Kur'an'a Karşı Saldırganlık

Kur'an'a Karşı Saldırganlık

Bu 10 Kasım farklı olacak. Hem okullar, hem dijital medya yönünden.

Nedeni, sosyal platformlarda hem bireysel olarak, hem de yaptıkları akademik görev itibarıyla hiç birini bu şucudur, şu bucudur diye ayırmadan, adı akademisyen, ilahiyatçı hoca, doçent, Prof. olarak bilinenlerle, şeyhlik, müritlik, hocalık kisvesi altında ahkâm kesenlerin, İslam’a ve Müslümanların hayat kitabı olan Kur'an-ı Kerime saldırganlıklarının armasıdır.

Bir merkezden kontrol edilircesine kendilerine verilen “saldır co” emrine uyarak, Kur'an ve sünnet çizgisinden, haktan hakikatten koparak, kendi egolarını tatmin ve rantlarını temin için yazdıkları yazı ve kitaplarla Müslümanları ayrıştıran, kutuplaştırılan, tevhid akidesinden, kulluk bilincinden, ümmet şuurundan koparmaya çalışan kişiler ortalıkta görülmeye başladı.

Bunlar arasında değeri 1 dolar, kod adı ise maklube olanlar, sanki daha bir öne çıkarılmaya çalışılıyor.

Müslümanları fitne fesat ile inançları, özellikle Kuranı Kerim hakkında şüphe içine düşürmeye çalışan, Müslümanların sinir uçlarıyla oynayarak imanın kalesinden taş sökmeye çalışan, ifrat ve tefrit dairesi sınırlarında dolaşan, hatta kendilerine inananları o sınırların dışına bile iterek küfre düşürmeye çalışanları görmekteyiz.

Üstelik bütün bunları yapanlar kendilerini Müslüman olarak adlandırıp, yaptıklarını ise Kuranın doğru anlaşılması ve İslam Dininin doğru bir şekilde yaşanması adına yaptıklarını savunmazlar mı?

Memlekette o kadar çok bilim adamı var ki, mesela bunlardan Ankara, İstanbul ve Samsun grubu diyebileceğimiz 10 kadar hadis inkârcısı hoca(!) ve arkadaşlarından oluşan grup, 1400 yıldır İslam ilim ve irfanından doğan dindarlığa göre bir ahlak edinemedikleri için, kendi uyduruk ahlaklarına göre uyduruk bir din oluşturmaya gayret ediyorlar.

Bakmayın aynı karede dost gibi göründüklerine.

Konuşmalarına ve yazdıklarına bakarsanız, sanki hepsi birbirinden farklı ayrı dinlerin kurucusu ve mensubu olarak, kendi düşünce ve hayat felsefelerinin savunucusu olmuş durumdalar.

Bunlara inanırsanız; Hz. Peygamberimiz (sav) zamanında her şey güllük gülistanlık devam edip giderken, Asrı Saadet sonrasında Müslümanları İslam’dan koparmaya çalışanları 1400 yıldır bunlardan başka kimse fark edememiş ve güya İslam’ı özüne döndürmeyi görev edinmişler.

Bu iddialarına karşı yaşananlara baktığınızda ise onların hemen hepsi İslam’ın özüne, Kur'an ve sünnete muhalif olarak, İslam âlemine Müslümanlara hizmet etmedikleri gibi, aksine Kurana ve İslâm’a ihanet ederek daha çok tefrikaya, çatışmaya, daha derin kutuplaşmaya, bölücülüğe ve ötekileştirmeye hizmet etmektedirler.

Hz. Peygamber (sav)le başladığı iddiasıyla, kendilerini Hz. Rasulullah’a (sav) nispet eden tasavvufi yapılanmaların, sadece kendilerini İslam dairesinde gördükleri iddiasını tenkit etmelerine rağmen, Kur'an ve sünnete uymak yerine, kendi eksik, hatalı, şeytani virüslerle dolu düşüncelerini doğru bilgiymiş gibi pazarlamaya çalışarak kendilerine cenneti garanti görür bir tavır, tutum içine girmişlerdir.

Tepeden bakan bir üslupla konuşarak, Kur'an ve sünnet çizgisinin dışında kendi aklına ve unvanına güvenilmesini isteyerek, Müslümanlara din öğretmeye dolayısıyla topluma yön vermeye çalışan, kime ve neye hizmet ettikleri belli olmayan samimiyetten özellikle de Sahih Sünnet çizgisinden uzak olan bu kişiler arada doğru bilgiler de verebilmektedir.

Şark kurnazı üslubuyla, yazıp çizdikleri 100 doğru arasına bir tane sahih İslam itikadını bozan sapık düşünce yerleştirerek, Müslümanları Kuran ayetleri hakkında şüpheye düşürmekten çekinmemekte, özellikle gençlerin imanını çalmaktadırlar.

Kuranı okumanın Müslümanlar için bir görev olduğuyla ilgili onca ayet ve Hz. Rasulullah’ın(sav) her harf için ayrı sevap verileceği müjdesine rağmen, Kur'an'ı okumanın ibadet olmadığı ve Müslümanlara sevap kazandırmayacağı gibi saçma düşünceleri ifade etmek hem Kur'an'ı, hem de Kuranın başöğretmeni Hz. Rasulullah’ı(sav) anlamamak demektir.

Bir de bu şaşkınlığı Hz. Peygamberi(sav) örnek alıyoruz diyerek yapmak, Sahih Sünnete karşı çıkıp onun yerine bidat ikame etmekten başka bir şey değildir.

FARKINDA MIYIZ?

Adı İlahiyat Fakültesindeki hocalar arasında “Bırak o üçkâğıtçıyı” diye anılan Prof. unvanlı kişi başta olmak üzere, sıradan bir İmam Hatip Talebesinden daha fazla bir bilgiye sahip olmadığı ortaya çıkan İmam Hatip mezunlarının sapık felsefelerin, Allah'ın(cc) rızasını kazanmanın kesin yoluymuş gibi göstermelerine karşı dikkatli olmak gerekmektedir.

Çünkü nefsi emmarelerinin zaaflarını ve iradelerinin zayıflıklarını akla, mantığa uygunmuş gibi kullanmaları, kendileri için dünyalık kazanç sağlıyor görünse de hem kendileri, hem de takipçilerinin ahiretlerini berbat edecektir.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazarlar Haberleri