Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Sosyal Ve Beşeri Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, Tarihçi-Yazar Prof. Dr. Bekir Biçer, tarihe olan ilgisinin nasıl başladığını, neden daha çok Kürt tarihi üzerine araştırmalar yaptığını Merhaba Gazetesi’ne anlattı. Biçer, Konya Kitap Fuarı’na dair eleştirilerini de sıraladı.
AİLE BULUŞMALARINDA HEP SAVAŞLAR KONUŞULURDU
İlkokul dördüncü sınıftan itibaren okumaya çok meraklı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bekir Biçer, ilk okuduğu kitabın tarih kitabı olduğunu aktardı. Amcasının arkadaşlarından alarak okuduğu kitapla birlikte daha çok hikâye okumaya başladığını, tarihe olan ilgisinin arttığını dile getiren Biçer, “Aslında tarihçiliğe başlamam okuduğum kitaplardan değil, daha çok aile hikayelerini dinledikçe oldu. Birinci Dünya Savaşına, Kurtuluş Savaşına katılan çok fazla gazi akrabamız vardı. Tarih serüvenimiz böyle başladı. Annemin anneannesi Balkan Savaşı gazisi. Büyük dedemize gittiğimizde her zaman Balkan Savaşını anlatırdı. Ailemizden iki kişi, Çanakkale Savaşına gitmiş. Onların biri kaçmış, biri şehit olmuş. Anne tarafından dedem Kurtuluş Savaşına gitmiş. Haliyle bizim ailede hikâye fazlaydı. Çok dinlerdik. Bugün tarih profesörü olsam da küçüklüğümde konuşulan savaş sohbetleri beni çok olumsuz etkiledi. Aile yaşantısından dolayı savaş konuları küçükken zihnimi hep meşgul etti. Doğrusu bu sohbetler benim üzerimde çok fazla etkili oldu. Aile buluşmalarında hep savaşlar konuşulurdu” diye konuştu.
‘BENİ HEP KÜRTÇÜLÜKLE SUÇLADILAR OYSA GERÇEGE İHTİYAÇ VARDI’
Prof. Dr. Bekir Biçer, Kürt tarihi araştırmaları üzerine de konuştu. Biçer, aslen Çorumlu olduğunu, kendi köylerinin yakınında Kürt köylerinin olduğunu ifade etti. “Çok sorarlar, ben Kürt değilim” diyen Biçer, şunları aktardı: “O dönemler Kürt sorunu yoktu. Lisede Kürt arkadaşlarım vardı. Üniversitede de Kürt arkadaşlarım oldu. Kürt tarihi ile ilgili bana sorular sorarlardı. Arkadaşlıklarım bir zaman sonra beni Kürt tarihi araştırmaya itti. Merakla başladı her şey. Okuyordum sürekli. Türkiye’nin bir bölümü Kürtlerden oluşuyor. Üniversiteye kadar doğrusu Kürtler hep bende okuma düzeyinde kaldı. Onları tanıma ve anlama çabam vardı. Tüm bunları yaparken de bir eksikliğimin olduğunun farkındaydım. Doktoradan sonra Arapça çalışırken, Kürtler ile ilgili yorumlar okumaya başladım. Baktım ki Kürt tarihi ile ilgili çok fazla bilgi var ancak Kürt çalışmaları yok denecek kadar az. Tüm bu sebeplerden dolayı Kürt tarihi ile ilgili çalışmalara başladım. Bu konuda belki de benim kadar Kürt tarihini bilen ve çalışan başka kimse yoktur. İlk etaplarda çok tepki aldım. ‘Nereden çıktı bu’ dediler. Beni Kürtçülük ile suçladılar. Tereddüt etmedim ve çalıştım. Kürtler ile ilgili kaynak düzeyinde 8 kitap yayınladım. Bir halk varsa onların tarihi vardı. Kürtlerin kendi tarihlerini doğru öğrenmelerini istedim.”
KONYA KİTAP FUARI’NA FARKLI DÜŞÜNCELERDEN YAZARLAR GELMELİ
Konya Kitap Fuarı’na konuşmacı olarak katılan NEÜ Sosyal Ve Beşeri Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, Tarihçi-Yazar Prof. Dr. Bekir Biçer, Konya’yı çok sevdiğini, Anadolu’daki en güzel şehirlerden bir tanesinin Konya olduğunu kaydetti. Biçer, konuşmasını şöyle noktaladı: “İstanbul’dan sonra Türkiye’nin kültürel yönden en canlı şehri Konya. Hatta bu şehir, bazı konularda İstanbul’dan daha önde geliyor. Öğrencilerime hep bu konuyu ifade ediyorum. Maalesef şehir, kendine yakışan düzeyde bir fuar yapamıyor. Erzurum, Mersin, Maraş yayıncıların işini kolaylaştırıyor. Katılım çok geniş oluyor. Konya’nın potansiyel olarak imkânı çok fazla. Konya Kitap Fuarı’na yayınevleri kendileri katılmıyor, az sayıda kitap gönderiyorlar. Fiyatlar pahalı. Tek tip katılımcı çağırıyorlar. Konya, muhafazakâr olabilir ama bilim bunu kabul etmez. Farklı düşüncelerden insanları da fuara davet etmek lazım. Farklı düşüncelerden insanların fuara katılması gerekir. O zaman Konya Kitap Fuarı çok daha kaliteli olur.”