Maden İnsan ve Mevsim İnsan

Halim Selvi

Her şey ağlamayla başlıyor aslında. Dünyaya geliyoruz. Dünya; iki kapılı bir han, bir kapıdan girer bir kapıdan çıkar gideriz. Allah gülümseyerek bitirebilmeyi nasip etsin. İnsan hayatını mevsimlere uyarlayarak dönemlere ayırmaya çalışalım:

Bahar dönemi: Toprak, su, hava her şey temiz. En tatlı lezzetler. İlkokul, ortaokul, lise hatta üniversite yılları.Yeşil, masmavi bir renktir yaşam. Canlı, cıvıl cıvıl, hayat dolu geçer. Doğumdan 20-25 li yaşlara kadar. Unutulmaz arkadaşlar, evler, sokaklar.

Yaz dönemi: En verimli, en hareketli, en cesaret dolu yıllar. Gözünü budaktan esirgemediği seneler. Arılar gibi çalışır didiniriz. Çoğu zaman evlilikle başlar, emekliliklerin konuşulduğu yıllara değin sürer. 25-50 li yıllar. Vızır vızır geçer günler. Çocuklar, iş yaşantıları, koşturmaca, para, emek ve terleme, huzurlu bir yuva. Borçlar, kazançlar, koşuşturmaca…

Sonbahar dönemi: 50’lerden 65’li yaşlara kadar uzanan yıllar diyebiliriz. Yokuş aşağı iniş yılları.Günler, haftalar birbirini kovalar. Saçlar yapraklar gibi dökülür! Hızlılık yerini yavaşlamaya bırakır. Durgunlaşan yaşantı. Toprağa düşen sararmış, solgun yapraklar… Yağmur ve rüzgâr. Düşünceler ufka düşer uzak uzak. Ömür yaşlanıyor, yavaşlıyor.

Kış dönemi: 65 lerden 80 li yıllara düşen karlar. Bembeyaz ömür. Geçen mevsimleri anımsar beyin, beden. Soğuk ve sıcaktan çabucak etkilenir beden. Tekrar çocuklaşan ömürler ve toprakla buluşma, toprak olma.

Mevsimler göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçmiştir. Bazen hüzünlü, bazen özlem dolu, bazen coşkulu yıllar. Ne fırtınalar ne güzel günler görmüşüzdür mevsimler boyunca. Sıcaktan bunalmış kışı istemişiz, soğuktan hayıflanmış ısınmayı istemişiz. Bazılarımız gençliğinin baharında daha yazı göremeden aramızdan ayrılırlar. Mevsimler kadar kısacık bir ömür geçip gider daha ne olduğunu anlamadan. Kalıcı güzel şeyler bırakabildiysek ardımızda ne mutlu bize.

İnsanoğlu mevsimler gibi kışken yaz, ilkbaharken sonbahar moduna geçiş yapıveriyor. Demek istediğim olmaz olmaz dememeli insan! İnsanlar bugün karşı çıktığına yarın evet diyebiliyor. Bir diğer açıdan asla yapmam dediği bir durumu, bir olayı tamda yapıyor olduğu halde içinde bulabiliyor. Allah korusun asla emin olmadan önemli şeyler söyleyip; sonra da utanılacak duruma düşmekten. İnsan başaramayacağı, sonuçlandıramayacağı bir konuda kesin söz söylemekten kaçınmalı. “Büyük lokma ye, büyük konuşma!” atasözü tamda bu duruma değinmektedir. Kişi hata yapmayacağını dile getirmekte, düşünmektedir. Ancak evdeki hesap çarşıya uymaz sinirlenir, tahammül edemez kısacası boş anına denk gelir de mantık ve izan1 sınırları dışında, dün karşı çıktığını bu gün savunur hale gelebilir. Omurgasızlık kötü şey vesselam.

İnsan taşıyamayacağı yük ve imtihan vermemesi için rabbine yalvarmalıdır. Maskara haline geliverir de yazın soba kurar, kışın denize girer! Bir de üstüne üstelik –içinde bulunduğu duruma bakmaksızın- sobaya odun atar ya da denize açılmak için yelken kiralar! Allah korusun dünyanın tuzaklarına düşmekten. Bazen şu cümleye benzer şeyler duyarız; ‘Bankadan kredi almam demiştim ama büyük söz söylemişim, mecburen alacağım!’ Kendimizi ve yaptıklarımızı övmeye gerek yok; insanların nasıl hataya düştüklerini çevremizde alenen görüveriyoruz. Allah inancımızı, imanımızı kuvvetlendirsin. Allah iman güneşimizi soldurmasın!

Demek istediğim ‘insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur’ atasözü doğrudur. Ancak insanın içine düştüğü zindanları2 insanı başkalaştırıyor.

Eskiden insanlar madenler gibiydi sanki. Madeni iyi olan insan, doğuştan bazı meziyetler taşırdı. Bu zatı muhterem madenin değerliliği gibi her yaşta iyi özellikler sergilerdi. Maalesef günümüzde ‘maden insan’ ‘mevsim insan’ haline dönüştü. Çocukluğundaki huyları, özellikleri değişmez; ihtiyarlığında da sürer anlayışı bir diğer mevsimin içinde kalıveriyor. Karakter bu kadar ucuz olmamalıydı ama mevsimler gibi düşüncelerimiz de huylarımız da değişiveriyor. İnsanın da geleceğine yön veren dönem 0-7 yaşa önemle bakılmalıdır. Neredeyse tamamı aile içinde olan çocuğun bu dönemde, anne baba terbiyesiyle ve İslam ahlakıyla yetişmesi amacımız olmalıdır. Onu bir maden gibi görmeli mevsim geçişlerinden etkilenmeyecek sağlam irade kazanmasına özen göstermeliyiz.

 

 

 

--------

1. anlama yeteneği.

2. Bknz:İnsanın dört zindanı (Ali şeriati): 1- doğa/tabiat zindanı (naturalizm) 2- tarih zindanı (historisizm) 3- toplum zindanı (sosyolojizm) 4- benlik/kendim zindanı

 

 

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.