Gençler mi, Yoksa Bizler mi Sorumluyuz?

Ahmet Güldağ

Antalya Konyaaltı’ndaki dostumu ziyarete gitmiştim..

Hem sohbet hem de halef selef Antalya Büyükşehir başkanları üzerinde görüşünü almak düşüncesiyle.

Selam ve kucaklaşmadan sonra “Gel balkonda içelim çayı” diye buyur etti.

Balkondan Konyaaltı plajları görünüyordu. Sıcaktan bunalanlar, denizde giderme oluşumu içindeydiler.

 Şort, mayo ve bikiniler içindeki insanlar hıncahınç doldurmuş, sesleri uğultu halinde bizlere kadar ulaşıyordu.

Kırklı, ellili yıllar geldi gözümün önüne. Rumelihisarı kıyılarında boğaz sularına kendilerini koyuveren hanımların vücutlarını kapsayan mayoları ile bu günküleri karşılaştırdım.

Atatürk’ün “Muasır medeniyete ulaşmalıyız” sözünü Türkçeleştirerek(!) Batı Medeniyetine ulaşmak isteyenlerin. Ne kadar ilerleyip ulaşmış ve onları bile geçebilmiş olduklarının düşüncesine dalarken Dost;

Hayrola daldın gittin deyince sordum kendisine.

“Nasıl? Halef, Selef Büyükşehir başkanlarınız üzerinde olumlu olumsuz görüntüler var mı?” dedim.

“Daha pek görüntüler başlamadı ama şu kesin ki bilhassa Otoray yapımında trafik problemi ile karşılaşanlar yanında caddelerdeki esnafının kızgınlıktan oy vermeyenleri.

Şimdi birazda pişman gözükmekteler. Otoray bitti ama sefer yapılamayıp boş duruyor.

Boş ver şu siyasetçileri de bak ben ne diyeceğim.

“Geleceği pekiyi yorumlayamıyorum” demesine, hayırdır ne oldu soruma karşı devam etti içini de çekerek!

***

“Nerede bizim kuşağın gençliği nerede bugün ki gençlik? Arada hayli yaşam ve görüş şekli bulunmakta...

Denilecek ki zamanın yaşamı değişti elbette onlar da değişecek... Değişemeyen politikacı ve diğerleri olsa da!

Değişecekler elbet değişmesine de. Böylesine olmamalıydı diye düşünmekteyim.

Bizler bugünün gençliğindeki yaşam imkanlarının yüzde beşine bile sahip değildik!..

Evde TV ne gezer. Sinemaya bile ebeveynin vereceği izinle sadece en çok haftada bir gidebilirken diğer eğlence hatta dolaşım vb. lere bile ancak izinle gidebilirdik.

Bugünün gençliği. Evlerinde TV seyreder, bilgisayar web sayfaları ile dünyayı gezebiliyor arzu ettikleri yerlere rahatça gidebiliyorlar.

Biz, babalarımızın bütçesi elvermiş de sadece İstanbul’daki üniversite veya yüksek okullarda öğrenim yapma imkanı bulabilmişsek!.

Üç beş arkadaş olarak kiraladığımız bir tek oda da. Nerede ise her gün pişirdiğimiz bulgur pilavı ziyafetiyle(!) idare ederken çamaşır günümüz bile olurdu.

Devletten harçlık, yurt, yemek vb. ile okuma imkanlarını çok genişçe bulabilen bu günün gençliği..

Değişim içinde olmalıydı ama böylesine değil diye düşünürüm.”

***

Neler oldu ki diyerek hayret içinde ki soruma karşılık devam etti. Ahlaya, pofluya...

“Elbette olacak. Olacak ama bazı inanç ve ananevi kaidelerin devam etmesinin de gençlerimizin hayatında faydalı yönlendirmeler getirmeliydi diye düşünürüm.

Bu yönlenme ayrıca çevresine, büyüklerine hatta devletine (ki devlet de ciddi ve vatandaşı için var ise) karşı saygıyı devam ettirmesine de vesile olurdu.

Bunu geri kafalılık, gericilik hatta irtica ile bağdaştırma görüşü içinde algılamamalıyız.”

***

Bugün azımsanmayacak miktarda ki ebeveynler, bu küçük kuralları bile öğret(e)memek de çocuklarının kapıyı vurup dışarı çıkmasını, misafir bile olsa başköşede ayaklarını uzatarak oturup, konuşma arasına girmesini hoşgörü ile karşılamaktalar.

***

Bu hoşgörü ile değerli olan çocuklarına istedikleri başıboşluk içinde sürdürecekleri yaşamda…

Denetsiz olarak maddiyata da boğar hele birde spor araba hediye edip başıboş hayat sürmelerini sağlamışlarsa!..

Konu ettiğimiz terbiye işleminin solda sıfır kalması bir tarafa, zaman zaman gördüğümüz, duyduğumuz çeşitli yakışıksız hatta feci olaylara gebe olunurken…

Arabasıyla çarptığı insanı çeken kameramana, “Ne olmuş bir kişi ölmüşte...” de deyiverirler...

***

Gün gelir. Ebeveynler, evinde veya Huzur evinde yalnızlık içinde kalınca…

Sadece Yaşlılar Haftası'nda resmi, veya özel kurumların ileri gelenleri, Belediye vb. Başkanları ile okul talebeleri ziyaret edebilir!..

O günler bile kendilerini hiç aramayan evlatlarını şikayet için hakları da olamaz!..

***  

Anadolu içinde imanlı, medeni bir yaşam ve ananelere uyan pek çok gencimiz vardır.

Vardır ama Akdeniz ve Ege kıyılarında ki turistik yerlerde bulunan gençlerin sürdürdükleri yaşamı, bilhassa Bodrum, Marmaris ve buralara benzer eğlence beldelerinde olanları bir düşünelim...

Bırakın diskotek içlerini, sokaklarda bikinili genç kızların erkek arkadaşları ile gezerken yaptıklarını anlatabilmek için insan utanır!..

***

Bir yanda okumuş mezun olmuş gençlerimiz iş, aş bulamazken!..

Bu gençlik nereye gidiyor? Masraflarını kim karşılıyor?

Vatan, Millet, Aile bir tarafa...

İlerde kendilerine ne sağlayacaklar?

***

Kim? Bunların böyle sonu olmayan bir hayat sürmesine sebebiyet verebilmekte?

Aileler mi, yoksa devletin ilgisizliğimi?

Maneviyat öğreniminin önüne geçme çabası içinde olanlar mı?

***

Terbiyeli yetişmiş ve maneviyatını öğrenmiş gençlerimizin ilim öğreniminde ki isteklerini kesme değil kapatma yanın da!..

Kızlarımızın, şehit anaları ve vatanı kurtaran kadınlarımızın başörtüleri ile uğraş verdikleri kadar!..

Birde bu gençlerin durumunu ele alsalar!..”

***

Dostumun bu sitayişkâr anlatımına iştirak mi edelim? Yoksa “Geri kafalı n’olcak?..” mı” diyelim?..

Karar sizlerin…

***

Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.