Her sonbahar gelişinde!

Kerem İşkan

Sonbaharlar çocukluğumuz kadar kirli ve mattır... Bu mevsimin kendine has renkleri vardır... Önce ruhları boyar... Derinden derine...

***

Sonbahar sarısı, öğleden sonra, kadim sokakların eski cumbalı evlerinin ahşabını boyar...

***

Kirli bir sarıdır... Deruni bir grilik vardır içinde...O derinlikte her Âdem'in geçmişe özlemini sanki kırk bohçada saklar...

***

Bir elmanın olgunlaşmış kokusu gibidir Sonbahar...

***

Kendinden bezmiş ressamın tuvali gibi, önce Üçler'i, Musalla'yı boyar... Ölmekten yorulmuşların rengidir Sonbahar...

***

Vakti gelmişlerin gidişi, en çok bu mevsime yakışır...

***

Tabiatın “Sekerat-ı mevt”tidir Sonbahar...

***

Bu kelime gazap, aşk, elem, dalgınlık veya bir acıdan ötürü gelen baygınlık içinde kullanılır...

***

Tabiatın sekaret halidir Sonbahar...

***

Sekaret halindeki akıl gibi, gider gelir bu mevsimde tabiat, ölür-ölür dirilir...

***

Dalda, aşktan, elemden, acıdan mı sararır yapraklar?

***

Tabiatı bu aşk, elem, sarhoşluk acısı mı renkten renğe boğar?

***

Sonbahar ölüme iknanın mevsimidir... Kendinden sonra gelecek, Kış'a âlemi razı etmedir sanki...

***

Bahanelerin de mevsimidir Sonbahar...

***

Üstad Necip Fazıl bir dizesinde, Sonbahar'ın cürmünü hafifletir;

***

“Yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahane idi Sonbahar...” diyerek...

***

Etrafımızda, ayet-ayet Sonbahar'ın ihtişamın yaşandığı şu günde, başka şey yazmak gelmedi içimden...

***

Çetin, uzun geceler ve günler için, azıkların hazırlandığı, mahrumiyet öncesi kurulan son zengin sofra gibidir Sonbahar...

***

Onu bunu boşverin...

***

Belki son sonbaharımızdır... Aklınızı, gözünüzü biran da olsa tabiyatın sekaratül mevtine odaklayın...

***

Ölümün hak ve nimet olduğunu en yüksek sesle haykıran mevsimin içindeyiz çünkü...

***

Altına girmeden, mezarlıkların üstünü geziverin... Mezar taşları, kayan şirazeleri doğrultmada nice mahirdir bir görün...

***

Vakti çoktan geçmişlere, rahmet dilerken içinizden kocaman bir AMİN geçirin Müslümanlar...