Gönlü yorgunlara reçete..!

Kerem İşkan

Bazen gönlünüz yorulur…

***

Kalabalıklar içinde kendinizi yapa yalnız hissedersiniz…

***

Babanızı özlersiniz...

***

Eski toprak evinizi, mahalledeki haylaz arkadaşları, kış geceleri ağaç tavanlara vuran sobanın ışığını özlersiniz…

***

Büyüme çağında neredeyse her gece sizi yatağınızda ansızın basan,sesinizi yanınızdakine duyuramadığınız karabasanlar gelir aklınıza…

***

Bir ikindi vakti ruhunuz içinize doğru derinleşiverir… Geçmişin gölgeleri arasından, yitip gitmiş simalar geçer gözünüzün önünden…

***

Masal kahramanlarını andıran çocukluğunuzun iyi adamları gelir aklınıza… Hepsinin ruhları çoktan Alemi Berzaha uçup gitmiştir oysa…

***

Ne kadar kısa yaşadılar diye geçirirsiniz içinizden… Bu kadar kısa ömürler sizin upuzun ömürlerinize ne kadar derin izler bıraktığına şaşırır kalırsınız…

***

Çocukluğunuzun tolerans abidesi halalarınız, teyzeleriniz tebessümle çıka gelir mezarlarından… Gönül yorgunluklarınızı, geçmişin özlem merhemleriyle yeniden sararsınız

***

Sofralarda isteksizce çatalınızı ona buna batırırken, çocukken önünüze konan çinko tepsilerdeki bir kap fakir yemeklerin lezzetini ararsın…

***

Sanki herkes gitmiş sen kalmışsındır dünyada… Çocukluğun ölümün ötesine çadır kurmuş seni beklemektedir…

***

Babanı bahane eder, halanı bahane eder, amcalarını bahane eder ölümü özlersin… Özlediğin aslında onlar değildir… Onların sana verdikleri değerdir…

***

Bazen hayatın tüm hengamesini bir tarafa iterek, mezarlıklara koşmak lazım…

***

Daha kapısından adım atar atmaz, ölmüş babasının mezarına yaslanmış, ona nazlanan gönlü çocuk, görüntüsü ihtiyar ruhlar görürsünüz… Mezarlıklar tam da bu mevsimde; mezarlar aralarında çocukluğunu arayan yorgun gönüllerin ilişiverdiği gölgelikler gibidir…

***

Hadi kalkın bir mezarlığa gidin… Babanızın, annenizin, halanızın, amcanızın, ağabeyinizin  taşına yaslanın… İçinizde biriken garipliği, yalnızlığı, mahzunluğu hıçkıra hıçkıra dökün gelin…

***

Gönlü yorgunlara, kış reçetesidir bu…