Füze Kalkanı Kimlere Karşı

Nevzat Laleli
Güncel olaylar yazı serisi (2)

1949 yılında Komünizm’in salgın politikasından korunmak maksadıyla kurulan NATO, 90’lı yılların başında Rusya’da Komünizmin yıkılması ile birlikte kendisini yeniden gözden geçirmesi ve tanımlaması mecburiyeti hissetmiştir.
Batılı ülkeleri kendileri için bir tehdit olarak gördüğü Varşova paktına dayanılarak Rusya’da kurulmuş bulunan Bolşevik hareketi Komünizm’in artık dağılmış olmasına binaen, NATO’nun görevi de sona mı erdirilip erdirilmeyeceği görüşmeleri, 90’lı yılların ikinci yarısında yapıldı ve bu toplantıda İngiltere Başbakanı Margret Teacher bu soruyu;
“Düşmanı olmayan bir hareket yürüyemez. Şu ana kadar düşman olarak ilan ettiğimiz Komünizm cereyanı Rusya’da yıkılmıştır. Ama biz NATO’yu fesh etmeyip çalışmalarını sürdürmeliyiz. Çünkü NATO’nun bir düşmanı vardır ve onun adı İslam’dır” şeklinde konuşmuş ve Batılı delegasyon tarafından alkışlanmıştır. O zamana kadar NATO tatbikatlarında düşman kuvvetlerin rengi kırmızı ile gösterilirken bu karardan sonra yeşil renk olarak gösterilmeye başlanmıştır.
İşte şimdi aynı NATO bütün doğu ülkelerini ve özellikle İran’ı içine alan bölgeyi kontrol etmek ve Batı ülkelerine bir saldırı olması halinde anında müdahale ederek kendilerini koruyacak bir “Füze kalkanı sisteminin” Türkiye’ye kurulmasını istemektedir.
Sistem, açıkça İran’dan gelebilecek bir tehdit için inşa ediliyor olsa da NATO’nun, daha doğrusu ABD’nin algıladığı diğer önemli bir tehdit Çin’dir. Çünkü yeni dönemde İran’ı arkalama ve destek olma işini Rusya yerine Çin üstlenmiş bulunmaktadır.
FÜZE KALKANININ HEDEFLERİ
ABD Türkiye’ye yerleştirmeyi istediği füze kalkanı ile birkaç hedefi gerçekleştirmeyi hesaplamaktadır. Bunlar, birincisi yukarıda belirtildiği gibi İran’dır. Batılı koalisyon güçleri Irak’a saldırdıkları gibi İran’a da saldırınca İran’ın kendilerine cevap verebileceğini düşünmekte ve karşı hareketin çıktığı yerde durdurulması için Türkiye’ye füze kalkanı sistemini kurmak istemektedirler.
Diğer hedefler önem sırasına göre şöyle sıralanabilir. Türkiye’nin İran, Çin ve Rusya ile gelişen ilişkilerini baltalamak ve onların karşı karşıya gelmesini sağlamak.
Ankara’nın Washington’la görüşmelerinde söyleye geldiği “İran, bizi tehdit etmiyor” şeklindeki füze kalkanı aleyhtarı görüşlerine karşı söylenen tezi, “İsrail veya NATO İran’a saldırırsa, İran İncirlik’i vurur” şeklinde geliştirilmekte ve Türkiye’ye gözdağı verilmektedir.
ABD, kendi güdümünden çıkan AB’yi yeniden kontrol etmek istemekte bunu da Füze kalkanı sistemi temin etmeye çalışmaktadır. İran füzelerine karşı AB’yi koruyan ABD, İran’a savaş açtığı takdirde, Irak saldırısında alamadığı desteği AB’den alabileceğini hesap etmektedir.
ABD, Türkiye’nin doğusuna yerleştireceği bu kalkan ile daha önceleri “Çekiç güçle” kurduğu Ortadoğu’daki kukla devletlerini korumak istemektedir.
İsrail ile Kuzey Irak’taki uydu devletin güvenliği, Türkiye’deki kurulacak kalkanla sağlanacaktır.
AKP HÜKÜMETİ NE YAPAR
Füze Kalkanı, AKP’nin en büyük kâbusu durumdadır. Çünkü AKP, eğer füze kalkanı sistemini kabul ederse, çizmeye çalıştığı İsrail karşıtı imajını yıkmış olacaktır. Bu kalkan sistemiyle yapılacak karşı propaganda ile “İsrail’i İran’a kaşı AKP kalkanı koruyor” görüntüsü oluşacak bu da büyük bir ihtimalle Haziran 2011 seçimlerinde AKP’yi yenilgiye götürecektir. Kalkanı onaylamanın AKP için ikinci önemli riski ise “komşularla sıfır soruna” dayalı dış politikanın da iflas etmiş olacağıdır.
Bir başak gerçek ise AKP, siyasi varlığının dayanağı olarak da bilinen ABD talebine, evet demek zorunda kalacağıdır.
TÜRKİYE’NİN NATO’DAKİ DURUMU
AKP’nin vereceği karardan bağımsız olarak Türk Devleti artık NATO üyeliğini sorgulama göreviyle karşı karşıyadır. Füze Kalkanı sistemi, bu gerçeği bir kere daha önümüze getirilmiştir. Çünkü NATO ile Türkiye’nin tehdit algılaması başka başkadır. Dahası, NATO’nun yeni konseptine (kavram) göre Türkiye aslında NATO’nun hedefleri arasında bulunmaktadır.
Türk hükümeti kendinin ve tarihi ve kültürel bağlarla birbirine bağlı olan komşularının nazik durumunu idrak etmeli ve bir an evvel resmen de kurulmuş bulunan D-8’leri çalıştırarak bu pakt içinde ki aktif olarak yerini almalıdır.
D–8, Gelişen 8 Ülke (Developing-8), 22 Ekim 1996\'da Türkiye’nin önderliğinde İstanbul’da Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır,   Nijerya ve Pakistan’ın işbirliğiyle düzenlenen Kalkınma İşbirliği Konferansı ile kuruldu. Türkiye’nin dönem başkanlığında 15 Haziran 1997 tarihinde İstanbul\'da Gelişmekte olan 8 Ülke Zirvesi, anılan ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla resmen toplandı. Açılış konuşmasını, grubun kuruluşuna öncülük eden dönemin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan yaptı. Zirveye Türkiye’yi temsilen Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ile Devlet Bakanı Abdullah Gül de katılmışlardı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.