Dünyanın 4 bir tarafındaki Müslümanlar olarak konforlu odalarımızda ve iş yerlerimizde elde telefon veya bilgisayar başında eşe dosta çiçekli böcekli Cuma, bayram ve kandil mesajları gönderirken siyonist soykırım güçleri Gazze’de yine çadırlarda kalan çocukları bombaladı.
Saldırıların sadece Gazze de çadırlar ile sınırlı olmadığı son Katar ve Yemen saldırıları ile görüldü.
Bu arada siyonist katil sürüsünden bir kısım cani HAMAS yöneticilerine sahip çıkıldığı sürece altından sopa gösterircesine Ankara ve İstanbul’un bile bombalanacağı konusunda açıklamalarıyla Türkiye’yi tehdit etme cüretini bile gösterdiler.
"Gazze'ye müdahale edelim de ABD bize mi saldırsın." diyerek kendi hayatını önceleyen, kendi rahatının bozulmaması için Gazze'de çocukların açlıktan ölmesine göz yuman gayri İslami zihniyet şimdilerde neler olup bittiğini inşallah düşünecek kadar feraset sahibi olmuştur.
Çünkü bu güne kadar Gazze’deki olaylara karşıki durumları İslam açısından sorunlu ve insanlık dışı bir zihniyettir.
Hem rahatımız bozulmasın, kimse bizden bir şey de istemesin ama hem Gazze işgalden, hem Filistinliler ölümden kurtulsun düşüncesi samimiyetsizlikten başka bir şey değildir!
Gazze’den yükselen feryatlara kulak tıkayıp eli herhangi bir icraata varmamak ve herhangi bir girişimde bulunanlara ise buğz etmek çok aşağılık ve bencilce bir zihniyettir.
“Bu toprağın üstü varsa, bir de altı var, unutulmasın.” diyorlar ya, doğru. Ama toprağın üstünde yaşarken hak ve adaletle hareket etmeyenlerin, altındayken de verecek hesapları ağır olacaktır.
Filistin ve Gazze söz konusu olduğunda dünya sevgisi ve ölüm korkusuyla ABD ile karşı karşıya gelmekten korkanlar yarın öbür gün siyonist saldırısıyla karşı karşıya kaldıklarında cepheden kaçacak ilk kişiler olacaktır.
Hâlbuki insan son nefesini verdiğinde, dünya rızkı sona erdiğinde, eceli geldiğinde ölür.
Kendisi doğmadan önce tespit edilen sayılı nefeslerini bitirdiğinde öleceğine inanan Müslüman, bu takdirin değişmeyeceğini onlarca Kuran ayetinden okumuş ve inanmıştır.
Gazze meselesine tekrar dönecek olursak Türkiye’den bildiğimiz veya bilmediğimiz yollarla ve çeşitli yardım kuruluşları aracılığıyla Gazze’ye yardımlar gittiğine inanmak istiyoruz.
Bu anlamda şu ana kadar gidenleri de kimse inkâr etmiyor.
Ama orada hâlâ insanlar açlıktan ölüyor. Bunu hepimiz her gün canlı yayınlarda görüyor, hissediyor ve bu nedenle hep daha fazlasını istiyoruz.
Dahası giden ve gitmekte olan yardımlar konusunda insanlara açıklama yapılmasa bile en azından toplumun güvendiği kanaat önderlerinin bilgilendirilmesiyle toplumsal güven artırılabilirdi.
Siyasi düşüncemiz farklı olduğu için farklı kişileri seviyor olsak bile bu sevgi bizim gözlerimizi kör etmemeli ve birine olan kızgınlığımız bizi haksızlığa sürüklememeli.
Bizim milletimizin iman ve ahlakına bağlılığı gereği seven sevdiği kişiyi korur ama asla adaletten şaşmazdı.
Yine bizim milletimiz imanı ve ahlakı gereği zulme uğrayanın dinine diline bakmadan zulmü ortadan kaldırmak için Müslümanların bir kesimi hemen müdahale ederdi ama bir kısmı ise artık üzerine çöken farklı çekingenlikler nedeniyle edemiyor.
Bir kısmı ise bir takım gerçekçi olmayan bahane ve yalanlarla kendi korkak, pısırık ve zillet içindeki hallerini örtmeye çalışıyorlar.
Aslında biz bu bahaneleri yıllar önce Irak ve Suriye olayları olduğu zaman hoca veya âlim dediklerimizin “Irak gibi, Suriye gibi mi olmak istiyorsunuz” sözleri sonucunda da görmüştük.
Hayber artığı nesle giden ticaret gemilerini “Ticareti Filistin ile yapıyoruz” ifadeleri ile geçiştirirken Gazze’de 2 milyon insan tükeniyor ve hâlâ HAMAS meselesi üzerinden rant devşirenler var.
Ümmetin her ferdi Filistin’in menfaatine olan her protestoya da destek verirken bundan gocunanların imanından ancak şüphe edilir.
Meseleyi vatan ve millet meselesine indirgemeye çalışanlar ise asla iyi niyetli değildir.
FARKINDA MIYIZ?
Şimdilerde aynı âlim veya hoca dediklerimizden bazılarının Türkiye’nin İsrail’le ticaretini gündeme getiren gençlerimizi de “irancı veya mossad ajanı” gibi takdim ettiklerini görüyoruz.
Yani kullandıkları taktik hiç değişmiyor.
Yaptıkları ise açık bir niyet sorgulamasından başka bir şey değil.
Bu toplumda çoğunlukla gördüğümüz niyet sorgulaması agresif bir manipülasyon tekniği olarak kullanılmaktadır.
Özellikle basın yayın veya sosyal medya ortamlarında yapıldığında son derece ucuz maliyetli ve yanlarına aldıkları trollerin saldırılarıyla da, çürütülmesi ise neredeyse imkânsız hale geliveriyor.