Kavanoz

Esat Ergener

Meşhur bir üniversitede geçen kavanoz hikayesi vardır.

Öğrencilerine hayat üzerine ders vermek kararı ile sınıfa giren profesör, hiçbir şey söylemeden, kürsünün üstüne büyükçe bir kavanoz koyar…

Ardından kavanozu tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar. Öğrenciler, hep bir ağızdan kavanozun dolduğunu söylerler. Bu sefer profesör içi çakıl taşı dolu olan bir torba çıkarır ve torbanın içindeki tüm çakıl taşlarını kavanoza döker.

Sonra çalkalayarak taşların tenis toplarının arasındaki boşluklara yerleşmesini sağlar. Öğrencilerine tekrar sorar; “Kavanoz doldu mu çocuklar?” Öğrenciler yine “evet doldu” diye yanıtlarlar.

Profesör bu defa içi kum dolu bir torba çıkarır ve torbanın içindeki tüm kumu kavanozun içine boşaltır. Onu çalkalar ve kumların, içi tenis topu ve çakıl taşı dolu olan kavanoza yerleşmesini sağlar.

Bir defa daha sorar öğrencilerine; – “Kavanoz doldu mu çocuklar?..” Öğrenciler bir kez daha yanıtlar; – “Evet, doldu…” Bu sefer profesör yanında getirdiği suyu kavanozun içine döker ve çalkalar. Sınıfa dönüp son kez sorar; “Kavanoz doldu mu arkadaşlar?” Öğrenciler biraz şaşkın dördüncü defa “evet doldu” diye cevap vermek zorunda kalırlar.

Bunun üzerine profesör içi tenis topu, çakıl taşı, kum ve kahve dolu kavanozu iki eli ile kaldırarak sınıfa gösterir ve şöyle der:

"Bu kavanoz sizin hayatınızı simgeler. Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; Aileniz, çocuklarınız, sağlığınız arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeyler... Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.

Çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeyleri temsil eder; İşiniz, eviniz, arabanız gibi.

Kum ise geriye kalan ufak şeylerdir. Şayet kavanoza önce kum doldurursanız çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.

Son günlerde ülkemizdeki insanlarımızın da dertleri artık bu seviyeye geldi.

Kum gibi veya su gibi olan problemlerini artık hiç dert etmemekte başladılar.

Giydiği elbisesinin eskimesi ve çay traş gününün gecikmesi. Veya içtiği çayın kalitesi.

Bunlar artık hiç düşünülen veya düşünülecek problemler değil.

Artık öncelik akşam aç kalınmaması veya gece sıcak bir yatağa başımızı koyabilmek oldu.

Medyada çok fazla denk gelmeye başladı son günlerde, kirasını ödemediği için evinden çıkıp çadırda konaklamak durumunda kalan aileler. Kirasını ödeyemediği için evinden atılan ve intihar etmeye kalkışan yaşlı insanlar.

Akşam yemeğinde artık birkaç çeşit değil de sağlıklı, sıcak ve taze tek bir yemeğin boğazdan geçmesi dahi çok önemli bir hale geldi.

Hasılı, piyasada bizlere empoze edilmeye çalışılan yapay gündemlerin hepsi fasa fiso. Vay efendim piknik yapacak yer yokmuş da, otopark sorunu varmış da, çevre yolu ne zaman bitecekmiş de veya Konya Metro’su ne olmuş.

Bu şehrin, ülkenin yöneticileri bu soruların cevaplarını pekala verebilir. Allahualem bu imtihanın soruları da kolay olacaktır ahirette.

Ancak tek bir insan dahi açlıktan, soğuktan ölse veya güç yetiremediği için intihar etse, yöneticilerimiz bunun vebalinin hakkından gelemez.

Son söz, komşularımıza, akrabalarımıza, dostlarımıza sahip çıkma zamanı. Her cuma okunan ayeti kerimenin mealini hayatımıza idrak etmenin tam zamanı. Yoksa yakınlarımızdan birilerinin de başına bu ve benzeri kötü olaylar gelirse, mazallah biz de bu işin ceremesini çekeriz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.