Kalbimin Tamircisi Süresiz İzne Çıktı

Asiye Saç

Anne karnım acıktı! Anne susadım! Anne uykum geldi! Anne oyun oynayalım! Anneeeeeeeee! 

Merhaba Canım anne; 

Uykusuz gecelerini, yiyemediğin yemeklerini, bardağında soğuyan çaylarını, uykusuz gecelerini ve daha nicelerini biliyor ve seni anlıyorum. Bu yazıyı okurken bir el omzuna değmişte seni teselli ediyormuş gibi hissedeceksin. 

“Ve iyi biliniz ki; mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka bir şey değildir. Allah katında büyük ecir vardır.” {Enfal/28}

Ayette bize söylediği hem emanet hem imtihan sebebi olarak verdiği canımız evlatlarımızı nasıl korusak, hangi sandıklarda saklasak feleğimiz şaşıyor bazen.   

Bir süre önce bir arkadaş ortamında bir arkadaşım hayıflanarak dedi ki ya onca işin arasında çocuğa nasıl vakit ayırıyorsun, ben yetişemiyorum! Dedi.

Nasıl yani? Dediğim de; hem çalışıp, hem okuyorsun bide etkinlik, oyun hazırlıyorsun. Sırrını bir söylesen deyince 

İşimi seviyorum ve yaparken mutlu oluyorum, ama en çok da çocuğumu seviyorum çünkü o bana emanet. Düşünsene bir işim olsa ve kızımı 15 dakikalığına sana bıraksam(emanet etsem) gözün gibi bakarsın, karnı aç mı? Başına bir şey gelir mi sürekli gözün üstünde olur değilmi? Peki senin çocuklarının suçu dünyaya gelmiş olması mı? Ona bile sen karar verirken hemde. Bir çocuğun kalbine gitmek için önce ruhuna inmek gerekir. Ruhunu doyuramazsan seni dinlemez. Dünyaya geldiği andan itibaren bize rabbimizin esmalarından ayna tutuyor adeta. Yokken daha dünyada “Halık” olan Allah “ol” diyor ve dünyamız neşeleniyor.”Mübdi” olan rabbim parmak izini bile kimseye benzemiyor o kadar  özel yaratıyor. Saçı, kaşı, kırığı yokken “Musavvir” olan rabbim ince ince süslüyor adeta.”Vedüd” ismi anne oluyor örtüyor üstünü “Rezzak” ismi süt oluyor adeta. Hiç böyle düşünmüyor emanet olduğunu unutuyor, bir zamanlar bizimde öyle olduğumuz aklımıza bile gelmiyor belkide küçük şeylere kızıyoruz. Halıya dökülen şekerler, kanepeye dökülen çaylar, kopan kulaklıklar.... değer mi peki bu yüzden travmalar oluşturmaya? Çocuk yaşının ve fıtratının gerektirdiklerini yapıyor aksini degil sadece biz bunu kabullenmek istemiyoruz.Evde çayı misafir döktüğün de aman olsun sileriz deyip kendi çocuğunu azarlıyorsan önce kendini sorgulamanın lazım.

Bir hikaye okumuştum çok etkilenmiş, kendimi sorgulayıp ders çıkarmıştım.

Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonun kaportasını mahvettiğini gördü.
Hemen oğlunun yanına koştu ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başladı.
Biraz sakinleşince çocuğu hastaneye götürdü. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle ;

- Babacığım, kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm, demiş.
Ve sonra babasına şu soruyu sormuş :
- Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?
Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...

" Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü hatırlayın.
Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizde, önce biraz düşünün. Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılmaz. "

Onlar evimizin neşesi, gönlümüzün pencere önü çiçeği. (7

Çocukları istemedikleri şeyde zorlamayın, Kim olursa olsun  öpmek istemeye bilir, o an oyuncağını paylaşmak istemeye bilir, alınan bir hediyeyi beğenmeye bilir. O yemeği  beğenmediyse "teşekkür ederim ama bunu tercih etmiyorum"

Öpülmek istemiyorsa "hoşlanmıyorum"

O tokayı beğenmediyse "beni düşündüğün için teşekkür ederim ama değiştire bilirmiyiz"  demesine kendini ifade etmesine fırsat verin ????

Yaratılmışları mutlu etmek için yaratılmış bir ümmet değiliz ???? BOZULAN TELEFONLAR TAMİRCİYE GİDER AMA ÇOCUKLUKTA AÇILAN TRAVMALARIN TAMİRCİLERİNİN SON KULLANMA TARİHİ GEÇTİ!

Evveliniz ahirinizden daha hayırlı olması duası ile vesselam...