Kâbe’ye giriş, Tavaf, Medine ve dönüş

Ahmet Güldağ

Lebbeyk Allahümme Lebbeyk. Lebbeyk lâ şerîke leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülke, lâ şerîke lek" diyerek yol alıyordum geceleyin Kâbe’ye doğru.

Yaklaştıkça bir değişim oluyordu içimde. Anlatılamayacak bir hal içinde.

Uzun bir yürüyüş sonrası Büyük kapıyı görüp de yürürken sanki ayaklarım yerden kesilmiş gibi yürüyordum. Bir nevi uçuyordum sanki.

Kapıda kontrol sonrası içeriye girmem le Simsiyah örtülü Kâbe-i Muazzam karşıma çıkmıştı.

Bende anlatma imkânı olmayan bir ruhi ve ulvi bir hal oldu sanki kendimde değildim.

Kâbe’ye kadar olan yerde ihramlara bürünüp tavaf eden ihramlı kadınlı erkekli insanlar zor geçit veriyordu Kâbe’ye yaklaşırken.

***

Ancak üçüncü sıraya kadar yaklaşabildim. Tavaf edenler kendilerinden geçmiş herkesi ite kalka yürüyor tabiri caizse mahşeri bir kalabalığı yarmak mümkün olmuyordu.

Hacer-i Esved’i öpebilme imkânım olmadı ama uzattığım elimle okşamış olarak tavaf etmeye başladım.

Yedi defa döneceğim tavafa Tin tin koşusu içinde dolaşmaya başladım.

Yedi dönüşü bitirince eve gitmeye karar verdim. Çünkü eşim geç kalınca merak edebilirdi.

***

Evde biraz uyuyup öğle namazından evvel eşimle beraber Kâbe’nin yolunu Tuttuk.

O da Kâbe’ye yaklaştıkça kendinde bir şeyler olduğunu söylüyordu.

İçeriye girip de Kâbe’yi Muazzam’ı görünce yürüyemeyip durakladı gözleri ona bakılı kaldı bir müddet.

Tabii kendi içinde neler oluyordu? Ben bilemiyor bekliyordum.

***

Eşimin çok iyi görünüşte olmasına içim içim seviniyordum.

Hacer-i Esvet’e doğru yürüdük. Ama öpme imkânı insanların bir birini itiş kakışında yine öpemeyip…

Çizgisi üzerinden el ile öpüş işareti yapış ile tavafa başladık.

Yedi dönüş tamamlanınca Say’ın olduğu yere doğru yol aldık.

Say Hazreti İsmail’in /SAV) annesinin bebeğe su bulmak için iki kaya arası gidip geldiği yer olan yere geldik.

Burada belirli bir yerde Tin Tin yaparak iki kaya arasında dört gidiş üç geliş le yedi kez yürüyerek say işlemini tamamladık.

***

Günlerimiz sabah Kâbe’ye gidip yatsı namazından sonra eve dönüşle geçiyordu.

Rahmetli Ereğlili Kılavuz İsmail hocamız bizi Uhud ve diğer savaş yerlerini Hazreti Hamza’nın Mezarını, Peygamberimiz zamanındaki camiler ve iki kıbleli cami vb. gezdirdi üç gün.

Arafat’a çıkış günü otobüsle yola çıkıp çadırlar içine yerleştik.

Ocak yakılması yasaktı. Kumanya dağıtımı yapılıyordu.

Ben ekmek almaya diye çıkmıştım ama. Arafat dağını görünce oraya çıkmak için yol değiştirdim.

Bir yol yoktu Büyükçe kaya silsilesi vardı. Kayalar kaygan olduğundan yürüyemiyordunuz.

Sürüne sürüne çıktım Arafat Taşı yanına.

Dualarım sonrası aynen geri döndüm ve iki saatte olmuştu dönüş.

Eşim merak içinde kalmış beni kayboldu sanmış.

***

Müzdelifeye yayan yürüdük üç millik yol olarak

Müzdelife’de Akşam ve yatsı namazını beraber kılıp Şeytan taşlamak için taş tanesi topladık.

Sabah namazı sonrası Mina’ya doğru yaya yol aldık bu ürüyüşlerde hastalanır diye eşim için hayıflanıyordum ama çare yoktu.

Mina’da Kurban için vekâlet verdik. Bir arkadaşı vazifelendirdik kontrol için.

Mina da çadırlara dağıldık. Burada üç gün kalıp Şeytan taşlayacaktık

Deneyimli Hocamız bizi ikindi üzeri götürdü rahatça şeytan taşladık.

İkinci gün gene aynı zaman içinde taşlama işini yaptık.

Hacı adaylarının çoğu taşlama sonu Mekke’ye gitmişlerdi.

Kocaman çadırda iki aile kalmıştık.

Sabahleyin şeytan taşlamanın alt katına gittik.

Öğleyin taşlama başladığında millet hücum etti taşlama yerine

Bizde giderken gözlüğüm düşmüş eğilmeye çalışırken arkam gelen vurunca yere düştüm. Acımasız üstümden geçeceklerdi.

Eşim Allah’ın verdiği kuvvetle iki kollarını açıp gelecekleri durdurdu ve ben kalktım. Herkes hayret için de idi.

Tıraş ve hac tavafını evvelce yapmış olmakla hacı olmuştuk.

Hocamız bizi hemen Medine’ye götürmeyip Ömre yaptırdı. Ve Medine’ye gittik.

Orada kırk rekât kılınması gerekiyordu ama bizden evvel gitmeye kalkanları Suudi salmadı.

Kırk rekâtımızı tamamladıktan sonra otobüse binip Türkiye yolunu tuttuk.

Giderken Kerbela’ya uğradık.

Gelirken dokuz gün yolculuğu giderken dört günde bitirdik.

Habur’a geldiğimizde telefonla baldıza haber vermiş herkese duyurun demiştim.

Konya ya geldiğimizde herkesin karşılayıcıları geldi bizden kimse yoktu.

Kimse kalmayınca eşim “neye gelen olmadı ki” diye hayıflanırken.

“ Bizim Allah’ımız var hiç üzülme” dedim ama haber vermeyene de içimden “yazıklar olsun” demeden kendimi alamadım.

Taksi ile evimize sağ salim gelmiştik.

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.