Güncel Gündem -2-

Nurten Selma Çevikoğlu
NATO ARTIK SADECE BİR SAVUNMA ÖRGÜTÜ DEĞİL
Geçen ki yazımızda başladığımız Dr. Bekir ÇINAR’ın, 28 ülkenin katılımıyla Lizbon’da gerçekleşen NATO zirvesiyle ilgili bize göre çok mühim olan makâlesini sunuyorduk sizlere. Bugünde kaldığımız yerden devam edeceğiz. Zirve sonucu imzalanana statejik konseptin maddelerine dâir önemli gördüğü yaklaşımları vermiştik. Şimdi özet mâhiyette olan son bölümü bilgilerinize arz ediyoruz efendim.
“NATO bir bakıma savunma organizasyonu görevine ek olarak, önleyici güvenlik olarak nitelendirilen yeni bir görev tanımı yaparak kendisini özellikle kriz ve çatışma yönetimi noktasında sorumlu ve görevli addederek çatışma çıkma ihtimâli olan yerlere çatışma çıkmadan müdâhale etmeyi en iyi yol olarak görüyor. Bunun için de sâdece NATO üyesi ülkelerin sınırlan içinde değil, bütün dünyâyı izlemeyi-gözlemlemeyi ve analiz etmeyi eğer kriz çıkacak bir durum varsa o krizin çıkmasını önlemek için aktif görev alacağını beyan ediyor. Eğer önleyemezse askerî müdâhaleyi öngörüyor. Problem çözüldükten sonra da arzu edilen istikrar sağlanana kadar da o bölgede kalmayı strateji olarak benimsiyor ki, bu oldukça yeni bir durum. Bir bakıma NATO, Birleşmiş Milletlerin bu alandaki görevine talip oluyor. Bütün bunları yapma gerekçesi olarak da üyelerinin güvenlik ve özgürlüğünün NATO'nun varlığının temel amacı olduğunu gösteriyor.
Bütün bu anlatılanları özetlediğimizde iki hususun öne çıktığını vurgulayabiliriz. Bunlardan ilki, artık NATO sadece bir savunma güvenlik örgütü değil, ayni zamanda aktif rol alabilen bir bakıma önleyici güvenlik faaliyetlerinde de bulunabilecek bir kuruluş. Stratejik olarak NATO kriz ve çatışına ihtimaline dayanarak herhangi bir ülkeye ya da bölgeye karşı aktif askerî müdâhalede bulunabilir. Başka bir ifadeyle NATO bir ülkeye 'savaş' açabilir ki, bir bakıma İran ilk hedefler arasında gözükmektedir. Zira uzmanlar metninde İran'ın özellikle BM kararlarına uymadığı, buna karşılık balistik füzeleri geliştirdiği ve nükleer silahlara sâhip olmak için çalıştığı vurgusu yapılarak NATO eliyle cezalandırılması bir bakıma öngörülmektedir. Bu durumda bazılarının iddia ettiklerinin aksine, Türkiye'nin NATO üyesi olarak yapacak çok bir şeyi yok.
İkinci husus ise, Türkiye'yi yakından ilgilendiren enerji yollarının güvenliğidir. Bilindiği gibi Türkiye bir bakıma öncelikle bölgenin, sonra da Avrupa'ya ulaşacak enerjinin merkezi haline gelmektedir. Özellikler petrol ve doğalgaz borularının güvenliği önem arz etmektedir. Eğer Türkiye yeterli güvenliği sağlayamazsa bu durumda NATO aktif olarak koruma sağlamak isteyecektir. Bilindiği gibi söz konusu borular şimdiye kadar onlarca defa terör örgütü tarafından hedef seçildi.
Yukarda sayılanların dışında önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz ki, o da NATO üyesi ülkelerin askerî kapasitelerinin modernleşmesi konusunun strateji metninde yer alması. Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyadaki yeni tehdit algısı ve yeni savunma konsepti ışığında hantal yapısını gözden geçirmesi anlamına geliyor. Yani en kısa sürede profesyonel orduya geçilmesi ve askeri teşkilatlanmanın daha dinamik hale gelecek şekilde modernize edilmesi gerekiyor. Keşke Türkiye, Avrupa Birliği ve NATO zorlamadan kendi kendisine başta siyasal olmak üzere bütün devlet yapısıyla birlikte gerekli değişiklikleri yaparak daha modern, çağdaş, özgür bir ülke olsa. Sanırız o zaman başkaları tarafından zorlanarak değişiklik yapan bir ülke yerine başkalarına tavsiyelerde bulunan lider bir ülke oluruz ki, Türkiye'ye de yakışan budur.”
Hayırla kalın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.