Her Şeyin En Güzeli

Nevzat Laleli
Çocuklarla… yazı serisi

Sevgili çocuklar,
Okulda sizden daha başarılı kimse olmamalı…
Babanızın veya annenizin “evladım dersine çalış” demesine fırsat vermemelisiniz.
Derslerinize iyi çalışmalı ve sınıf arkadaşlarınızın hepsinden daha fazla başarı gösterek sınıf birincisi olmalısınız.
Bu iş biraz zor mu, diyorsunuz?
Olsun. Bizler zoru başarmak için varız.
“Zor bizden kaçsın, biz zordan değil…”
Bir oyunda oynarken, bir spor yapmadan önce o oyunun veya sporun kurallarını iyi bilmeli oyundan önce yapacağınız antrenmanlarla kendinizi iyice hazırlamalısınız.
Sonra da size seyredenler; “Aferin. Bu oyun işte bu kadar güzel oynanır” demelidirler.
Giyimimiz, üstünüz-başınız, ayakkabılarınız, ders kitap defterleriniz çok düzgün olmalı ve sizin bu tertip düzeninizden dolayı herkes sizi takdir etmeli.
Her şeyin en güzelini yapmaya çalışırken kendi kendinize; “Bu işleri güzel yapanlar da benim gibi çocuklardır. Benim onlardan neyim eksiktir ki, ben işlerimi güzel yapmayayım” demelisiniz.
“Milli Gençlik” olarak tarif ettiğimiz gençlik işte zorların karşısında yılmayan ve zoru yenerek başarı sağlayan gençliktir.
Hem bilmelisiniz ki “Allah, işini güzel yapanı sever” ayeti işte bunun içindir.
Sevgili Peygamberimiz de “Allah güzeldir, güzeli sever” buyurması bizim her işimizin güzel olmasını sağlamak içindir.
Atalarımız, Selçuklu ve Osmanlıların her işlerini ne kadar güzel yaptıklarını bugün onların bıraktıkları eserlerden anlıyoruz. Bir Süleymaniye Camii (İstanbul’da) bir Selimiye Camii (Edirne’de) bu günkü imkânlarla bile yapılamaz denmektedir.
Bir de her işini kötü yapanlar vardır ki onlar, hem zamanlarını, hem o işi yapmakta kullandıkları malzemeleri boşa götürmektedirler.
Sevgili çocuklar,
Bizler ilk bölümde anlattığım gibi her en işini güzel yapanlardan olmalıyız.
Mevlana hazretleri Mesnevisinde işini iyi yapmayan bir müezzini anlatmaktadır.
Müezzinin, camilerde ezan okuyan, imamın yardımcısı olduğunu biliyorsunuz, değil mi?
ÇİRKİN SESLİ MÜEZZİN
Çok kötü sesli bir müezzin vardı. Halkının çoğu Müslüman olmayan bir ülkede bir camide ezan okurdu.
Ama ne zaman ezan okumaya başlasa orada yaşayan Müslümanlar,
''Bu çirkin sesinle sen ezan okuma. İnsanlar arasında kargaşaya sebep oluyorsun. İslâm dinine de zarar verirsin'' derlerdi.
Müezzin bu Müslümanların ikazlarına aldırış etmez, çirkin sesiyle ezan okumaya devam ederdi.
Bir gün elinde bir kat elbise, mum ve helva gibi hediyelerle birlikte Gayri Müslim (Müslüman olmayan) biri çıkageldi.
''Nerede o ezan okuyan ve sesiyle bana huzur veren müezzin? Ona hediye vermeye geldim'' dedi. Müslümanlar gelenin bir gayri Müslim olmasına ve caminin müezzini aramasına şaşırdılar.
''Kendine gel. O çirkin sesli müezzin sana nasıl huzur verebilir?'' dediler. Bunun üzerine Gayri Müslim anlatmaya başladı:
Benim çok güzel ve akıllı bir kızım var. Uzun zamandan beri Müslüman olmayı kafasına koymuştu. Ne kadar öğüt verdiysem kararından vazgeçiremedim. Geçenlerde bu müezzinin ezan okumasını işitince çevresindekilere sormuş:
''Bu ne kadar kötü bir ses. Bu ses nedir? Ne diyor bu ses?'' diye sormuş. Kız kardeşi ona;
''Bu ses ezan sesidir. Müslümanlar bu sesle ibadet için toplanırlar'' demiş.
Kızım kardeşine inanmamış. Birkaç kişiye daha sormuş. Herkes aynı şekilde söyleyince içindeki iman sarsılmış. Müslümanlıktan soğudu ve Hıristiyan olarak kalmaya karar verdi.
Ben de, kızımın Müslüman olma endişesinden kurtuldum.
Beni huzura kavuşturan müezzine, işte bu hediyeleri getirdim” demiş.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.