Kaldırım Özentisinde Dostlar Görüşü

Ahmet Güldağ

Dostlar telefon etti. “… Uğramaz oldun. Antalya’da biliyorduk. Antalyalı dostumuz da burada. Görüşmek ister. Bekliyoruz…” demeleri üzerine başka vasıta olmayınca tabanvay iletişimiyle koyuldum yola.

Selamlaşma sonu koyulduk sohbete.

“Yıllardır yaza yaza usanmadın ama var mı dikkate alan? “Kaldırım Özentilerimiz” yazınla yine taşlamışsın.

Belediyeler yerine bu kez şahıslara olmuş. Onlara neye dokunmadın ki” diye başladı dost.

“Doğrusunuz ama ne yapalım yazarlığın cilveleri. Sen yazarsın iyi niyetle. Olmaması gerekeni ama hemen “Gazeteci değil mi taş atmasalar olmaz yapılanları da görmezler…” yaftasını da vuruverirler….” Derken diğer dost kesiverdi sözümü.

“Hadi hadi. Nerede imiş o taşlamalar? Yaptıklarının bile yararlı olup olmadığını tetkik etmeme bir tarafa. Kusura bakma öve öve, kaba tabirimizle yalakalığa kaçma da hiç eksik değil..”

Hemen kestim sözünü. “Bana bak. Özrün, kabahatinden büyük. 55 yıldır yazarım hangi yazımda gördün ispat et kölen olayım.

Elbette doğru ve faydalı olan başarıyı da yazmaktan kaçınmam.  Yalnız ilgililerin vazifesi içinde olanları değil.

Yani beldesini temiz tutmak İmar düzenlemesi yanında genişletme ve yeni caddeler açmak alt üst geçitler çocuk ve dinlenme parkları yapmak şehir içi iletişimde her yönden yöne gidebilecek toplu ulaşımı sağlamak, sağlığa önem vermek, fakir ve açlara yardım etmek vb. gibi işlemler zaten vazifesi. Bunun dışında bir atılım yapmışsa tebrikte takdirde edilir ve edilmelidir ki teşvik olsun.

Birde, son zamanlarda sıkça beyan olan “Biz elli yıldır yapılanların yaptığını bir yılda yaptık” gururu içinde ki beyanları da hoş karşılamam

 Bendeniz Merkep’in çektiği iki tekerli ve sandıklı çöp arabaları ile temizlik işi yapılırken cadde ve sokakları bu günden daha temiz görmüş olanlardanım.

O günlerin Belediye gelirleri o kadardı. O kadar hizmet verebiliyorlardı. Şimdi belediyeler Vilayet bütçesini bile aşıyor.

Daha iyi yapacaklarken övme değil hatırlatma yapmalıyız ama onlar köprübaşlarında, açık tiyatro mahallerinde göbek attıracak eğlencelere sarf etmişlerse orada bulunup birde boğaz yağlayınca, bunu takdir değil tenkit etmeliyiz.

Beledî olan asli vazifeleri aksatmadan daha ileri şekilde yapmaları gerekir. Ama bunları yaparken aksaklık yapmışlarsa yapamadıklarını göz önüne sermek de vazifemiz olmalı.

Bazıları sadece poh poha meyilse o beni ilgilendirmez. 1954’den beri yani 55 yıldır azığı kendinden ve yazım olan gazeteyi bile uğrayamamışsam satın alan bir yazarım.

Bu yönde kimseden ne rant (getirim) nede başka bir şeye ihtiyacım olmadığı için “Nabza göre şerbet verme” eğilimim asla olmamış ve olmayacaktır da.

Sadece topluma hakikatleri duyurma yolunu devam ettirebilmek bana zevk ve memnunluk vermekte. Aşığı oldum sayılır bu işlemin.

 Bu düşünce de gitmem ve poh poh ettiği kişilerle sık sık beraber olanlar yerine sessiz sadesiz yazdığım için herhangi bir takdir edilecek işlem bile göremem…

Bazılarınca, pohpohçular önemle çağrılırken bendenizi görmezden gelenlerle karşılaşma yanında Dünya’ya yazımı yayan gruplara “Şu dinozorun yazılarını yazmayın” diyebilme düşüklüğüne uğrayanlar bile bulunmakta. Aslında Dinozorlar onlardan daha zeki ve  iyidir oda başka!

Bırakın on yıllık olanları. Daha yılını doldurmayan yazar ve kopya yollu kitap müellifleri bile plaket vb. ye gark edilirlerken unvanlar bile sunulmakta ön plana geçebilmekteler.

Yanlış anlamayın bunları beklediğimden veya onlara karşıtlığımdan değil.

Asla aklımdan bile geçmez. Sadece haklı tarafınız olduğunu da belirtmek için bu günlerin oluşumunu aktarmak istedim.

Ben insanlara verilebilen zararlar yanında neler yapılarak faydalar getireceğinin üzerinde dururum..” derken diğer dost araya girdi.

“Durun hele kızışmayın. Sohbetimizin tatlılığı gitmesin. Benim diyeceğim var ama alınma sakın. Merak ettim, kaldırımların doluşuşuna önem vermişin sadece ama. Birde bunun rant yolu var onu da biliyor musun?”

“Elbette. Kaldırımı kullananlar, göze takılması yanında içeri yanında dışarıyı da işgal ederek hele İnşaat yapanlar inşaat içinde değil sokağı kullanmakla rant sağlamaktalar…” derken sözümü kesti.

“Hayır hayır. Onu demek istemedim. Daha bir başka işlem var.

Caddenin kaldırımlarını her yeni gelen belediye başkanlarının ilk icraatın diğer gereklilikler yerine sebepsiz yenileme güya yeni tip ve renklerle kaldırım süsleme sevdaları.

Alışmıştık her yeni gelenin yaptığına ama devam edenlerin yeniden seçilince ilk işleri kaldırım sökme ve değiştirme olması hayretime gitti…” bir diğer dost sözünü kesti hemen.

“Bunu bilmeyecek ne var. Ağyara kolay iş fazla kazanç getiren ve sözde resmi işlem altında ihale yollu bir işlem

 Hangi partinin ki olursa olsun bunu biliyor ve işleme koyuyorlar daha önemli işlere takılıp kalmamak için. İller bankası Genel müdürü bile söyledi. Biz alt yapıya ödenek veriyoruz ama belediyeler bunu kaldırıma gömüyor. Kanunlarda tetkik ve ikaz yetkimiz bile olamıyor.” diye acızlanıyordu.

Demek ki belediyeleri tam kontrol edemeyince son günlerde su yüzüne çıkan rantlar usulsüz ihaleler ve hortumlamalar kaynaklanıyor böylece…

Antalyalı dost karıştı söze.” Kaldırımların işgalini kaldırabilmek, yeni toplum iletişim hareket ve vasıtaları meydana getirirken ilerde ki rahatlık için rahatsızlık verebilmek her siyasetçi başkanın işi değildir. Hepsinde menfaatlerine zarar verecek işleme karşı olanlardan oy alamama korkusu mevcut….”

Başka dost kesti sözünü. “0lur mu öyle şey halktan daha mı kuvvetliler ki?”

Antalyalı devam etti. “Halep orada ise arşın burada. Daha ikinci ayında Antalya’nın önceki başkanı Menderes bırakın ana cadde sokaklardaki kaldırımları bile boşalmıştı. Karşı gelen esnafa “isterseniz devam edin her gün bir milyon TL ceza” deyip tatbik edince boşalıverdi kaldırımlar. Keza otoray ı şehrin her semtine götürmek istedi. Tabii minibüslerin işine gelmiyor üstelik halka yol yürümede zorluk oluyordu.

Daha ilk aylarında alt geçitlerle donatıp, yürüyen merdivenli asansörlü yaya geçitleri sıklaştıran Menderes kaldırım sökmedi ama kaldırım olmayan yerleri yaptı halk yoldan yürüdü.

Ve işte neticesi çalışan oy kaybetti…”

İş sahibi “sohbeti bırakın haydi Konya’mızın fırın kebabına. Soğumasın” deyince millet yürüyüverdi o tarafa

Daha sonra ki sohbetleri yine sonraları sunarım inşallah…

***

Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.