Güncel olaylar yazı serisi: Kazalar Katliama Dönüştü

Nevzat Laleli

Her gün gazetelerde çarşaf çarşaf yazılar, haberler… Ülkemizde artık bir katliam boyutuna ulaşmış “Trafik kazaları” haberleri, resimleri.

Ağlayanlar, sızlananlar… Bir tarafta üzeri gazete kâğıtlarıyla örtülmüş cenazeler diğer tarafta hurdaya dönmüş arabalar ve ilk yardım için yapılan koşuşturmalar…
Hareketli, canlı ve çok sevdiğiniz bir yakınınızın bir anda yok olması olayı… Allah vermesin bunu ancak yaşayanlar bilebilir. Her gün gelmesi beklenen ama bir türlü gelmeyen yolcular gibi.
Tabii yine sapa sağlan bir insanın “engelli insan haline gelmesi” ve hayatının kalan uzun bir bölümünde başkalarına muhtaç olarak yaşaması.
Bunları yazı ile anlatmak, dil ile söylemek belki çok kolay gelebilir ama yaşayanlar bunun acısını çok uzun zaman belki de bir hayat boyunca içlerinden atamamaktadırlar.
On yıllık bir zaman diliminde ülkemizde yaşanan trafik kazaları sayısı 6.000.000 (altı milyon) civarında. Bu kazalarda takriben 50.000 kişi ölmüş ve 1,5 milyon kadar insan yaralanarak sakat kalmış.
Aklı başında her insanın ve en önce ülke yöneticilerinin sorması gereken sorular her halde şunlar olmalıdır.
“Ne oluyoruz? Durun ya hu. Nedir bu katliama dönüşen kangiren olmuş yaramız? Bu kazaların oluşumundan kim veya kimler sorumludur? Batı ülkelerinde de hemen hemen aynı otomobiller kullanıldığı halde oralarda kaza oranları niçin bizimkinden çok düşüktür? Bu işlerin suçlusu var mıdır? Varsa kim veya kimlerdir?”
ON YILLIK KAZA İSTATİSTİKLERİ
Emniyet genel Müdürlüğünün Emniyet ve Jandarma bölgelerinde “Genel Kaza istatistikleri” başlığında yayınladığı 10 yıllık liste şu şekildedir.
Yılı     Kaza sayısı        Ölü sayısı        yaralı sayısı
 
1999        465.839        6.130            125.586
2000        500.663        5.566            136.406
2001        442.960        4.386            116.202
2002        439.958        4.169            116.045
2003        455.637        3.959            117.551
2004        537.352        4.427            136.437
2005        620.789        4.505            154.086
2006        728.755        4.633            169.080
2007        825.561        5.007            189.057
2008        929.304        4.228            183.841
   
Toplam 5.946.818  47.010  1.444.291

Bu tablodan görünen şey trafik kazaları on yılda yüzde yüz artmış olduğudur. Ölü sayısı aşağı yukarı aynı kalırken yaralı sayısı on sene önceye göre 60 bin artış olması.
2002 yılında TBMM’sinin büyük bir kısmını dolduran AKP iktidara geldiğini biliyoruz. 2008’e kadar da tam 6 yıl onun iktidarında kaldığı düşünülecek olursa, trafik kazaları rakamların azalma göstereceğine artma göstermesi, AKP hükümetinin bu konuda hiçbir önlem almadığının ve işi oluruna bıraktığının açık ifadesidir.
SUÇLU KİM
Adeta katliama dönüşmüş olan bu yüksek orandaki trafik kazaları karşısında, “Ne yapalım efendim, kaderimiz buymuş” dememiz mümkün değildir.
Biz gerekli tedbirleri (önlemi) aldık mı ki de işi hemen kadere havale ediveriyoruz?
Elbette işin teknik boyutu, idari boyutu, sürücü hataları ve kusurları boyutu bulunmaktadır. Biz konuya baştan başlayalım ve bu konuya alınması gereken önlemler ile yapılması gereken çalışmaları birlikte inceleyelim.
Trafik kazalarına karışan ilk etapta üç faktör (etken) gözükmektedir. Bunlar;
Kaza yapan arabalar, bunların teknik durumları.
Kazaya sebep olan sürücü veya sürücüler ile bunların durumları
Kazanın yapıldığı zaman ve yol şartlarının durumu.
OTOMOBİLLERİN DURUMU
Ben hâlâ 1995 seçimlerinde Ankara milletvekili adayı olmam münasebetiyle aldığım
bir arabayı kullanmaktayım. Araba 1,5 ton ağırlığında, yani dengeli bir araba. Virajlara (dönemeçlere) hızla girilse bile araba hızından dolayı savrulmuyor. Arabanın iskeleti yani çelik şasesi var.
Önünde ve arkasında çelik tamponları bulunmaktadır. Bilindiği gibi tamponlar, ön ve arkadan yapılacak çarpmalarda aracı ve içindeki yolcuların zarar görmemelerini temin etmek üzere hazırlanmış çelik parçalar.
Kaportası yani dış yüzeyi kalın saçtan yapılmış çarpma ve darbelere karşı mukavemet göstermektedir.
Bir de son devirlerde yapılarak piyasaya sürülen arabalara bakalım.
Önce arabaların iskeleti yani şasesi yok. Saçları birbirine monte etmişler. Kaportaları oluşturan saç aksam ince saçtan yapılmış. Her hangi bir kimse sabit duran bir arabaya yaslansa bir de bakıyorsunuz orada göçme meydana gelivermiş.
Tamponlar, dıştan siyaha boyanmış. Siz bir tampon var zannediyorsunuz. Hâlbuki bunlar “fiber glas” malzemeden yapılmış, çarpma ve darbelere karşı dayanıksız bir yapıdalar.
Bu şekilde ki imalatın gerekçesi, “arabaların hafif olması” olarak gösterilmektedir.
Buna mukabil hızlı ve seri arabalar olduklarını görüyoruz. En kısa zamanda en yüksek hıza ulaşabilen bir ivmeyle çalışmaktadırlar.
Hele bu araçları bir de heyecanlı gençler yüksek hızda kullanırlarsa ne olur?
Hızla girilen virajlarda arabalar savurabilmekte sürücü anında “araba direksiyon hâkimiyetini” kaybedebilmektedir. Bu ise kazlara davetiye çıkarmak gibidir.
İşte bizim yakınlarımız ve dostlarımızla içerisine bildiğimiz, bizi bir yerden diğer bir yere götüren ve bizim çok emniyetli sandığımız otomobillerin yapısı bu şekildedir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.