Hased

Sadık Küçükhemek
Hased sözlükte, kıskanmak, hased etmek, çekememek, tahammül edememek ve günülemek demektir. Hasedin terim manası ise, başkasının elinde olan nimetin yok olmasını istemek ve aşağıdaki hikâyeden anlaşıldığı gibi, kişinin elde ettiği nimetten dolayı mesut olmasına tahammül edememektir.
Allah mülkü dilediğine verir, dilediğinden çekip alır, dilediğini aziz eder, dilediğini rezil eder.  Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Deki: Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kadirsin.” ((Âl-i İmrân: 26)
Hased önceki ümmetlerde yaygın olduğu gibi günümüzde de yaygındır. Kardeş kardeşi çekemiyor, komşu komşuyu çekemiyor, işverenler birbirini çekemiyor, esnaf birbirini çekemiyor, ilim adamları ve ulema birbirini çekemiyor.
Hâsılı halkımız genelde birbirini çekemiyor. Kardeşinin elindeki nimetin yok olması için elinden geleni arkasına bırakmıyor. Kardeşini küçük düşürmek için onun hakkında yalan söyleyebilmekte ve iftira edebilmektedir.
Kıskançlık öyle bir safhaya geldi ki, bu yüzden birçok insan haram ve helale dikkat etmiyor, imkân bulduğu zaman başkasının hakkını zimmetine geçirme konusunda hiç tereddüt etmemektedir.
Ayeti kerimede şöyle buyrulur: “Yoksa onlar, Allah’ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği nimetleri kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmeti vermiştik. Hem de onlara büyük bir mülk ve saltanat ihsan ettik.” (Nisâ:54)
Hased, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, salih amelleri yiyip bitirir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur: Hasedden sakının! Zira hased, ateşin odunu yediği gibi salih amelleri yer.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 44)
Bu hastalıktan uzak durmak gerekir. Çünkü imanımız kemale ermez. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “Kendi nefsi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz.” Yani imanı kemale ermiş olamaz.
Hind Filozofu Beydabâ ’nın Kelile ve Dimne adlı eserinde, hasedin insan ve toplum için büyük bir felaket olduğunu şu şekilde anlatmaktadır.
Bir çölde, üç yolcu birbirlerine rastlayarak arkadaş olmuşlar. Yolda birisi diğerine seyahat sebebini sormuş:
“-Vallahi size gurbeti neden seçtiğimi dosdoğru anlatayım. Ben gayet kıskanç bir adamım! Memlekette sevdiklerimin her birinin, bir yüzden mesut olduklarını gördükçe, bir türlü tahammül edemiyorum! Bari başımı alıp diyarı gurbete gideyim de, gözüm görmesin diye yola çıktım. deyince diğeri:
“-Gariptir ki, benim de seyahatimin sebebi budur.” demiş ve garip tesadüfe bakınız ki, üçüncüsünün de seyahatinin sebebi bu kıskançlık belasından imiş.
Bunlar birbirleriyle tam sadık ve ayrılmaz dost olmuşlar. Bir müddet seyahatten sonra, bir gün üçü birden bir çuval altın bulmuşlar. Bunun kendi aralarında müsavi bölünmesini kararlaştırmışlar. Fakat her biri diğerinin alacağı üçte bir çuval altını kıskandığından, bir türlü taksime muvaffak olamamışlar. Çuvalın başından, bir adım dahi, bir yana ayrılamaz olmuşlar. Yanlarındaki yiyecek ve içecekleri tükendikten sonra, üçü de altın çuvalının yanında, açlıktan ve susuzluktan ölüm derecesine geldikleri bir sırada, ava çıkan bir padişah, av esnasında bunları görerek, yanlarına gelip vaziyeti öğrenmiş ve demiş ki:
_Üçünüzden hanginiz daha kıskanç ise, altınları ona vereceğim. Haydi, bakalım her biriniz kıskançlık derecesini tayin etsin. Bunun üzerine birincisi:
“- Padişahım, o kadar kıskancım ki, hiçbir kimseye iyilik edemem, edeceğim iyiliği gerçekten kıskanırım!” dediyse de, ikincisi:
“- Adam, o da bir şey mi? Ben değil kendim hiçbir kişinin diğer bir kişiye iyilik etmesine tahammül edemem! diye kıskançlıkta birinciyi geçmiş. Üçüncüsü:
“- Padişahım, bunların ikisi de bir şey değil! Ben kendimin bir kimseye iyilik etmesi şöyle dursun, hatta bir kimsenin benim kendime bile iyilik etmesini çekemem! Mutlaka kıskanırım!” deyince, Padişah, bu fena adamlardan nefret ederek, birincisini aç susuz çöllere sürgün etmiş. İkincisini, adice idam ettirmiş. Üçüncüsünü de, her gün işkencelere tabi tutarak feci şekilde öldürtmüş. Altınları ise fukaraya dağıttırmış. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.