Kudüs ve Gazze bizim için coğrafi bir mesele değil, imâni bir meseledir diyenler dikkat ettiniz mi?
İşgalci siyonist alçak hiç ağzında gevelemeden, olacağında şüphe duymadığımız büyük savaşın adını Haç ve Hilal arasındaki savaş olarak ifade etti.
Bu savaş Müslümanlarla Yahudiler arasında olacak diye biliniyordu.
Toplanıp kınayıp dağılmaktan başka bir marifetleri olmadığı görülen ve sayıları 57 olarak açıklanan İslam ülkeleri öncülüğünde kurulması istenen “Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin Devleti” hedefine meydan okuyan siyonist katiller sürüsü bütün dünyaya “Kudüs yalnızca bizimdir” açıklamasıyla Kudüs’ün 3 dinin ortak mirası olduğu iddiasını da yok saydıklarını ilan ettiler.
Kudüs 3 dini ortak mirası değilse ve haç da Yahudiliğin sembolü olmamasına rağmen yapılacak büyük savaş nasıl Hilal ile Haç arasında yani Müslümanlar ile Yahudiler arasında olacak diye sormak gerekiyor.
Doğu ile Batı arasındaki din savaşı ister Müslümanlarla Yahudiler arasında, isterse de Müslümanlar ile Yahudi hrıstiyan birlikteliğine karşı olsun mutlaka gerçekleşecektir.
Müslümanlar Filistin’de iki devletli çözüm önerilerinin çöpe atılmış olduğunu kabul etmeli ve ABD'nin onayıyla Kudüs’ün tek taraflı olarak işgal edileceği gerçeğiyle yüzleşerek, İslam Dünyası’na karşı açıkça ilan edilmiş bir savaşın başladığını görerek “nehirden denize Filistin” için Lilith çocuklarına karşı güçlerini birleştirmelidirler.
Tarih tekerrür etmeli ve Hz. Âdem’in(as) evlatları ve Hz. Muhammed’in (sav) ümmeti ve mirasçıları olarak kendilerini Hz. Davut’a(as) nispet eden gazaba uğratılmışlar ile dalalette olan Lilith çocuklarına karşı “Yeryüzü bizimdir, Filistin bizimdir, Mescidi Aksa bizimdi, Gazze bizimdir, tüm Ortadoğu coğrafyası bizimdir” diyerek gereğini yapma zamanıdır.
Müslümanlar Allah’ın(cc) dininin, Peygamberlerin(as) tebliğlerinin, ilahi kitapların, tarihin ve yeryüzü mirasının kendilerinin sahipliğinde olduğunu ancak böylelikle ispat edebileceklerdir.
Bu arada hrıstiyanlar için de tarih tekerrür etmeli ve geçmişte olduğu gibi batı Roma zulmünden bıkan ortodoksların “katolik kukuletası yerine Osmanlı sarığını” tercih ettikleri gibi günümüzde de ortodokslar başta olmak üzere tüm hrıstiyanlar yahudi kippası yerine Müslüman Türk takkesini tercih ederek siyonistlerle birlikte evangelist zalimlerin de işgallerine karşı çıkmalıdırlar.
Zamanında bu karşı çıkma gerçekleşmez ise Kudüs Patriği Theofilos tarafından Dolmabahçe’de Erdoğan’a verilen Hz. Ömer bin Hattab’ın(ra) 638’de Kudüs’ü fethettikten sonra hristiyanlara can ve ibadet özgürlüğü tanıyan emannamesinin verilmesinin de bir hükmü kalmayacaktır.
Kudüs’te artan gerilim ve kutsal mekânların tehlikeye girmesi ve Kudüs’teki Hristiyan mirasının korunması isteğiyle Hristiyanların “Bizi siz koruyun” diyerek Erdoğan’a gelmesi, Washington’da Trump’ı çileden çıkarmış ve bu gelişmeye karşı misilleme olarak Fener Rum Patriği Bartholomeos’u apar topar Beyaz Saray’a çağırarak “Türkiye’de azınlıklar zulüm görüyor” aşağılık açıklamasını yaptırmıştır.
Bu da yeterli olmamış olacak ki yukarıda ifade edildiği üzere siyonist işgal gücünün başındaki korkağa titreyen sesiyle Hilal ile haçın arasındaki savaşın başladığı ilan ettirilmiştir.
Türkiye’ye ve Erdoğan’a düşen görev patriğe dönüşünde iddia ettiklerini ispat etmesini, aksi halde görevinden ayrılması gerektiğini ve 3 dinin ortak mirası kabul edilen Kudüs’ü yok etmek pahasına, tek sesli bir yahudi garnizonuna çevirmek isteyen soykırımcı siyonist katil sürüsü karşısında alacağı tavrın netliğini görmek istediklerini münasip bir dil ile anlatmak olmalıdır.
Bu yapılmadığı takdirde geçmişten bu yana yapılmakta olan asıl zulme uğrayan biz olduğumuz ve İslambul ’un İstanbul olmaya, Ezantepe’nin ise Çankaya olmaya devam etmiş sayılacağı unutulmamalıdır.
FARKINDA MIYIZ?
Kudüs Fatihi Salahaddin Eyyubi(rha) nin emanetine ihanet etmemek için, Fatih Sultan Mehmed Han’ın(rha) emanetine ihanet etmemek gerekir.
Sadece Kudüs’ün tapusunun hâlâ Osmanlı mührüyle bizim arşivimizde duruyor olması Salahaddin Eyyubi(rha) nin emanetine sahip çıkmak anlamına gelmiyor artık.
Çünkü bu gün artık Kudüs ve Filistin kutsal bir şehir veya çevresi kutsal olan bir coğrafya değil Dini ve Milli hakikatlerin çarpıştığı bir savaş arenası haline getirilmiştir.
Özel de Kudüs, genelde ise Filistin’e ve Ortadoğu coğrafyası geçmişte olduğu gibi korkuyla değil de, adaletle yönetilecekse dinlisi dinsizi bütün vicdan sahibi insanlar zalime karşı yapılacak bu savaşta Müslümanlar tarafında durmalı ve 700 günü aşkındır işgale ve açlığa direnen Gazze savaşçılarının yanında yer almalıdırlar.
Aksi durumda aylardır Gazze sömürüsü yapan mezheplisi mezhepsiziyle, irancısı vehhabisiyle tüm hoca ve alimlerin, sözde vatansever görünen lakin gerçekte kripto kemalist olanların, emekli olsun olmasın NATO’yu tek kurtarıcı gören amerikancılar ile sabetaycı İstanbul sermayedarların soykırımcı siyonist yapılanma tarafında saf tuttuğu kabul edilecektir.