Konyaspordan ne olur ne olmaz?

Recep Çınar

Büyük çoğunluk Konyaspor’dan bir şey olmayacağı iddiasında…  Bu çoğunluğun içerisinde futbolu bilen, mantıklarıyla konuşan, duygusal olmayanlar çoğunlukta… Bunların arasında ben de varım…

Maalesef Konyaspor bu ligdeki zincirin en zayıf halkası gibi görünüyor… Çeşitli vesilelerle görüştüğümüz, spor yazarlarının, spor adamlarının, eski futbolcuların ifadeleri üç aşağı beş yukarı bu şekilde… Sadece benim değil…
Eleştiri için belki erken, ama “mal” ortada…  Kulübün başkanı ve teknik direktörü yeni transferlerden memnun gibi görünseler de, kazın ayağının öyle olmadığı bir gerçek… Akşam oldu da başlarını yastığa koyduklarında rahat bir uyku çektiklerini sanmıyorum… Çünkü, tedirginler ve kafaları karışık…
“Ya başaramazsak?” sorusu kurt gibi beyinlerini kemiriyor… 
Kim ne derse desin, Konyaspor’u zor, hem de çok zor günler bekliyor… Bahattin Karapınar’ın çok mutlu olduğu söylenemez… Kulübün hem ekonomik hem de kadro oluşturulma noktasında büyük bir “travma” geçirdiği gün gibi ortada…
Bütün bunlara bir de Konya’nın kulübe ilgisizliğini eklersek, varın gerisini siz düşünün… Ama, şu da bir gerçek ki, kendi düşen ağlamayacak…
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum; Konyaspor’da hiçbir şey güllük gülistanlık değil… Bahattin Karapınar ve yönetimi, bu işin içinden alınlarının akıyla nasıl çıkacak bekleyip göreceğiz…
***
MUSTAFA ERAYDIN
22.10. 2009’da Mustafa Eraydın ile ilgili düşüncelerimi yazmıştım…
“Önce Hüsnü Özkara, teknik kadro ve futbolcular rahatsız olmuşlardı onun gelişine… Hele de kulübün içinde olan biteni, kulüple resmi bir ilişiği olmayan Bahri Karapınar’a sızdırması, bardağı taşıran son damlalardan birisi olmuştu…
Neyse yapay bir süreç işletilmiş, tatlıya bağlanmıştı tantana… Abbas Kılınç’ın futbol şubesinin başına getirilmesiyle rahat bir nefes alınmıştı… En azından geçici olarak… Kedinin pisliğini toprağın altına saklaması gibi bir şeydi yapılan aslında… Mecburi bir sulhdü onların ki… Aslında frekansları hiç tutmadı… Çünkü, kurt elmanın içine girmişti bir kere!
Sorun Mustafa Eraydın’ın, yatak odası sırlarını dışarıya sızdırmasıydı… Belli ki çok içerlemişler,  önemli bir maç öncesi kendilerine kurulan kumpasa… 
Ama bir gerçek var ki, Çanakkale maçından sonra köprüler atılmış, saflar netleşmişti… Dikiş tutması da beklenmemişti zaten… Geçmişi “defolu” olan Mustafa Eraydın’ın Konyaspor’a ilk “ihaneti” değildi bu elbette… Atalar, “can çıkar huy çıkmazmış” demişler ya, Eraydın’ın durumu da öyle bir şeydi işte…
Mustafa Eraydın’ın kişiliği, karakter yapısı, futbolla ilişiği, futbolcu menajerliği, kulüp menajerliği, Konyaspor’a verdiği, Konyaspor’dan aldığı benim için son derece önemlidir… Konyaspor’un içerisinde bulunduğu bu nazik ortamda yaptıkları ile yapmadıkları da önemlidir benim için… Ama, olumlu yapabildiklerine dair bir referans yok ortada… Korkarım
yapabileceğine dair bir işarette…
Oyunun aktörleri birbirleri ile duygu ve hedef  birlikteliğinde değillerse eğer, huzurda olmaz, başarı da gelmez, şampiyonluk ise sadece sözden ibaret olur… İşin özü şu; Konyaspor’da sorunlar var… Kurt, elmayı kemirmeden, yiyip bitirmeden Konyaspor’da bu sorun çözülmelidir” diyerek, Mustafa Eraydın’ın yanlış bir tercih olduğunun altını çizmiştim…
Şimdi…
Konyaspor kulübünde “menajerlik” mi, “simsar”lık mı, “anten”lik mi ne yaptığı belli olmayan Mustafa Eraydın’ın, bütün bu olumsuzluklarına rağmen, halen bu kulübün bünyesinde bulundurulmasını, yabancı transferlerde onun başrolde oynamasını anlayamıyorum…
“Can çıkar huy çıkmazmış” diye güzel bir atasözü var… “Mustafa Eraydın” denilen şahsın, Ziya Doğan’ı ya da futbolcuları, Konyaspor’un yönetiminde olan veya  olmayan birilerine “gammaz”lamayacağını kim garanti edebilir…
Soruyorum bu kulübün başkanına; Mustafa Eraydın’ın bu kulüpteki görevi “resmi” mi, “gayriresmi mi?” 
Bu adam, menajer mi, anten mi?
Ne?
***
POLJAK’A VEFA ZİYARETİ
Öyle ya da böyle, Konyaspor’un şampiyonluğunda onun da katkısı vardı… Talihsiz bir kaza geçirmesi, hem onun hem de Konyaspor’un şanssızlığıydı…
Poljac’tan sözediyorum…Yeşil-beyazlı ekibin Norveçli futbolcusundan… 
Yukarıda da söylediğim gibi, talihsiz bir kaza geçirdi ve bugünlerde tekerlekli sandalye’ye mahkum… Umarım en azından ayağa kalkar, yürür ve kendi işini kendi görür. Bütün temennilerimiz ve dualarımız bu yönde…
Konya, Poljac’ı unutmadı, göz ardı etmedi, dualarıyla onun yanında olmayı bildi… Konyasporlu yönetici ve teknik adamların Norveç’e gitmesi, Poljac’a unutulmadığını da gösterdi… Şampiyonluk kupası ve şampiyonluk primi ayrıntıydı, önemli olan Poljac’ın unutulmamasıydı…
Bence alkışlanması gereken de bu.