İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana gerek ilahi gerek insani açıdan kutsal kabul edilen mefhumlar hep olagelmiştir.
Bu kutsal mefhum batılıların övündükleri dönemlerinde bile terk edemedikleri bir vakıa olarak yer almıştır.
Batılı toplumlar demokratikleşme ve sekülerleşme aynı şey değildir deseler de, bu bizim dildeki “tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan çıkar” ifadesi gibidir.
19. yüzyıl önceki yüzyıllardan farklı olarak sekülerleşmenin yüzyılı olmuştur.
Bu yüzyılda batı toplumları ret ettikleri kilise olgusunu yeniden kabullenmişler, hatta 19. yüzyıl dinin gerilediği dönemlerden farklı olarak devlet ve kilisenin barıştığı yüzyıl olarak kabul edilmiştir.
Ancak kutsal kabul edilen dinin yanına kutsallaştırılmış devletin gelmesi ile batıdaki din, önceki din değildir.
Çünkü dinin entelektüel ve ahlaki prensipleri yerine devletin toplum hayatı için koyduğu ahlaki prensipler, dinden bağımsız, hatta ona rağmen edinilmiş prensipler olduğu için, dinin kutsallığı içi boşaltılmış bir şekilde hayata kabul edilirken, dinin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki pratikleri de uygulamadan kaldırılmış olmaktadır.
Bu yeni din ve devlet barışması sonucunda kutsallığı kaybolan denilmese bile azalan yapı din olurken, seküler bir hayat tarzının gereği olan kuralları ile devlet vatandaşların gözünde asla yok edilmemesi hatta değiştirilmemesi gereken bir kutsal yapı haline gelmiştir.
İnsanlar devleti kutsallaştırdıklarında bilerek veya bilmeyerek aynı zamanda, millet ve milliyetçiliği de kutsallaştırmış olmaktadırlar.
Milliyetçiliğin bir seküler siyasi din olarak Fransa ‘da ortaya çıktığı iddia edilse de, asıl öne çıkması, 20.yy başlarında kıta Avrupa’sında olmuştur.
Milliyetçiliğin dinlerden de önce var olan bir mefhum olduğu iddia edilmiş olsa da milliyet kavramı din olmaktan ziyade toplumların hayatında bir din ikamesi olarak yer almış ve bu düşünceyi ileri seviyeye taşımak isteyenlerce özellikle ilahi dinler karşısına tutunabilmek için insanlara milliyetçilikten daha sevimli olarak görünen vatanseverlik ifadesi kullanılmıştır.
İnsanlar kabul etsin etmesin artık günümüzde kavmiyetçilik iddiası en azından gördüğü işlev açısından dine olan benzerliği çok daha fazla aşmış ve seküler milliyetçilik, ilahi kaynaklı dinlerin yerini almaya başlamıştır.
Dini ritüellere alternatif olarak uygulanan devlet ritüelleri ile sağlanan meşruiyet, şimdi onların periyodik olarak yeniden canlandırılmaya çalışılması ile toplum fertlerinin kendi aralarındaki gündelik çatışmaları unutturarak birbirlerine olan bağları güçlendirmekle aynı zamanda geçmiş ataları ile aralarında mistik bir bağ oluştuğuna da inandırmaktadır.
Başka bir açıdan bakıldığında ise devlet, Hükümet ve parti insanların kafasında somut değil sembolik varlıklardır ve devamlılıkları da insanlar üzerinde bir düşünce veya inanç birliği sistemi oluşturmak üzere icat edilmiş ritüelleri yardımıyla sağlanır.
Bundan dolayı din dışı seküler ulus devletler dinleri ortadan kaldırmak istediklerinde, dinlere ait sembolleri ve ritüelleri yok ederek yerlerine kendi kontrollerinde olan ritüel ve sembolleri ikame etme yolunu seçerler.
Bu gayretlerin en açık neticeleri toplumlara seküler din dışı devletlerin dini bayramlara alternatif olarak düzenledikleri seküler milli bayramlarda din dışı milliyetçi ritüellerin büyük katılımla büyük kalabalıklara icrasında görülür.
Bayramlarda büyük coşku oluşturacağı düşünülerek hazırlanan gösteriler milli marş ile başlar, bayrak gösterileri ve halk oyunları ile devam ederken de müzik coşku verici bir araç olarak kullanılır.
Bu yapılanlara paralel olarak ister seküler olsun ister olmasın siyasi bir doktrin olarak milliyetçiliğin en belirgin uygulama alanı futbol başta olmak üzere milli maçlardır ve bu maçlardaki uygulamalar dinin tekrarlanan pratikleri olarak ele alındığında spora da kutsallık atfedilmiştir.
Azgelişmiş ülkelerde daha ileri gidilerek, ülkelerindeki siyasetçiler ile uygulanan ekonomik ve siyasi politikaların kutsal gibi görülmesi ve eleştirilmemesi siyasetine destek olacağı düşüncesiyle milli maçların dini bir kisveye büründürülmesinde sakınca görülmemiş ve bu anlamda spor da siyasetin yanında seküler bir din gibi görülmeye başlanmıştır.
FARKINDA MIYIZ?
Modern zamanların seküler devletlerin dininin yapısı ve sembolleri ilahi dinlere nazaran çok daha basit kalmasına karşın kutsal günleri, kutsal yolculukları ve milli tapınma ayinlerini gerçekleştirdikleri kendilerine ait tapınakları vardır.
Bu faaliyetleri için olmazsa olmazları arasında en sık rastlanan örnekler, ecdat miti, seçilmişlik miti, anayurt miti, kurtuluş miti ve geçmişteki altın çağlara dönme miti olarak öne çıkar.