GÖZ KIRPMAK

Süleyman Küçük

İnsanlar arasında göz kırpmak göz ile veya başka bir organın rahatsızlığı ile ilgili değilse karşıdaki insanla işaretleşme, haber verme veya bana dikkat et gibilerden anlamlara gelir bizim memleketimizde.

Bu işaretler yapılış şekline göre gözünü kırpmak suretiyle ya karşıdakini söylediklerini kabul ettiğini belirtmek veya asla senin gibi düşünmüyorum gibilerden bir mesaj vermek anlamına gelmektedir.

Her iki gözü birlikte açıp kapamak farklı bir anlama geldiği gibi, tek bir gözü kırpmak da bu toplumda farklı anlama gelmektedir.

Hele bir de karanlığa göz kırpmak tabiri vardır ki insanların bir şeyi anlatmak isterken karşısındakinin veya hiç kimselerin anlayamayacağı şekilde anlatması veya gizlemesi anlamına gelebilmektedir ki bu anlamda bu ülkede “Karanlığa göz kırpmak” deyimi hayli meşhurdur.

Son olarak bir de gözlerinde bir arıza olmayan yani tik i olmayan insanların gözlerini seri bir şekilde kırpmaları vardır ki bu ifade karşıdaki kişi için kırmızı alarma eşdeğer anlam ifade eder ve bu kişinin en kısa zamanda ilgili bulunduğu yerden uzaklaşmasını veya elindeki işi terk etmesi anlamını taşır.

Bu meseleye girme sebebimiz bu ülkede son günlerde gelişen göz kırpma olaylarının nerdeyse hiç olmadığı kadar çoğalmış olmasıdır.

Bu ülkede siyasiler faaliyet gösterecekleri veya faaliyet gösterdikleri partide daha iyi yerlerde yer almak amacıyla partinin üst yönetiminde bulunanlara göz kırparlar.

Özellikle ufukta seçim ile ilgili bir kıpırtı hissettikleri zaman da meşhur tabirle durumdan vazife çıkararak üstlerine vazife olmadığı halde mensup oldukları partinin idare mekanizmasına bende varım hatta benden daha çok istifade edebilirsiniz anlamlarına gelecek övme türü sözler duyabilirsiniz.

Siyasette çoğunlukla tersi de olabilir ve karşıt siyasi partinin idarecileri ve politikaları hakkında olur olmaz sebeplerle açıklamalar yapılır ve mensup olduğu siyasi görüşün yöneticilerine ben sizin için her türlü çığırtkanlığı yapmaya hazırım mesajları gönderilir.

Siyasette böyle de dini konularda böyle değil mi diyenler elbette olacaktır ve böyle düşünen kişiler neredeyse hiç yanılmadılar bu güne kadar.

Müftü olarak görev yapıp ta sonradan en azılı din düşmanlarına rahmet okutturacak şekilde karşı mahalleye göz kırpanları gördük.

Diyanette fetva kurulunda görev yaptığı dönemlerde hiçbir aykırı söz ve davranış içinde olmadığı halde üniversiteye geçer geçmez Cenabı Allah’ın(cc) ezeli ve ebedi ilim sıfatı hakkında iftiraya varan söz edenleri gördük.

Dahası Diyanet bünyesinde kurum ve kurullarda görev aldığı halde Hz. Peygamberimizin(sav) babası hakkında ahlaksızca hezeyan edenleri gördük.

İlahiyatta öğretim görevliliği yaptığı halde boy fukaralığından sonra akıl fukaralığına duçar olup ahirette Hz. Allah’ın(cc) karşısına dikilip fiziki özellikleri hakkında hesap soracağını söyleyenleri gördük.

Hoca denilen veya âlim zannedilen pek çok zalimin 15 Temmuz öncesi ve sonrası davranışlarında birbiri ile taban tabana zıt açıklamaları ile göz kırpma seansları düzenleyenleri gördük.

Kuruluşundan bu yana kendisi için tehlikeli gördüğü tasavvufi oluşumları ve dergâhları yok etmek için her tür baskıyı uygulayan laik cumhuriyet karşısında dik duramayan zamane şeyhlerini gördük.

Türkiye’deki okulları beğenmeyip daha doğrusu başarılı olamadığını gizlemek için yüksek dini eğitim almak için gittiği arap ülkelerinde sürttükten sonra kerameti kendinden menkul fırıldakların her dönüşünün hikmet olarak algılandığı zamane tarikatlarını gördük.

Müslümanlara yön vermek veya istikametlerini düzeltmek için yola çıktığını ifade edip 1400 yıllık İslam ilim ve irfan birikimine hakarette karar kılan ve nihayetinde artık tövbe ettiğini ifade ederek “Artık İslamcı değilim” diyen dönekleri gördük.

En son da günde 5 vakit kıldığı namazın her rekâtında okuduğu Fatiha Suresindeki “gazaba uğrayanlar” ifadesindeki kastın yahudilerin olduğunu akıl edemeyen şuursuzların yahudilerin yöneticileri hakkındaki siyasi beyanlar üzerine edepsizce saldırganlaşmalarını gördük.

Türkiye’de maalesef okullarda ve üniversitelerde okutulan tarih dersleri başta olmak üzere genellikle tüm dersler yüzeysel ve ezbere dayalı, anlamsız ders durumundadır.

Artık okullardaki la dini müfredata alternatif gösterilen tasavvufi yapılanmalarda verilen derslerinde yüzeysel olduğu iyiden iyiye ortaya çıkmıştır.

Bunun en açık delilini diğer sayılanlar bir tarafa, medresede okuduğu onca ilme(!) rağmen Kuranı Kerimdeki Maide Suresinin 82. Ayetinde (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün.” açıkça ifade edildiği halde hala yahudiye göz kırpan ve cüppesinin edepsizliğini ve şuursuzluğunu gizleyemediklerin varlığından anlamak mümkündür.

Aslında karşı cenaha göz kırpmak üzerine daha söylenecek çok şey var. Ama iyi ki asıl hesabın görüleceği ahiret te var.

FARKINDA MISINIZ?

Toplumda bir kişi Müslüman olarak tanımlanıyorsa, Hadisi Şerif gereği belki de o kişide aranacak ilk şeyin Müslümanlar başta olmak üzere o kişinin elinden ve dilinden diğer insanların emin olup olmadığı hususudur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.