Herhalde farkındasınızdır son senelerde tarih, din, eğitim, vatan millet adalet gibi kavramlar, daha pek çok şey tartışmaya açıldı; oraya buraya kondurulup yamandı; kolayca sorgulanır vaziyete gelip, âdeta didik didik edildi.
İstiklâl Harbinde öne çıkan kahramanlar belliydi; Millî Mücadele bir mutabakatı, birliği, düzeni sağlamıştı ve rahatça kazanılmamış, ağır bedeller ödenmişti.
Hâlbuki şimdi değişik süslü tanımlamalarla, belli bir süreç hesabına her gün yeni bir şokla ve yepyeni yiğitlik hikâyeleriyle karşılaşıyoruz. Sahteleri belki günümüzde fazlasıyla boy gösteriyor.
Evet, hakikiler görülmezdi, tevazu sahibiydi, bir kenarda kalabilirdi; silme süzme düzmeleri ise baş tacı edilir, en hafifinden mazur gösterilir, avukatlar müdafiler çeşitlenir, âdeta küçük kıyametler koparılarak başımıza hepsi kahraman kesilirdi.
Ve bütün millî hikâye, tarihi değerler, manevi bağlar dönüştürülüp muhtemelen çürüğe çıkarılırdı.
Herhalde önce hava, oluşan tepkiler hafifletilerek önlemler alınır; farklı söylemlerle kafalar karıştırılır; cılız muhalif seslere bile gösterilmeyen hoşgörü sergilenir, gerekli parlatmalar, aşağılamalar yapılır, sonra da yeni imaj yapıştırılırdı.
Sahteler, hakikisinin yerine geçer, hikâye sil baştan yazılırdı.
Haydi, Yeni kahramanlarımıza hoş geldiniz diyerek selamlayın.
Bunca şehidi, maddî manevî ziyanı unutup; Saygıdeğer Bebek Katili ve on binlerce kişinin katlinin müsebbibinin en azından “kurucu liderlerle” eşitlenmesi; inanılmaz rütbelerle, aklanıp paklanması yolundaki gayretlere; Kurtuluş Savaşımızda, Yunan ordusuna katılan Çerkez Ethem’i anma törenleri gibi demokratik(!) hamlelere ne söyleyelim.
Acaba tescilli “hain” bildiğimiz kişilere, sanki itibarları(!) hakları(!) yenmiş de, yeniden mi iade mi olunuyor. Askeriye, Mehmetçik de bir taraftan küçültülüyor. Onları vaktiyle mahkûm edenlerden böylelikle mi intikam alınıyor.
Vatan savunmasında, topraklarımıza sahip çıkmak için onca mücadele verilirken, şimdi yabancılara arsa satışlarıyla övünmeyi nasıl kabullenelim.
Demek ki eski kahramanlar mazide kalmış, İstiklal Harbimiz o kadar önemli değilmiş; modern zamanlarda değişen kahramanlık anlayışı, tarih yazımına göre âdeta hıyanet habaset dolu göğüslere sembolik madalyalar takılıyor.
Hainlik kavramının değişmesi, “o kadar da kötü değilmiş canım, filanca kurban sayılabilir; ben de olsam dağa çıkardım” gibi söylemlerle hadiseleri yumuşatma, kafa karıştırma, sonucu ucuzlatma olan pek çok hareket göze çarpıyor.
En azından tarih konusunda eski hassasiyetin kalkması, kahramanlıkların, mazi yapraklarının sürekli sallantıda, muğlak; her türden belirsizliğe, derin şüphelere maruz kalması, önemli sonuçlar doğuracaktır.
Bir özgüven yokluğunu, ‘Biz adam olayız’ duygusunu, dış güçlere karşı bir hayranlık bağlılık durumunu meydana getirebilecektir.
Gençlerin eğitim, yerleşme vs. gibi sebeplerle harici ülkeleri tercihinde; hâlden memnuniyetsizlik kadar; kendi kimliklerini kültürlerini beğenmemesi gelmektedir.
Aşağılık, yetersizlik zafiyet hissiyle; düşmanlara karşı bir direnç, gelecek inşası nasıl gerçekleşecek; toplumsal enerji nasıl sağlanacak, ortak eylemler birleşme neyle gün yüzüne çıkacaktır.
Bir başka açıdan, küresel gelişmelere uygun, genel bir kötülük güzellemesi, cezbesi de görülebilir akışta. Umumî bir müsamaha, hatta mükâfatlandırma.
Söz gelişi oynadığı rolün çoğumuzun farkında olduğu Donald Trump’ a Nobel Barış Ödülü verilmesi düşünülmesi, hâlâ katliamlarını sürdüren cani devletlere karşı ucuz tepkilerle yetinilmesi, bir türlü güç yetirilmemesi gibi. Bırakalım büyükleri (açlıktan ölen) bebek ölümlerinin bile artık etki etmemesi, normalleşmesi benzeri.
Bütün dünyada kötülüğün şerrin sıradanlığı, makbuliyeti; iyiliğin aleladeliği ve olabilir ki mağlubiyeti…
Belki halk arasında gerçeği tam seçememe, ne gibi bir lüzum üzerine bu tepetaklak gidişe yol verildiğini anlamama, nihayetinde de sağlıklı bir bilince erişememe durumu mümkündür.
Fakat şimdi hakikat sahnesinde, yüksek akiller çevresinde, bu bir nevi körlük sağırlık vaziyetine, eninde sonunda bir idrak payı gözükmemesine ne denilebilir bilemiyorum.