Yine hikâyemize, ‘Selam duâsı’yla başlamak isteriz, efendim.
‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’
Sâhibi tarafından yediği darbe ile saçları dökülerek kel kalan tûti kuşu o günden sonra konuşmaz olmuştu, sâhibi kendisine can yoldaşı olan kuşunun bu hâline çok üzülüyordu hatta bu iş düzelsin diye sadakalar bile vermişti. Nihâyet bir gün kuş kendisi gibi saçları olmayan bir dervişi görünce âniden konuşmaya başladı. Devam edelim bakalım yeni beyitlere;
“Tûtînin bu kıyâsından halk gülmeye başladı. Tutî eski elbise ve aba giymiş dervişi kendi gibi sandı.”
Hatırlayınız sevgili okurlar, son bıraktığımız beyitte, tûtî kel adama, ‘sende benim gibi gül yağı şişesi mi kırdın?’ Gibi bir kıyaslama yapmıştı. Tûtî, kendi gibi birini görünce, derdini hatırlayarak konuşmaya başlıyor. Bu aynı câhil insan ile âlimin kıyaslamasına benziyor. Meselâ; her gün teheccüt namazına kalkan birisi ile ilk defa kalkan birisin yaptığı kıyaslamada gülünebileceği gibidir burada tûtînin yaptığı kıyas. Haddi olmayan işler icra edildiğinde etrâfı ona elbette güler. ‘Câhil cesur olur’, derler. Halbuki derviş, halkın kendisine olan teveccühünü, hem de nefsini kırmak adına kendisini bu hâle getirmiştir.
Bunlara ilâveten; ‘Tûtî kuşu, aklınca kıyasa yeltenmiştir. Herkesin kıyası kendince olur. Fakat İslâmî ölçülerle yapılan kıyas, kitap, sünnet ve icma denilen üç kaynaktan sonra dördüncü şer’i kaynak olarak kabul edilir. Mesela; Ku’ân-Kerim’de haram olan alkollü içkilerden yalnız şarabın adı geçer. Ve bu hüküm-sebep ilişkisi ile diğer alkollü içkilere de taşınır, onların da haram oldukları hükmüne varılır. Buna da ‘kıyas’ denir.
Kıyas, bir mantık ve akıl yürütme sistemidir. Biraz da her ferdin kıyası kendine göre olacağından, bir kıyas karmaşası meydana gelebilir. “Allah Teâlâ’nın Âdem’ yarattıktan sonra Âdem’e secde edin’ emrine karşılık şeytan; ‘Ben ondan daha hayırlıyım, Sen onu topraktan beni ateşten yarattın.”(Âraf, 11-12) dedi. Ateşten yaratılanın, topraktan yaratılandan daha hayırlı olması gerektiği gibi bir kıyaslama yaptı ki, bu kıyas, tûtînin kıyası gibi bâtıl bir kıyas şeklidir. Onun için Hz. Mevlâna, kıyâsa meraklı olan aklı, aşkın emrine râm eder. Ve ilk ‘kıyas yapan şeytan idi’, der.
Tûtî de zâhiri görüntüye göre hemen kıyasa girmiş kafaların kelliğini aynı sebebe bağlamak gibi insanları güldüren bir komikliğe düşmüştür. İnsanlar da birbirine benzer, hem de her uzvu ile, vücut sistematiği ile benzeşirler fakat her insan ayrı bir âlemdir. Her insan diğerinden farklıdır. Bir şaki ile bir veliyi aynı kefe tartamaz, mukâyese edemezsiniz. Şâirin buyurduğu gibi;
‘Muhammed de bir beşerdir fakat beşer gibi değildir. Bilâkis o taşlar arasında bir yâkuttur.’
Yâkutta bir taştır, kaldırım taşı da öyle. Fakat ikisini aynı terâzide tartamazsınız. İçi boş bir kamış ile şeker kamışı ve bal arısı ile eşek arısı da, birbirlerine benzerler ama aynı şey değildir.
Beyitteki cavlâkîlerin tıraşı, halkın teveccühünden uzak kalmak için, bir mânâda nefsi emmâreyi ezmek nefis ve gururu kırmak için yapılmaktadır. Fakat günümüzde bu gibi şeyler göze çarpmak, gündem oluşturmak, ayrıcalıklı görünmek için yapılmaktadır.’ (Mesnevî-i Mânevî Şerhi-İlk 1001 Beyit, Hüseyin TOP, Konya, 2008, Tablet Yayınları, s.179-180)
“Temiz (seçkin) kişilerin işini kendinle kıyaslama. Gerçi aslan ve süt anlamına gelen şîr’ yazıda birdir. (ama mânâda değil)”
Farsçada şîr=aslan ile ‘süt’ kelimesi ikisi de aynı şekilde yazılır ama ikisinin ifâde ettiği varlıkları birbirinden farklıdır. İnsanı düşünelim, insanın dış görünüşü denince hem fiziki yâni bedeni özellikleri hem de dış giysileri anlaşılır fakat ikisi yine farklı şeylerdir. Yine insan üzerinden gidersek, dış görünüşte her insanın iki gözü, iki ayağı ve elleri vardır. Ancak insanlardan biri mâneviyatlı, başarılı, cesur, dürüst iken diğeri maddeci, tembel, korkak ve sahtekar olabilir. Bu iki örnekte iki farklı tip ikisi de, insandır ismen, ama farklılıkları vardır. Bunlar aynı yazılırlar lâkin kendi aralarında pek çok değişiklikleri mevcuttur.
“Cümle âlem (bütün dünya) bu kıyas sebebiyle yoldan çıktı. (sapıttı) Allah dostlarından pek az kişi haberdar oldu.”
Bugün insanların çoğu hadsiz kıyaslamaları yüzünden yoldan saptılar. Hakikatte insanın aslını anlamak zordur. Zira akıllı, doğru, dürüst insanlarla bunun tam tersi gâfil, şaşkın, câhil insanların fiziksel olarak bedenleri birdir ikisi de kıyâfet giyerler. Bu iki gurup ta yemek yerler, içerler, konuşurlar ancak ikisinin dışları aynı olsa da içleri farklıdır. Hatta bâzıları birilerine şirin görünmek maksadıyla namaz kılar, sadaka verir. Güzel insanları herkes bilemez onun değerini kendi muadili az kişiler bilebilir.
Efendim bu haftalık da burada sonlandıralım yazımızı, nasipse haftaya devam edelim inşallah. Cumânız mübârek olsun.