KURANCILIK KİRLİ BİR SAVAŞTIR

Süleyman Küçük

Müslümanlara karşı bu gün dünyanın dört bir köşesinde açıktan veya örtülü bir biçimde sürdürülen kirli bir savaş vardır.

Bu kirli savaşın konumu ve şekli gününe ve ülkenin konumu ile o ülkedeki Müslümanların aktif veya pasif oluşlarına göre çok çeşitli görüntülerle sürdürülebilmekte ve o ülkelerdeki kolay ele geçirilir gruplar aracılığıyla da savaşın görüntüsü istenildiğinde değiştirilebilmektedir.

Arap baharından bu yana özellikle Afrika ülkelerinde savaş askerler eliyle siyaseten ve çoğunlukla darbe şeklinde sürdürülmektedir.

Hemen güneyimizde Irak ve Suriye’de ise, Müslümanların birbirine düşürülerek gruplaştırılmaları sonucunda iç savaş ve işgal şeklinde bir kirli savaş sürdürülmektedir.

Afganistan’da ise zaten yıllardır resmi bir işgal halinde sürmektedir bu savaş.

Yahudinin Mescid-i Aksa işgaline kadar varan Filistin’i ve Filistinlileri imha cüreti ise hemen her yıl farklı bir boyutta sürmektedir.

Kısaca İslam hilali denilen ve Kuzey Afrika’dan başlayarak tüm Ortadoğu’yu, Türkiye’yi ve Balkanları içine alan bölgede sürdürülen kirli savaş, bu coğrafyada yer alan ülkelerde ya insanlı veya insansız hava araçları ile füze yağdırılıp bombardıman edilme şeklinde ya da diğer bazı ülkelerde olduğu gibi ürettikleri ve terör odağı olduğunu iddia ettikleri hedeflere yönelik olduğu söylenen aslında o ülkedeki Müslüman varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir savaş olarak gerçekleştirilmektedir.

Şu anda neredeyse fiili olarak işgal edilmeyen veya bombalarla yok edilmeye çalışılmayan tek ülke olan Türkiye de ise bu savaş daha örtülü bir biçimde ve güya fikri planda ve görünüşte Kuran hükümlerinin hayata uygulanması adıyla, gerçekte ise Müslümanların sahih sünnet ve hadislere uygun olarak sürdürdükleri inançlarını yok etmeye dönük bir biçimde uygulanmak istenmektedir.

 Kurancılık, Kuran Müslümanlığına dönüş, Kuranın yaşanan dinde öncelenmesi gibi çok çeşitli adlarla kendilerini ifade etmeye çalışan bu yıkım ekibinin temel görevi kaynağını Kuranı Kerimin hayata uygulanması olan sahih sünnet ve hadislerden alan 1400 yıllık sahih İslam uygulamasını ortadan kaldırmaktır.

Böylelikle islam Dini, Rasulullah’ın(sav) Kuran ayetleri ile övülmüş örnekliği red edilerek Kuranı ben okur, ben anlarım ve anladığım gibi de uygularım şeklinde özetlenebilecek kişiye özgü, ibadet ve taatlarından arındırılmış, şeriatı ve fıkhi uygulamaları olmayan bir fantezi dini haline dönüştürülmüş olacaktır.

Daha önceleri Kuzey Afrika, Hindistan ve Pakistan ile özellikle Mısır da Ezher Camiası tarafından denenen bu yıkım hareketi, bu defa ülkemizde kendilerine Kurancılar denen ve geçmişte Mealciler, Selefiler, Hizb üt Tahrirciler, Tekfirci ler ve Kuran öğrencileri gibi isimler alan sözlük ve meal müslümanları eliyle yapılmak istenmektedir.

Kuranı Kerimi Rasûlullah’a(sav) vahiy edildiği şekilde okumaktan bile aciz olan, üstelik arapçayı da bilmedikleri halde her biri kerameti kendinden menkul birer tercüme ve tefsir üstadı(!) olan bu aldatılmışlar güruhu, maalesef bu ülkede yabancı işgal kuvvetlerinin ve cumhuriyetin ilk yıllarındaki tek parti zihniyetinin bile cesaret edemediği inkârlarda bulunmaktadırlar.

Kuranı öncelemek adına onun açıklaması ve hayata uygulaması olan Rasulullahın(sav) sahih sünnetini ve hadislerini red etmek için 1400 yıllık islam ilim ve kültür irfanında yetişmiş Mezhep ve Hadis İmamlarına türlü hakaretlerde bulunmaktan çekinmeyen bu sapkın gurup, maalesef aynı ilim ve irfan süzgecinden geçerek günümüze gelen tefsir ve hadis kitapları başta olmak üzere tüm dini kitapları da şirk dininin kitabı olarak yaftalamaktan çekinmemektedir.

Yalan, töhmet ve iftirayı yerine göre bir silah gibi kullanan bu aldatılmışlar güruhu ve bu güruhun tv lerde arzı endam eden diplomasız hocaları, evinin küçücük penceresinden veya bacasından gökyüzüne bakıp da görebildiği kadar olan yeri dünya zannedenlerden bile daha kötü durumdadırlar.

Yoksa işgale uğramış yurdunu doğusuyla batısıyla, türküyle kürdiyle, lazıyla arabıyla elbirliği içinde savaşıp işgalden kurtaran ve düşmanı denize döken bir milletin evlatları, kendisini yetiştiren aile ocağından bile daha mübarek gördüğü ve her biri bir iman karargâhı olan camilerden ve bu camilerde kılınan vakit namazları ile okunan ezanlardan niçin bu kadar rahatsız olsunlar?

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.