istemeyenler!

Yakın günlerimize kadar gördüğümüz, izlediğimiz gibi “Tarih tekerrür eder”i ispatlarcasına kendi çıkarları yönünde fikir teatisinde olmuşlar.

Hayret edeceğimiz bir nokta ise. Romanı elden ele dolaşıp, filmi de çekilen “Vurun Kahpeye” yapımı ile meşhur olup kahramanlar listesine giren…

O tarihler de Wilson Cemiyeti kurucusu, Meşrutiyetin ilanından sonra açılan yabancı okullardan, Amerikan okulunun öğrencisi ve o okulda moda olan çarşafı giyen ilk Müslüman kadın olan (Hıristiyan kız öğrenciler çarşaflı imiş. Siyah çarşaf Hıristiyanlarca matem elbisesi olarak kullanılmakta imiş )…

Meşhur Edebiyat’çılarımızdan Halide Edip (Adıvar)’in de bulunmasıdır.

Halide Edip bu yöndeki ateşli yazılımları ile kalmayıp, Sivas Kongresinden bir bağımsızlık savaşı kararı çıkmasını engellemek amacı ile M. Kemal Paşa’ya yolladığı 10 Ağustos 1919 günlü mektubu ile onu ikna etmeye çalıştığı görülmektedir. İşte mektuptan parçalar…

"..... Lazım gelen para, ihtisas ve kudrete sahip değiliz. Siyasi istikrazlar, siyasi esareti arttırıyor.

Tarafgirlik, cehalet ve çok konuşmaktan başka müspet bir netice veren yeni bir hayat yaratamıyoruz.

.....Amerika Filipin gibi vahşi bir memleketi bile çağdaşlaştırdığına göre, 15 – 20 yıllık bir yardımla eğitilmiş ve çağdaş bir duruma getirebilir…. Bugün kendi kendini idareye kaadir asri bir makine haline koyan Amerika bu hususta çok işimize geliyor. Kendimizi Amerika'ya müracaata mecbur görüyoruz..."

Gönderilen ikna mektubu içeriğini kabul etmeyen M. Kemal Paşa bu düşünceleri doğru bulmadığını belirterek H. Edip Hanımı da bir nevi paylamış olduğunu Nutuk’da ki eleştirisinden anlamış olmaktayız.

Hayret edilecek bir nokta daha varsayımlı olmakta. Kuvvetli ve meşhur edebiyatçılarımızdan olan H. Edip’in o zamanlarda yayınladığı ama bizlerin hiç mi hiç bilemediği “Türk’ün Ateşle İmtihanı” romanında, “işgal ordusu subaylarının kollarında dans eden, dahası onlarla evlenenler Türk kadınlarıdır...” düşüncesini işlerken…

Diğer romanlarında işlediği konularda da yabancılarla evlenmelerini çok olumlu bulduğu gözden kaçmamaktadır.( Prof. Dr. Çetin Yetkin: KARŞI DEVRİM Kitabı)

***

Sadece onunla kalmıyor, Sivas Kongresinde alınacak karara tesir etmek isteyen Müşir İzzet Paşa da içeriği kurtulmanın ancak İngiliz camiasına dâhil olmak yerine Amerikan Mandasına girmenin faydalarını içeren üç sahifelik “Hükümeti Osmaniye ile düveli itilafiye arasında aktedilecek sulhe dair” lâyiha göndermiş olmaktadır.

İzlemenizi âcizane önerdiğim bu ibreti şâyan lâyiha uzun olduğu için, nasip olursa gelecek yazımda değinirim inşallah.

***

Bu gün başlamış olduğumuz Ramazan-ı Şerif’in Tüm Dünya Müslümanlarına sağlık, huzur, bereketli yaşam yanında, hayırlara vesile olmasını dilerim.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.