KURAN, SÜNNET, PEYGAMBER ALGIMIZ

Süleyman Küçük

Müslümanlar olarak Hz. Peygamberimiz ’in(sav) hadisleri ile sünneti seniyyesi hakkındaki bilgimiz, kanaatimiz daha doğrusu algımız Kuranı Kerim algımız ile doğrudan ilişkilidir.

Kuranı Kerim hakkındaki inancımız ve bilgimiz sahih ise, Hz. Peygamber(sav) ve Sahih Sünnet bilgimiz de sahih Kuranı Kerim algımız hatalı ise sünnet ve hadis algımızda yanlış olmaktadır.

Kuranı Kerim ayetlerinde açıkça ifade edilen helal ve haram çizgisine kayıtsız şartsız iman edip uyguluyorsak, Hz. Peygamberimizin(sav) hayata dönük uygulamalarının yani sünnetinin yazılı hali olan hadislerdeki helal ve haram ifadelerini de kabul etmez durumundayız.

Yok, eğer ayeti kerimelerdeki helal haram sınırlarını ben bu ayeti şöyle anlıyorum veya benim hocam bu ayeti şöyle açıklıyor gibi bir takım heva ve heves dolu ifadelerle genişletmeye ve daraltmaya çalışıyorsak sünnet ve hadisleri de aynı şekilde sağa sola çekerek kendimize uyduruyoruz demektir.

Bu anlamda aslında Kurandan daha önce Hz. Peygamber(sav) ve Sahih hadisler ile Sünneti Seniyye algımızı düzeltmek zorunda olduğumuzu söyleyebiliriz.

Çünkü Kuranı Kerim ayetlerindeki hükümlerin bir anlamda kişilerin heva ve heveslerine göre yorumlanmasının önündeki, en büyük engel Hz. Peygamberimizin(sav) sahih hadisleri ile sünneti olmuştur.

!400 yılı aşkın süredir Kuranı Kerimin hükümlerinin elden ele dilden dile aktarılarak gelmesi de yine Hz. Peygamberimizin(sav) öğretisi doğrultusunda yani sahih sünneti yoluyla olmuştur.

Hz. Peygamberimizin(sav) Risâlet ve nübüvvetini, inkâr etmemekle birlikte şimdilerde bir takım okumuş cahillerin yaptığı gibi hadis ve sünnetin arka plana atılmaya çalışıldığı zaman isteyerek veya istemeyerek Müslümanların Hz. Peygamber(sav) algıları da değişmektedir.

Ne zaman ki Peygamberimiz(sav) ile ilgili bir hadis veya sünnet uygulaması hatırlatıldığında kayıtsız kalan bir Müslüman görsek aklımıza bir sünnet terk edildiğinde onun yerine ikame edilen bir bidat hatta bir haram görmekteyiz.

Hz. Peygamber(sav) algımız değiştiği için bu gün içine düşürüldüğümüz faiz belasın duçar olduk.

Sahihi Sünneti ve Sahih hadisleri arka plana attığımız için bu gün mütedeyyin denilen insanlarımızın bile baklalardan çıkmaz olduğu böyle bir imtihana tabi tutulduk.

Hatta daha da ileri giderek yaptıkları her işlemi açık seçik faizli işlem olduğunu beyan eden bankaların sözleşmelerindeki yazılı faiz ibarelerini faiz olarak görmeme hastalığına duçar oldular.

Dahası aramızdan öyleleri çıktı ki bu günkü piyasada geçerli faiz işlemlerinin Kuranı Kerimdeki sözü edilen faiz olmadığını bile iddia ettiler.

Hz. Peygamber(sav) algımızı alt üst ettiğimiz için Müslüman erkek ve kadının aynı oranda muhatap olduğumuz tesettür konusunda da imtihanı kaybettik.

Peygamberimizin(sav) sünnet ve hadislerine yeteri kadar dikkat göstermediğimiz için tesettürsüzlük iffetsizliğinin içine düşürüldük.

Tesettürün kadınlardan daha önce erkeklerin göz kapaklarında başladığını kabul etmekle birlikte de Müslümanlar arasındaki namahrem mefhumu öylesine aşındırıldı ki, Müslüman erkek ve kadınların zina algıları alt üst edilerek iffetsizlik derecesindeki buluşma ve konuşmalar normal karşılanır hale getirildi.

Kadın erkek ihtilatı konusunda da aynı şekilde imtihanı kaybetmek üzereyiz ve bu gün içine düşürüldüğümüz sosyal medya belasında tam anlamı ile bir perişanlık içindeyiz.

Hz. Peygamber(sav) algımızı başkaları oluşturduğu için imanımızın gereği olan cihad farziyyeti konusunda da maalesef imtihanı kaybettik.

Hz. Peygamber(sav) algımızı başkaları oluşturduğu gibi cihad algımızı da başkaları şekillendirdiği için cihadın ne olduğunu öğrenmeden nefis ve hevamıza daha hoş geldiği için “Hz. Peygamber(sav) sadece savunma savaşı yapmıştır ve bu günkü anlamda fiili bir savaş yapmamıştır” şeklinde Kuran ve Sünnete aykırı söylemler geliştirdik kendimizce.

Ortalama bir din tanımına göre kendini Müslüman kabul eden kişiler bilirler ki Kuranı Kerimde adı geçen her Peygamber(as) ve kavmi inanmayanlara karşı bir duruş göstermişler ve bu duruşun bazı dönemlerde fiili savaşa dönüştüğü ayeti kerimelerle ifade edilmiştir.

Müslümanların Kuranda var olan cihadı nerdeyse onlarca ayeti kerimeyi ret edecek bir hale düşmeleri, Hz. Peygamber’in(sav) hayatında savaşın da, barışın da, zaferin de hatta yenilginin de var olduğunu kabul etmemelerinin sebebi Hz. Peygamberimizi(sav) insanüstü bir varlık olarak görmelerinden kaynaklanmakta olduğuna inanmak mümkün değildir.

Çünkü bu insanlar Hz. Peygamberimizin(sav) mucizeleri söz konusu olduğunda sahih sünnet ve hadis konusunda gösterdikleri tavırdan daha şedit bir tavır gösterdiklerini biliyoruz.

FARKINDA MIYIZ?

Hiçbir kitabı Kuranı Kerime denk tutmayacağımız gibi, hiçbir insanın düşüncesi ve kanaatini de Risâlet ve nübüvvet konusunda Hz. Rasulullah’ın(sav) sahih sünnet ve hadislerine ittiba etme algımızı değiştirecek kadar önemsememeliyiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.