İnanç esasları açısından duanın hayata yansımaları

Allah kâinatı yoktan var etmiş ve insanı da yeryüzünde yaratarak onu en şerefli varlık kılmıştır. İnsana verdiği geçici dünya hayatının sonunda ise rızasına uygun olarak yaşayanlara ebedi mutluluk, sınırsız nimetlerle dolu olan cennetini vaadetmiştir.

Allah kâinatı yoktan var etmiş ve insanı da yeryüzünde yaratarak onu en şerefli varlık kılmıştır. İnsana verdiği geçici dünya hayatının sonunda ise rızasına uygun olarak yaşayanlara ebedi mutluluk, sınırsız nimetlerle dolu olan cennetini vaadetmiştir.

Bu mutluluk ve nimetlere ulaşabilmek için ise hayatı bizler için bir imtihan dönemi kılmıştır. Müminler bu imtihanı, iman ve itaatle kazanırlar. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de insanın yaratılış gayesini şu şekilde ifade etmektedir: "Ben cinleri ve insanları sırf bana kulluk etsinler diye yarattım."

O hâlde, Allah’ın insanlara verdiği hayatın gayesi, yeryüzünde kurulmasını istediği düzenin kurulup yürümesine çalışmak, mümince düşünmek ve hareket etmektir. İnsanlık tarihi, yaratılış gayesine uygun hareket eden iman sahipleri ile yaratılış gayesine isyan edip nefsin ve şeytanın isteklerine göre yaşayanların mücadelesine şahittir.
Bir insanın mümin olarak yaşamak için, sorumluluklarını bilip ona göre hareket etmesi gerekir. Müminler Yüce Allah’a her şeyde muhtaçtırlar. Allah’ın da her türlü ihtiyacı karşılayacak yegâne kudret sahibi olduğu bilincindedirler. İnsanın Rabbine yönelmesi, istek ve arzularını O'na sunması, yardımı O'ndan beklemesi, aczini bilmesidir. İnsan bu ihtiyaç hâlinin şuurunda olmalı, gönlünden hiç çıkarmamalıdır. Sözlük anlamı itibariyle istemek, yardım talep etmek anlamına gelen dua, kavram olarak insanın tüm benliğiyle Allah'a yönelerek maddi ve manevi ihtiyaçlarını O'na arz etmesi demektir. Bu şekilde hareket etmemiz gerektiğini Rabbimiz, bize Kur'an'da şöyle bildirir: "(Allah'ım) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz."

Sıkıntı ve zorluk anlarında insanların sığınacağı ve yardım dileyeceği tek varlık yine Allah’tır. İnsanlar hayatını bu inançla düzenlerse mümine yakışanı yapmış olur. Zira Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) "Dua, kulluğun özüdür" buyurmaktadır.
Dua, aynı zamanda bir zikirdir. Zikir "Allah'ı anmak ve hatırlamak, O'nu unutmamak ve gaflet hålinde olmamak" demektir. İnsan dua vesilesiyle sürekli Allah'ın huzurunda olur. Bu durum insanın bir an bile olsa gaflete dalıp, günaha düşmesine mâni olur.
Nitekim Yüce Allah "Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir." buyurmaktadır.
Tüm samimiyetinizle Allaha sığındığınızda, Allah'ın şu müjdesi ile karşılaşılaşılır: "Bana dua edin, duanıza cevap vereyim."

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) mümin kardeşlerin birbirlerine karşı yaptığı dualar ile ilgili şöyle buyurmaktadır: "Bir müminin mümin kardeşi için yaptığı duadan daha çabuk kabul edilen hiçbir dua yoktur."

NEFSİMİZİN ARZUSUNU İLAH EDİNMEKTEN KURTULALIM

İffetli insan, içinde kötü arzuların yanmadığı kimse değildir. Asıl iffetli bu kötü arzularla mücadele edip onlara boyun değmeyen kimsedir. Nitekim Allah Resulü, hadisi şerifinde içinden kötü bir iş yapmayı geçiren, fakat ona yönelip yapmayana Allah katında ona ecir ve sevap yazılacağını bildirmektedir. Şunu unutmayalım ki, Kur’an'da yer alan ne varsa ve bize peygamberimiz (s.a.v) den sahih olarak ne ulaşmış ise hikmetinin anlasak da anlamasak da hepsine inanmamız ve gereğini gücümüz yettiğince yerine getirmemiz temel görevimizdir. Aklımızı dinimizle birleştirirsek duygu ve düşüncelerimizi iyiye, doğruya, güzele, tek kelimeyle meşru çizgiye ulaştırmış, yaratılanla yaratan arasındaki kulluk ve ilahlık irtibatını sağlamış ve ‘Nefsimizin arzusunu ilah edinmiş olmaktan kurtuluruz. Ancak sadece arzu ve ihtiraslarımızı, bedensel arzularımızı, geçici istekleri ve menfaatleri dikkate alarak bir hayat sürmek bunları putlaştırmak anlamına gelir. Bu durumdaki kişileri peygamberimiz dahil kimsenin kurtaramayacağını Allah şu ayetiyle güçlü bir şekilde vurgulanmaktadır.
“…. Ona sen mi vekil olacaksın.” Samimi ve şuurla yaptığımız ibadetler ve tuttuğumuz oruçlar bu ramazan ayında, nefsi Emmareden nefsi mutmainne giden yolun, ramazanda verilen ilahi mükafatları fırsat bilerek nefsimizi nurlandırmanın ve kötü fikir, düşünce ve davranışlarda set gerip erdem sahibi olmanın tam zamanıdır. Milli şair Mehmet Akif Ersoy safahatta geçen şiiri ne güzel anlatmış; “Ey dipdiri meyyit, iki el bir baş içindir. Davransana şimdi elde senindir, baş da senindir.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri